Allah (c.c.) Teâlâ'nın insana seslenen, hitâbeden yüce kelâmı: Kur'ân-ı Kerîm

İnsanları hidayete erdiren, kendine tâbi olanlara rahmet ve huzur bahşeden kelâmullah...

takvim.com.tr takvim.com.tr
Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :12 Temmuz 2013
Allah c.c. Teâlâ’nın insana seslenen, hitâbeden yüce kelâmı: Kur’ân-ı Kerîm

İÇİNDEKİLER

* Kur'ân-ı Kerîm, Allah (c.c.) tarafından melek vasıtasıyla Efendimiz (s.a.s.)'e indirilmiş ve kendisinden evvel peygamberlere indirilmiş olan bütün sahife ve kitapların (Zebur, Tevrat, İncil) bozulmamış kısmını içinde barındıran yüce kitabımızdır.

* Kur'ân-ı Kerîm, bizlerin anlayabilmesi için peyderpey yani 23 seneye yayılan bir süre zarfında tamamlanmıştır. Çoğu zaman bir olaya, bir konuşmaya binaen indirilmesinden dolayı âyetlerin mânâ ve mefhumları insanlar tarafından daha kolay anlaşılır hale gelmişir.

* Efendimiz (s.a.s.), vahyin inişinden sonra vahiy kâtiplerine bu âyetleri yazdırmış ve her birisinden dinleyerek bizzat kontrolünü yapmıştır.
Ayrıca hangi âyet hangi âyetin sonuna veya başına gelecek, sûreler hangi sırayla okunacak; tek tek vahiyle ve Efendimiz (s.a.s.)'in işaretiyle yapılmıştır.

* Kur'ân-ı Kerîm'in inişinden bugüne kadar en ufak bir değişiklik, eksiklik ve bozukluk yoktur. Bilhassa Benî İsrail, tahrif edilmiş Kur'ân-ı Kerîmleri yaymak istemişse de başarıya ulaşamamış, sayıları milyonlara varan hafızlar ve âlimler tarafından bu oyun bozulmuştur.

* Kur'ân-ı Kerîm'in inişinden bugüne kadar dünya üzerinde ondan çok okunan ve ezberlenen bir kitap yoktur. Hatta Kur'ân-ı Kerîm âyetleri, yüksek hafızlar tarafından rivayet edilen bütün şive ve lehçeleriyle ezbere bilinmektedir. Dünya üzerinde kendi kitabını yahut inançlarını dayandırdıkları kitapları ezbere bilen din adamlarının sayısı on veya yirmiyi bulmaz.
Fakat Kur'ân-ı Kerîm yedisinden yetmişine kadar milyonlarca hafız tarafından ezberlenmiştir.

* Kur'ân-ı Kerîm'in bu kadar çok kişi tarafından ezberlenebilmesi, hiç şüphesiz indirildiği gibi olmasındandır.
Yeryüzünde semavî kitap olarak bilinen yani adlandırılan Kur'ân-ı Kerîm'den başka bozulmamış, tahrifâta uğramamış, insan sözü karışmamış tek bir kitap yoktur. İşte bu sebepten dolayı ilâhî bir işaretle Rabbimiz bize Kur'ân mucizesini göstermektedir.

* Allah Teâlâ'nın âyetleri iki grupta tasnif edilir. Bir; Allah Teâlâ'nın kelâmı, indirdiği kitap ve sahifelerle bize hitâbı. İki; kainattaki yaradılış âyetleri.
Bütün hâdiseler, zerreden kürreye bütün mevcudât; Allah Teâlâ'nın okumamız, ders almamız, öğrenmemiz için ortaya koyduğu, icad ettiği âyetlerdir. Bu âyetler sonradan olmadır. Yani yaradılmıştır.
Ama Allah Teâlâ'nın kelâmı olan Kur'ân sonradan olma değildir. Bizler onu sonra öğrendik ama bu kelâm, Allah katında mevcut idi. İşte bu kainat kitabını okumak için ve hayatta gerekli dersi alabilmek için ezel ve ebed çizgisini birleştiren Kur'ân-ı Kerîm âyetlerine muhtacız. Kur'ân-ı Kerîm'in rehberliği olmasaydı; hepimiz çıldırır, cinnet geçirir, hayvanlardan daha aşağı ve şeytanları da utandıracak bir seviyeye düşerdik. Bize Kur'ân-ı Kerîm'i bahşeden, Efendimiz vesilesiyle Kur'ân-ı Kerîm'i anlamamıza hidayet bahşeden Allah Teâlâ'ya sonsuz hamd ü senâ olsun.

İnsan Sûretinde Yaratılmış, Beşer Bedeninde Kur'ân-ı Kerîm Ahlâkıyla Kuşatılmış;
EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.S.)
* Hz. Ayşe Annemize bazı sahâbe-i kirâm gelip sordular: "Ey mü'minlerin annesi, bize Resûlullah'ın ahlâkından anlatabilir misiniz?" Hz. Ayşe Annemiz cevaben; "Siz Kur'ân-ı Kerîm okumuyor musunuz? İşte O'nun ahlâkı Kur'ân'dan ibaretti." buyurmuştur. Âlimler işte bu sözden hareketle Efendimiz (s.a.s.)'in kainat kitabında bir Kur'ân gibi olduğunu; Kur'ân'ın Allah'ın kelâmı, Efendimiz (s.a.s.)'in de Cenâb-ı Hakk'ın insan sûretinde kitabı olduğunu açıklamışlardır. Bu arada küçük bir hatırlatma yapmak isteriz. Bazı kişiler ve haddini bilmezler; "Kur'ân-ı Kerîm bize yeter, hadîs- i şerîflere ne ihtiyaç var?" diyerek imân dairesini dışardan zorlarlar ve hiç çekinmeden de bu hadîs-i şerîfleri delil gösterirler. Tenezzülen birkaç cevap vermek icab edecek. Madem hadîs-i şeifleri kabul etmiyorsunuz, neden bu hadîs- i şerîfi delil getiriyorsunuz? İkinci olarak; Kur'ân-ı Kerîm'in onlarca yerinde Efendimiz (s.a.s.)'e tâbi olmakla alâkalı âyet var. Namazın nasıl kılınacağını bile Kur'ân-ı Kerîm'de bulamayan insan, nasıl olacak da farzları, sünnetleri yani Efendimiz (s.a.s.)'e tâbi olmayı yerine getirebilecek? Yani hadîs-i şerîfler olmadan Kur'ân'ı hangi kafayla ve lisanla anlayacak, anlasa (mümkün değil) hayatına nasıl yansıtacak?

* İnşâallah bu Ramazan sayfasında, hemen hemen her gün, Efendimiz (s.a.s.)'in güzel ahlâkı ile sizlere hatırlatmalarda bulunacağız.

* Kur'ân-ı Kerîm inmeseydi; Ramazan ayı, Kadir gecesi ve insanlığın kainatı anlama kılavuzu olmayacaktı. Ama şu unutulmamalıdır ki; Efendimiz olmasaydı, Kur'ân-ı Kerîm de olmayacaktı. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm, zamanın müsait olan insanına indirilmemiştir. Ezelden seçilmiş olan Hz. Muhammed (s.a.s.)'e indirilmiştir.

* * *
GÜNÜN YAZISI
YAZILAMAYANLAR
Kıymetli okurlarımız, sizleri muhabbetle ve Cenâb-ı Hakk'ın selâmıyla selâmlıyoruz. 'Yazılamayanlar' acaba ne demek? Telaşlanmayın, bu sayfada sizlere aktarmak istediğimiz birkaç cümle vardı. Biz de köşemizde hem konuyu pekiştirmek, hem de eksikliği gidermek adına yukardaki yazılara atıflarda bulunacağız.
Dostlar, hakikaten şu acı bir gerçektir ki; İslâm toplumları içerisinde Kur'ân-ı Kerîm okumasını halk olarak ihmal edenlerdeniz ve maalesef belli bir yaşa, çağa geldiği halde ve Müslüman olmasına rağmen Kur'ân-ı Kerîm okumasını bilmeyen insanımız azımsanamayacak seviyede. Bu Ramazan bizler için bir fırsat olmalı. Bakın, Kur'ân-ı Kerîm'den bir harfi okumak bile insana yüzlerce binlerce mânevî değer katmaktadır. Bir insan Kur'ân-ı Kerîm okusa ve "Ben Allah'la konuştum." diyerek yemin etse, yalan yere yemin etmiş olmaz. Kur'ân okumak birçok güzelliği içinde barındırır. Hiç ama hiçbir şey olmadığını zannetsek de öğrenmek ve anlamak kastıyla Kur'ân-ı Kerîm'in yüzüne bakmak bile insana nur bahşeder. Kalbine, sadrına feyiz ulaştırır.
Gelin, Kur'ân-ı Kerîm'le aramızdaki dostluğu ilerletelim. Çok az bir gayretle günde sadece bir saatinizi vererek onbeş günde Kur'ân-ı Kerîm'i okursunuz.
Bu okumak, sizi Kur'ân'ın mânâsına, tefsirine ve en önemlisi ahlâkına doğru yaklaştırır. Siz artık bir Kur'ân insanı olursunuz. Efendimiz (s.a.s.) bir hadîs-i şerîflerinde; "Kur'ân-ı Kerîm, kendisini sevene çok kolay gelir, sevmeyene ise güç gelir." buyurmuşlardır. Ama bir başka hadîs-i şerîfte şöyle bir müjde daha vermişlerdir: "Kur'ân-ı Kerîm öğrenene ve okuyana bir ecir var ise Kur'ân-ı Kerîm'i okurken ve öğrenirken zorluk çekene iki misli ecir vardır."
Dostlar Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan göz yanmaz, yanılmaz, yanlış yöne bakmaz.
Allah, Kur'ân-ı Kerîm'i seven bir kalbe; hasreti, mutsuzluğu, kini, hasedi, kibri âdeta haram kılar. Kur'ân-ı Kerîm okuyan bir kişi peygamberler, sıddîkler, şehîdler ve evliya ile hemdem olur. Çünkü bu zâtlar dillerinden Kur'ân-ı Kerîm'i hiç düşürmez, ahlâklarıyla hep Kur'ân-ı Kerîm'i yaşarlar. Gönlü Kur'ân-ı Kerîm'e bağlı olan bir insan da hem dünyada, hem âhirette bu seçkin zümrelerle beraber olur. Onların hamiyetini ve himayesini hep hisseder. Kur'ân-ı Kerîm berekettir, rahmettir, saadettir, nurdur, hidayettir. Yani insanlığın ihtiyacı olan her şeyin menbaı ve kaynağıdır. Ve en önemlisi biz ümmet-i Muhammed'iz.
Kur'ân-ı Kerîm'le yakınlaşmak ve Kur'ân-ı Kerîm'le hemdem olmak, bizim o şanlı Peygamberin ümmeti olduğumuzun en büyük alâmetidir.
Sizleri muhabbetle selâmlıyorum.

* * *
GÖNÜL SAHİFESİ
İstanbul'da bir tâbir var; "Su içeceksen Karakulak'tan, Kur'ân-ı Kerîm dinleyeceksen Arap Hoca'dan." diye. Bu tâbiri Gönenli Mehmet Efendi Hocamız da tekrarlardı.
Kendisinden dinlediklerimi nakledeyim: "Arap Hoca, Kur'ân-ı Kerîm okumaya başladığında, yani eûzübesmele çektiği andan itibaren Fatih Camii'nin kubbesinden tozların yerlere döküldüğünü, bazen boya tabakalarının kar gibi yağdığını görürdük. O, Kur'ân-ı Kerîm okumaya başladığında sanki Mübarek Kitap o an iniyormuş gibi tesir eder ve herkes mestolurdu.
Caminin yıkılacağını zannedenler bile vardı. Çok heybetli, çok fâzıl bir insandı. Bendeniz, gençliğimde minberin hemen yanı başında mukabele okurdum. Sırtım minberin alt pencerelerine yaslı, yüzüm de hünkâr mahfiline doğru bakardı.
Arap Hocaefendi de mihrabın sağında otururdu.
Bendeniz gencim tabii, bilemiyorum o vakit… Ee sesim de gür, şimdiki gibi böyle takatsiz değilim.
Mukabele okuyorum. Bir sabah birisi dedi ki; 'Bak delikanlı mukabele okurken sesin pek gürce, her yerden duyuluyor. Ama tam karşı tarafında meşhur Arap Hoca Hazretleri var.
Bazen sesleriniz birbirine karışıyor. Hiç olmazsa şöyle sırtını birazcık kıbleye doğru çeviriver de sesin orta cenaha doğru gitsin.
Bu edebe daha uygundur.' Bendeniz de 'Hay hay efendim' dedim. 'Tabii ki.
Ne demek.' Söyleyen kişinin hakkı vardı. Ama böyle ikaz edilmem Arap Hocaefendi tarafından duyulmuş ve cemaatini fakir gelmezden evvel toparlayarak şöyle demiş: 'Cemaat, benden habersiz gidip etrafımdaki insanları ikaz etmişsiniz.
Belki bunu sû-i kastla yapmadınız, muhakkak ki iyilik olsun diye ikaz ettiniz. Fakat biliniz ki ben bu işe çok üzüldüm, fevkalade celallendim. Siz de şâhid olun, eğer o Gönenli, hafız delikanlı bu sözlerinizden dolayı incinir ve buraya gelmezse yemin ediyorum bir daha Fatih Camii'nde, Arap Hoca'nın Kur'ân-ı Kerîm okuduğunu duyamazsınız."
DEVAMI YARIN

* * *
AYET-i KERiME
* Ramazan ayı; insanlara yol gösteren, hidayeti, doğruyu ve yanlışı ayırdedip açıklayan Kur'an'ın indirildiği aydır.
Bakara 185
Ramazan; Kur'ân-ı Kerîm'in tahsili, ezberlenmesi, meâl ve tefsirinin çalışılması için âdeta husûsî olarak yaratılmış bir aydır. Ama en önemlisi, şeytanların bağlanıp cehennem kapılarının kapatıldığı bu mevsim, Kur'ân-ı Kerîm'in ahlâkından alıp hayatımıza tatbik etme mevsimidir. Her Ramazan, kulun Kur'ân'a yakınlaştırılması için bir fırsat olarak verilmiştir. Ve tabiî ki bu vesilelerle Cenâb- ı Hakk'ın rızasına kavuşmak için.

* * *
Hz. İnsan'dan insana sesleniş
HADiS-i ŞERiF
* Muhakkak, hiç şüphesiz cennetin kapıları ardına kadar açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da zincire vurularak bağlanır.
Buhârî ve Müslim
Demek ki bu ayda cennetlik sıfatlarla buluşuyor ve hayatımıza nasıl bir düzen getirebileceğimizi müşahede ediyoruz.
Yaptığımız kabahatleri şeytana yüklüyorduk diğer aylarda. Peki bu ayda biz hâlâ yakıp yıkmaya, Allah'ın emirlerine uymamaya devam ediyor isek şeytan bunun neresinde? O zaman gelin, Ramazanda nefsimizi terbiye için gayret edelim. Nefis terbiye olmadan bize ne dünyada, ne âhirette rahat var.

* * *
SORDUM ÖĞRENDİM
* Meleklerin cinsiyeti olur mu?
Kur'ân-ı Kerîm'deki âyet-i kerîmelerle sabittir ki; melekler nurdan yaratılmıştır ve cinsiyetleri yoktur. Hatta melekleri dişi, kız çocuğu, erkek çocuğu falan gibi resmetmeler putperestlik âdeti ve putperestlikten etkilenen Hristiyanlara malolmuş sembollerdir. Ama şu unutulmamalıdır ki; bazen melekler insan sûretine girerek peygamberlere ve seçkin insanlara görünebilirler.

* * *
Efendimiz buyurdular: " Ya Rabbi, beni göz açıp kapayıncaya kadar yahut daha kısa bir mühlet için dahi olsa nefsimin eline bırakma!"
Âmin


M. FATİH ÇITLAK