Herkesin gücünün yeteceği sadaka: Fitre

Zengin olmayan mü'minler de Fitre'yle, veren el olma hazzını tatsın, sadaka verme sevabından mahrum kalmasın, böylece Rabbine yaklaşsın.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :16 Temmuz 2014
Herkesin gücünün yeteceği sadaka: Fitre
Dostlar, malum Ramazan'la birlikte tüm ibadetlerde ve taatlerde, hayır, hasenatta bir artış, âdeta bir yarış yaşanır. Elhamdülillah, bu ayı diğerlerinden farklı ve faziletli yapan, diğerlerine efdal kılan Rabbimizin ihsanına, ikramına yakışır bir davranış ve gücümüz yettiğince şükrân-ı nimettir muhakkak bu artış. Kıymetli dostlar, Efendimiz (s.a.v.) birçok hadis-i şeriflerinde; veren elin, alan elden üstün olduğunu beyan buyurmuş, bizzat kendisi örnek olarak ümmetini veren el olmaya teşvik etmiştir. Halk arasında Fitre denilen Sadaka-ı Fıtır da âdeta, ümmetin zengin olmayan fertlerinin dahi, veren el olma hazzını tatması, o sevaptan mahrum kalmaması için ihdas olunmuş gibidir.

FİTRE MİKTARI NEYE GÖRE BELİRLENİR?
Fıtır "iftar etmek" ve "yaratılış" anlamlarına gelir. Fıtır sadakası yaratılmış ve Ramazan orucunu tutup iftar etme imkânını elde etmiş olmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen her Müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır.
Sevgili dostlar, Fitre; bir kişinin en az bir günlük gıda ihtiyacını karşılayacak miktarda olmalıdır. Malumunuz her yerin yaşam şartı bir olmadığı için, Fitre olarak verilecek rakamın tespiti de o yere göre farklılık göstermektedir. Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen bu seneki rakam, kişi başı en az 10 liradır. Bu rakam en alt seviyeyi gösterir.
Fakat burada elimizi vicdanımıza koyup şöyle bir düşünmemiz gerekir.
Eşimizi, dostumuzu, misafirimizi veya çoluğumuzu çocuğumuzu alıp, dışarıda bir yemeğe gittiğimizde, bir öğün için adam başı en az ne kadar ödüyoruz? 10 liradan çok değil mi?
Kendi keyfimiz söz konusu olduğunda bir öğünde 10 liranın kaç katını harcamaktan çekinmiyorsak, söz konusu yılda bir kez Allah'ımızın emri olunca da elimizi korkak alıştırmamız gerekir.
Diyanetin açıkladığı 10 lira, gerçekten de bir günde gıdaya en fazla o kadar harcayabilen din kardeşlerimiz içindir. Onlar da verebilsinler, verirken zorlanmasınlar diyedir. Bir öğünde yüzlerce lira harcayanlar için değil. Bunu da hatırlatmış olalım.

FİTRE KİMLERE VERİLİR?
Kişi, aile fertlerinin tümünün ve bakmakla yükümlü olduğu anne, baba gibi yakınlarının fitresini vermekten sorumludur.
Kişi, bakımıyla yükümlü olmadığı akrabalarına (bunlara bakıyor olsa bile), bakıma muhtaç talebelere, bunlara bakan vekillerine, kısacası muhtaç olan akrabaya, komşuya ve ihtiyaç sahibi her Müslümana zekat ve fitresini verebilir.
Sadaka-i Fıtır'ı muhakkak ihtiyaç sahibi bir kimseye vermek gerekir. İhtiyaç sahibine ulaştırması için bir kurum vekil tayin edilebilir ancak bu paralarla cami, yurt, okul, hastane yapılmaz. Bu paraların bizzat ihtiyaç sahibinin eline ulaşması gerekmektedir.

FITIR NE ZAMAN VERİLİR?
Sadaka-i Fıtır, Ramazan Bayramı'nın birinci günü tan yerinin ağarmasıyla vacip olmakla birlikte, Ramazan ayı içinde de verilebilir. Yoksulların ihtiyaçlarını karşılamaları için, bayramdan önce verilmesi daha iyidir.

SADAKA VERMEK İÇİN ZENGİN OLMAK GEREKMEZ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir sohbetinde ashabına: "Her müslümanın sadaka vermesi lazımdır." buyurur Ashab: 'Ya Rasulallah, bulamayan kimse ne yapar?' diye sorar. Efendimiz (s.a.v.) "Çalışır, kazanır ve sadaka verir" der. Sahabe: "Çalışacak bir iş bulamazsa ne olur?" diye sorar.
Allah Rasûlü (s.a.v.): "İhtiyacı olan kimseye herhangi bir şekilde yardım eder" buyurur. Bunu üzerine Ashab: "Ya Rasulallah, yardım edilecek bir kimse de bulamazsa?" diye sorunca Efendimiz (s.a.v.) şöyle yanıt verir: "Herhangi iyi bir iş yapması, malım olsaydı ben de verirdim demesi, birine yol göstermesi, yoldaki sıkıntı veren bir şeyi kaldırması, ölümü hatırlaması, zararı dokunmaktan sakınması, ilim öğrenmesi ve öğretmesi gibi hususlar da onun için bir sadakadır." (Müslim)

"Bir adam gelerek: 'Ey Allah'ın Resulü, annem vefat etti. Ben onun için tasaddukta bulunsam ona faydası olur mu?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Evet!" deyince, adam: "Benim bir meyveliğim var. Sizi şâhid kılıyorum, onu annem için tasadduk ediyorum!" dedi." (Buhâri)
"Her birinizin her bir eklemi için günde bir sadaka vermesi gerekir.
İşte bu sebeple her Subhanallah demek bir sadakadır. Her Elhamdulillah demek bir sadakadır.
Her Lâ ilâhe illallah demek de bir sadakadır. Her Allahu Ekber demek de bir sadakadır.
İyiligi tavsiye etmek sadaka, kötülüklerden sakındırmak da sadakadır. Müslümanın kuşluk vakti kılacagı iki rekat kuşluk namazı da bunların yerini tutar." (Müslim)

MANEVİ SAĞLIĞI BOZULAN, İBADETTEN TAD ALAMAZ
Dostlar, bir kimse senelerdir namaz kıldığını, oruç tuttuğunu söylüyor ama bununla beraber ibadet taatten zevk-i manevi alamıyorsa, manevi bedeninin sağlığının bozulmuş olması kuvvetle muhtemeldir.
Hep söylüyoruz, namazın, orucun veya diğer ibadetlerin zevkini tadan müptelası olur, bir daha bırakamaz diye. Ancak şu var ki, nasıl sağlığı bozulan bir kimse çok lezzetli yemeklerden tat alamazsa, manevi sağlığı bozuk kimseler de çok lezzetli ibadetlerin zevkini alamayabilir.
Bunun birçok sebebi vardır, daha önceki yazılarımızda işlemeye çalıştık.
Kişinin küçük veya masum gördüğü, önemsemediği basit bir hata, kötü bir huy yapıla yapıla manevi bedenimizin sağlığını bozar. Aynı zamanda helal olmayan lokma da manevi sağlımızı bozar. Bu da tıpkı hastalık gibidir. Allah muhafaza etsin cümlemizi, insan büyük bir hastalığa bir günde yakalanmaz. Yavaş yavaş, sinsi sinsi ilerler o hastalık bedende. Farkedilecek kadar büyümesi için seneler geçmesi gerekir. Kıymetli Dostlar, büyük günah denilince hepimizi aklına zina, adam öldürmek, içki içmek, mal çalmak gibi şeyler gelir. Oysaki, yapıla yapıla artık günah olduğu bile unutulan, sıradanlaşan gıybet, gizli şirk, haset, gadap, kin, şehvet, cimrilik, fısk fücur gibi büyük günahlar vardır. Ve bizlerin manevi bedenini hasta eden en mühim mikroplar aslında bunlardır. Zinayı, adam öldürmeyi, hırsızlığı bir mü'minin küçük görmesi zaten mümkün değildir. Herkesin yapabileceği şeyler de değildir bunlar. Hergün, her yerde, her fırsatta yapılması da mümkün değildir.
Ama yukarıda saydıklarımız öyle mi?
Sevgili Dostlar, manevi zevk alamamak olarak kendisini gösteren bu hastalığın daha ağırlaşmış halleri de vardır. Nasıl ki bedenin sağlığı çok bozulduğunda kişi bırakın yemeğin tadını almayı o lezzetli yemekleri görmek bile isetmez, elini uzatmak şöyle dursun, görünce tâbiri câizse öğürür. İşte manevi bedeni bu derece rahatsızlanan kişi de namaza, oruca veya diğer ibadetlere karşı maalesef isteksiz olur. Eli ayağı gitmez. O sebeple ne yapıp edip, bizlerin manevi bedenini koruması, hasta edecek kötü huy, alışkanlık, büyük küçük tüm günahlara karşı tedbir alması, imanımızı muhafaza için şarttır vesselam.

HAYIRDA İLK OLAN HEP KAZANIR
Hz. Câbir (radıyallahu anh) rivayet ediyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a üstü başı yok, ayakları çıplak, sadece kaplan postu gibi çizgili bedevi peştamalı -veya abalarınasarınmış, kılıçları boyunlarında asılı oldukları halde hepsi de Mudarlı olan bir grup geldi.
Onların bu fakir ve sefil halini görmekten Efendimiz'in (s.a.v.) yüzü değişti. Odasına girdi tekrar geri geldi. Hz. Bilâl'e (r.a.) ezan okumasını söyledi. O da ezan okudu, sonra kâmet getirdi.
Namaz kılındı. Aleyhissalatu Vesselam namazdan sonra cemaate hitabetti ve: "Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratıp, ondan zevcesini halk eden ve ikisinden de pek çok erkek ve kadın var eden Rabbinizden korkun.
Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'ın ve akrabanın haklarına riâyetsizlikten de sakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir" (Nisâ 1)
âyetini okudu.
Bundan sonra Haşr suresindeki şu âyeti okudu: "Ey insanlar, Allah'tan korkun. Herkes yarına ne hazırladığına baksın.
Allah'tan korkun, çünkü Allah işlediklerinizden haberdardır" (Haşr 18)
Resulullah Efendimiz, sözüne devamla: "Kişi dinarından, dirheminden, giyeceğinden, bir sa' buğdayından, bir sa' hurmasından tasaddukta bulunsun. Hiçbir şeyi olmayan, yarım hurma da olsa mutlaka bir bağışta bulunmaya gayret etsin" buyurdu. Derken Ensâr'dan bir zât, nerdeyse taşıyamayacağı kadar ağır bir bohça ile geldi.
Sonra halk sökün ediverdi, herkes bir şey getirmeye başladı.
Öyle ki, az sonra biri yiyecek, diğeri giyecek maddesinden müteşekkil iki yığının meydana geldiğini gördüm. Resulullah (s.a.v.) memnun kalmıştı, yüzünün yaldızlanmış gibi parladığını gördüm.
Şöyle buyurdular: "İslam'da kim bir hayırlı yol açarsa, ona bu hayrın ecri ile, kendisinden sonra o hayrı işleyenlerin ecrinin bir misli verilir. Bu, onların ecrinden hiçbir şey eksiltmez de. Kim de İslâm'da kötü bir yol açarsa, ona bunun günahı ile, kendinden sonra onu işleyenlerin günahı da verilir. Bu da onların günahından hiçbir eksilmeye sebep olmaz.'' (Müslim)

AYET-İ KERİME
Şeytan, fakirleşirsiniz diye korkutup, size cimriliği, çirkin şeyleri emreder, sadaka verdirmek istemez. Allah ise kendi lütfundan size mağfiret ve bol nimet vâdediyor. Allah'ın ihsanı geniştir, her şeyi hakkıyla bilendir. Bakara 268

HADiS-İ ŞERİF
"Ey Muhammed Ümmeti!
Beni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, yardıma muhtaç yakınları olduğu halde başkalarına infakta bulunan kimsenin sadakasını Allah kabul etmez. İrade ve kudretiyle beni yaratan Allah'a yemin ederim ki, Allah kıyamet gününde ona rahmet nazarıyla bakmaz." (Taberânî)
"Yarım hurmayla da (sadaka vermek) olsa cehennemden korunmaya çalışın." (Buhari)

SORDUM ÖĞRENDİM
Ziynet eşyasına zekat verilir mi?
Altın ve gümüş dışındaki ziynet eşyaları zekata tabi değildir.
Hanefiler dışındaki üç mezhebin de dahil bulunduğu çoğunluğun ictihadına göre zinet, kadının temel ihtiyaçlarından sayılır ve zekata tâbi olmadığından bunlardan zekat verilmez. Ancak Hanefi Mezhebi'ne göre kadınların zinet ve takıları da nisap miktarına ulaşırsa zekatları verilmesi gerekir.

DUA
Yâ Rabbi! Bizleri Hakkı, Hak görüp tâbi olmakla nasiplendir. Bâtılı, bâtıl görüp kaçınmakla bizi muhafaza eyle. Âmin
"Allah'ım! Senden hayırlı olan işleri yapmayı, aklın ve dinin çirkin görduğü şeyleri terk etmeyi ve fakirlerin sevgisini istiyorum." Âmin