Bahçeli'den çok sert genelge

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, referandum süreci ve sonucunu değerlendiren bir genelge yayımladı.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :16 Eylül 2010 , 00:00 Güncelleme Tarihi :16 Eylül 2010 , 13:38
Bahçeli’den çok sert genelge
Ülkücülerin bir bölümünün MHP'ye oy vermediği iftira olarak nitelendiren Bahçeli, davamıza tertibat içerisinde olanlar bunun bedelini ağır ödeyecekler dedi.

İşte Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin Teşkilatlara Gönderdikleri Genelge:

"Ülkemizin çok kritik ve sancılı bir döneminde yapılan Anayasa değişiklikleri ile ilgili Referandum neticelenmiş, geçici sonuçlar ortaya çıkmıştır.

Bu kapsamda, AKP iktidarı tarafından tek taraflı ve uzlaşmadan uzak bir biçimde hazırlanan 26 maddeden oluşan Anayasa değişiklikleri milletimiz tarafından onaylanarak kabul edilmiştir.

Partimiz, milletimizin Referandumla verdiği mesajı almış ve sonuçla ilgili kapsamlı bir analiz sürecini başlatarak; mesajlarını, düşüncelerini, beklentilerini ve nasıl bir Türkiye hedeflediğini milletimize daha iyi anlatabilmek amacıyla tüm karar mekanizmalarını harekete geçirmiştir.

Unutmamak gerekir ki, büyük bir ittifakla çıkması arzulanan ve doğal olanı da bu olan Anayasa değişikliklerine muhalefet eden büyük bir toplumsal kitle de varlığını göstermiştir.

Bu haliyle, Referanduma sunulan Anayasa değişikliklerinin, üzerinde uzlaşılan bir metin olmaktan daha ilk günde uzaklaşıldığı bariz olarak görülmüştür.

Ortaya çıkan sonuç partimizin yetkili organlarınca derinlemesine tartışılacak ve milletimize ulaşma noktasında yaşadığımız tecrübeler ve uygulamalar yeni dönemin gelişmeleri de dikkate alınarak kısa süre içinde bütün boyutlarıyla yeniden ele alınıp değerlendirilecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi'nin tüm teşkilatları ve mensupları üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirmiş; ancak buna rağmen eksik kalınan, yetersiz olunan alanların kararlılıkla tespiti ve teşhisi için yoğun bir çalışma dönemine girilmiştir.

Vaktinde ya da erken yapılacak Milletvekilliği Genel Seçimi'nin tüm hazırlıkları bir an önce tamamlanacak ve partimiz iktidar yolunda azimle yürüyecektir.

Bundan hiçbir teşkilat mensubumuzun kuşku duymadan, heyecan içinde milletimize hak ettiği hayat şartlarının sunulması için coşku ve tam inanmışlıkla gayret göstermesi öncelikli görev olarak karşımızda durmaktadır.

Bu vesileyle partimizin tercihi olan 'Hayır' oylarını benimseyen ve destekleyen aziz vatandaşlarıma ve değerli dava arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.

Referandumda, Anayasa değişiklikleri için 'Evet' oylarını kullanan tüm vatandaşlarımın verdikleri kararlarının da çok kıymetli olduğuna inanıyorum.

Ne var ki saygı duymak durumunda olduğumuz bu kararla birlikte, ülkemiz için kaygılandığımız çok vahim bir sürecin kapıları ardına kadar açılmış, uzunca bir süreden beridir Türkiye'nin içine savrulduğu çok kaygan ve sisli bir süreç daha da tehlikeli bir boyut kazanmıştır.

Anayasa değişikliklerine beklentilerimizin hilafına destek veren irade hiç şüphesiz ki yaşanacak telafisi olmayan olumsuz gelişmelerden de sorumluluk ve vebal altına girmiştir.

Ayrıca Referandum sonuçlarından cesaret ve cüret kazananlar tüm berraklığıyla kendisini göstermeye başlamış; vatanımızın bir bölümündeki okullarda boykot kampanyası başlatılmış, demokratik özerkliği talep eden Demokratik Toplum Kongresi temsilcilerinin Ankara'da en üst düzeyde kabul edileceği de ortaya çıkmıştır.

Bu da yetmemiş, Başbakan Erdoğan'ın aklında ve hayalinde olan Başkanlık sistemiyle ilgili tartışma başlamış ve ülkemiz tekrar bir karmaşaya doğru itilmiştir.

Anlaşılmaktadır ki, parlamenter sistemle kafasındaki hedefe ulaşmada engeller gören bu zihniyet, tek adamlığa ve otoriter bir yönetime davetiye çıkarabilecek bir yönetim yapısını hayata geçirmenin yollarını aramaya şimdiden koyulmuştur.

Referandum sonucunda ortaya çıkan 'Evet' ve 'Hayır' oylarının dağılımı basit bir oransal durumdan daha çok, ülkemizi baştan başa saran kutuplaşma tespitini teyit eden bir içeriğe de sahip olmuştur.

Geniş bir toplumsal mutabakatı gerektiren Anayasa değişiklikleri, milletimizin önemli bir bölümü tarafından kabul görmemiş ve uygun bulunmamıştır.

Türkiye, AKP'nin siyasi hesapları uğruna etnik taleplerdeki ısrar, ideolojik kaygılardaki süreklilik ve hayat tarzlarındaki farklılık ekseninde cephelere bölünmüş ve ne yazık ki çok riskli bir alana hızla girmiştir.

Vatandaşlarımız tarafından içeriğinin ve hangi özellikleri ihtiva ettiğinin çok iyi bilinmediği Anayasa değişiklikleri, milletimizin birlikte yaşama hevesine ve kararlılığına zarar verecek ve kazanmışlık duygusuyla, kaybetme psikolojisi arasındaki gerilimi ister istemez arttıracaktır.

Duygu ve gönüllerde biriken tahammülsüzlüklerin, vatandaşlarımız arasına örülmek istenen duvarların ve birliğimizi engelleyen girişimlerin Başbakan Erdoğan ve partisi tarafından uygulanan siyasi uygulamalarla her geçen gün kökleştiği gün gibi ortadadır.

Referanduma gidilen süreçte yaşanan hazin ve dramatik olaylar, daha çok demokrasi ve daha fazla özgürlük parolasıyla milletimizden destek talep eden Adalet ve Kalkınma Partisi'nin gerçek yüzünü deşifre etmiş, çatışmacı hüviyetini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Geride kalan Referandum kampanyası sırasında; 'Hayır' tercihinde bulunacak aziz vatandaşlarımızı darbeci, akılsız, hasta sözleriyle tahkir ve taciz eden AKP zihniyeti, esasen demokratik tavır açısından nerede durduğunu da acı bir şekilde göstermiştir.

Yeri gelince aziz dava arkadaşlarımızın hatıralarını istismar eden, yeri gelince de bölücülükten sabıkalılarla kol kola girmekte bir sakınca görmeyen Başbakan Erdoğan'ın basit siyasi hesapları uğruna girmeyeceği kılık, takmayacağı maske olmadığı geride kalan Referandum sürecinde çok iyi anlaşılmıştır.

Bir tarafta Anayasa Referandumunda 'Hayır' oyu çıkarsa Avrupa'ya anlatamamaktan dertlenen, diğer tarafta da demokrasi adına 12 Eylül'le hesaplaşmaktan bahseden AKP zihniyetinin ülkemizi hangi bataklığa çektiğini, kafasında ve siyasi ajandasında hangi sinsi hesapları barındırdığını önümüzdeki süreçte daha iyi görmek mümkün olacaktır.

Açıktır ki, Referandum süreci adım adım ilerletilen ve iktidar partisi tarafından bilinçli bir siyasi stratejiyle toplumsallaştırılan cepheleşme tehlikesini maalesef derinleştirmiştir.

Milletimiz 'Evet' ve 'Hayır' tercihleri arasında taraf olmaya zorlanmış ve hatta daha ileri gidilerek, tehdit ve şantajlarla Referandum kararları etkilenmeye çalışılmıştır.

Başbakan Erdoğan gizli gündemini meşrulaştırmak adına iktidarının tüm imkânlarını fütursuzca ve utanmadan kullanmış; kamu görevlileri, valiler, kaymakamlar, sermaye grupları, sivil toplum kuruluşları, yandaş medya, sanatçılar, sporcular kanalıyla ve kirli bir propaganda yoluyla siyasi faaliyet göstermiştir.

Başbakan Erdoğan'ın, Referandum sonuçlarının alınmaya başlandığı günün akşamında yaptığı konuşmasında, Anayasa değişikliklerinin kabul edilmesi amacıyla teşekkür ettiği kesimlerle nasıl işbirliği yaptığı da netleşmiş ve ilk ağızdan ikrar edilmiştir.

Nitekim Okyanus ötesinden Avrupa Birliği'ne kadar minnet ve şükran duygularının yansıtılması, Anayasa değişikliklerine esasen kimlerin destek verdiğini göstermesi bakımından ibretlik bir vesika olmuştur.

Ramazan ayının kutsiyetini istismar ederek, inancımızın gereği olan Oruç ibadetini siyasi çalışmalarına alet eden Başbakan ve partisi, her değeri tahrip etmekten ve kullanmaktan da geri durmamışlardır.

Bunlara ilave olarak, partimizle bütünleşmiş olan aziz Ülküdaşlarımızın kararlarını etkilemek ve Üç Hilalle olan tarihi ve kutsal bağlarını koparmak için rezilce bir taktik herkesin gözü önünde cereyan etmiştir.

Bilinmelidir ki, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere; iktidar partisinin tüm kadrolarının özellikle Milliyetçi Hareket Partisi'ne gönül veren ve asıl sahibi olan Ülkücülere yönelik siyasi mütecaviz niyetlerinin, akılları çelmek için yapılan alçakça oyunlarının, Ülkücülere kan kustururken ve hakaret ederken şimdi dost görünmeye çalışan münafıkça hamlelerinin amacına ulaşamayacağı açıktır.

Referandum sonucuyla birlikte, partimiz üzerinde yürütülen kara propagandaya ve Ülkücülerin bir bölümünün MHP'ye oy vermediği yönündeki iftiralara hiçbir dava arkadaşımın itibar etmeyeceğine ve bütün parti mensuplarımızın şer ittifakının tezgâhını işlemez hale getireceğine AKP çok yakın bir zamanda şahit olacaktır.

Bu uğurda değerli teşkilat yöneticilerimizin ve Ülkü davasının fedakâr temsilcilerinin üstün bir çaba göstereceğinden asla şüphem yoktur.

Ülkücünün yeri de, adresi de bellidir ve burası da Cenab-ı Allah'ın izniyle sonsuza kadar Milliyetçi Hareket Partisi'dir.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, partimize gönül vermiş değerli arkadaşlarımızı kandırmak maksadıyla kalleşçe yaptığı siyasi propagandadan bir an önce vazgeçmesini şimdilik ihtaren bildirmek isterim.

Aksi takdirde Milliyetçi Hareket Partisi'nin mahremiyetine girerek veya el uzatarak; davamıza yönelik tertibat içinde olmalarının, mensupları üzerinde tuzaklar kurmalarının, acı hatıralarımızı istismar ederek duygusal ifadeler marifetiyle siyasal çıkar sağlamalarının bedeli muhatapları için ağır olacaktır.

Bu hususta öncelikle Başbakan Erdoğan olmak üzere, tüm AKP yöneticileri birinci dereceden sorumlu ve mesuldürler.

Bu itibarla önümüzdeki hassas dönem boyunca, Milliyetçi Hareket Partisi'nin yöneticileri ve mensupları aşağıda belirtilen hususlara önemle dikkat ve riayet edeceklerdir:

1- Milliyetçi Hareket Partisi'ne karşı başlatılan ve asıl amacı belli olan karalama kampanyasının hareket merkezi Adalet ve Kalkınma Partisidir ve kumanda odası Okyanus ötesindedir.

Partimiz Türkiye'nin bölünmesi ve ayrışması karşısında onurluca ve tavizsiz bir şekilde durmaktadır. Yıkım projesinin tüm aktörleri, emellerine ulaşmada Milliyetçi Hareket'i engel olarak görmektedirler.

Türk milletinin idari ve yönetim şeklini değiştirmek için sabırsızlıkla bekleyen ve etnik kimliklerin Anayasa'da tanımlanması konusunda ellerini ovuşturanlar partimizi değersizleştirmek, küçültmek ve itibarsızlaştırmak için dört bir koldan harekete geçmişlerdir.

İmralı canisinin meşru siyasi aktör gibi röportajının bile yayınladığı bir ortamda ve hazırlanacak yeni anayasayla federasyona dönüştürülmesi planlanan aziz ülkemizin biricik teminatı ve son savunma hattı Milliyetçi Hareket Partisi'dir.

Bu itibarla, partimizi köşeye sıkıştırmak, siyasi anlamda güç kaybına uğradığı izlenimini yaygınlaştırmak için yıkım koalisyonu tam mesai faaliyete geçmiştir.

Bu tehlikenin def edilmesi için tüm dava arkadaşlarımın tek başına iktidar hedefine kilitlenmesi artık tarihi bir zorunluluk ve 41 yıllık kutlu geçmişin yüklediği vazgeçilmez bir milli görevdir.

Bugünden başlayarak tüm teşkilatlarımız ve mensuplarımız tam bir gönül seferberliği içinde tek başına iktidar hedefine odaklanacak; aramıza sokulmaya çalışılan fitne, nifak girişimlerine karşı uyanık olacaklardır.

2- Milliyetçi Hareket Partisi'ni sürekli olarak bir partinin yanında ya da arkasında gösterme aymazlığı ve densizliği sürekli olarak belli mahfillerden pompalanmaktadır.

Bu zamana kadar kimi zaman AKP'nin, kimi zaman da CHP'nin peşine takılmakla itham edilen Milliyetçi Hareket Partisi, hayâsız bir iftiranın muhatabı olmuştur.

Partimiz 41 yıllık şerefli mazisiyle milletinin emrinde ve hizmetinde olarak, hiçbir siyasi partinin dayanağı, koltuk değneği ya da takipçisi olmamıştır ve asla da böyle bir alçalmanın içinde olmayacaktır.

Milliyetçi Hareket gücünü ve varlığını büyük Türk milletine borçludur ve eğer ille de birisinin yanında ve yakınında olacaksa o da aziz milletimizden başkası değildir.

Ve bundan başka yapılacak her türlü yorum ve yakıştırma akamete uğramaya ve karşılıksız kalmaya mahkûm olacaktır.

Partimiz bölücü ve yıkıcı partiler dışındaki tüm siyaset aktörlerine bu zamana kadar olduğu gibi, bundan sonra da eşit mesafede duracak ve hiçbir partiyle uzaklık ya da yakınlık gibi mülahazalar gündeme getirilmeyecek ve de dillendirilmeyecektir.

3- Türk milletinin ayrışması ve etnik temelde birbirinden kopması için çok yoğun bir ihanet süreci tüm hızıyla işlemektedir.

Referandum sonuçları üzerinden yapılan değerlendirmelerde bile, ülkemizin üçe bölündüğü durmadan ifade edilmiş ve kutuplaşmanın ulaştığı tehlikeli seviye ekranlardan ya da gazete köşelerinden açıkça iddia edilmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin bir ve bütün olduğuna sonuna kadar inanmakta ve varlığını bu sarsılmaz inanca adamaktadır.

Milletimizin tüm fertleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit ve onurlu birer üyesidir. Ayrılık kabul etmeyen bu bütünü parçalamak hiç kimsenin haddi ve harcı değildir ve olmayacaktır.

Bu çerçevede milletimizi oluşturan herkes ayrım gözetilmeksizin kucaklanacak; etnik, mezhep, köken ya da bir başka farklılık önemsenmeden her ferde ulaşmak için azami çaba sarf edilecektir.

4- Özellikle Milliyetçi-Ülkücü camiaya yönelik kurgulanan ve çok merkezli yürütülen yeni bir tuzakla karşı karşıya bulunulmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi ile Ülkücüler arasına ekilmeye çalışılan fitne tohumlarının yeşermesi konusunda en başta iktidar partisi tarafından ısrarlı bir propaganda takip edilmektedir.

Buradaki maksat, Türkiye'nin biricik teminatı ve son kalesi olan Milliyetçi-Ülkücü camiayı ayrıştırmak, zayıflatmak ve iç sorunlarına gömülmüş bir halde etkisiz hale getirmektir.

Özellikle siyasi bölücülerin bile, Referandum sonrasında parti mensuplarına yönelik doğrudan mesajları bu tespitlerimizi doğrular niteliktedir.

Amaç bellidir ve o da Türkiye'yi yıkmaya ve bölmeye çalışanlara karşı dimdik ayakta duran, sonu ne olursa olsun mücadelede kararlı olan Milliyetçi Hareket Partisi'ni içten dağıtmaktır.

Bu nedenle, Türkiye'nin çok nazik bu döneminde; duygularımızı, anılarımızı, ülkülerimizi istismar ederek aramıza sızmaya çalışanlara özellikle dikkat edilecek; yönlendirmelere, tahriklere, ajitasyonlara, içten pazarlıklı ve art niyetli tavsiye ve temennilere karşı çok dikkatli olunacaktır.

5- Milliyetçi Hareket Partisi'ne karşı bir araya gelen kirli ittifak, Üç Hilalin şahlanışından endişe etmekte, milletimizin desteğini ve ilgisini kesmek için her türlü yol ve yöntemi kullanmaktadır.

Güdümlü ve yandaş medya vasıtasıyla, partimizde sorun varmışçasına küstahça haberler yapılmakta, ısmarlama anketlerle kamuoyu yönlendirilmeye çalışılmakta ve Milliyetçi Hareket için önümüzdeki seçimlerde baraj sorunu olduğu ihanet korosu tarafından seslendirilmektedir.

Ancak bütün oyunlar nafiledir ve tüm çabalar beyhudedir.

Milliyetçi Hareket Partisi güçlü teşkilat yapısı ve gönül veren milyonlarca mensubuyla birlikte hedeflediği iktidara her geçen gün biraz daha yaklaşmaktadır.

Partimize yönelik olarak Referandum öncesinden itibaren başlayan ve çok boyutlu yürütülen yoğun ve tehlikeli propaganda titizlikle takip edilecek ve gerekli olduğu hallerde Genel Merkez bilgilendirilerek mahalli düzeyde cevap ve karşılık verilecektir.

6- 3 Kasım 2002 Seçimleri öncesi kendisini gösteren MHP'siz siyaset projesi bir kez daha belini doğrultmuş ve bu defa da yıkım koalisyonu bu ihaleyi almıştır.

Ancak dünden ders ve sonuç almış olan partimiz tüm girişimleri püskürtecek ve sonuçsuz bırakacak inanca, kudrete, birikime ve aziz millet desteğine sahiptir.

Bu kapsamda, tüm teşkilat mensuplarımız Genel Merkez açıklamaları, çalışmaları, genelgeleri, duyuruları dışında hiç kimsenin ya da kesimin beyanlarına itibar etmeyecektir.

Uydurulmuş anketlere inanılmayacak ve parti ve mensuplarımıza yönelik psikolojik operasyonlara karşı hazırlıklı olunacaktır.

İlave olarak önümüzdeki süreçte tekrar artma tehlikesi olan terör olaylarına karşı dikkatli olunacak, özellikle Milliyetçi-Ülkücüleri tahrik ve provokasyonlarla olayların içine çekmeye çalışanlara fırsat verilmeyecek ve hiçbir kavganın tarafı olunmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi ve değerli mensupları çevrilen dolapların, kurulan tuzakların, siyasetin kurnazca ve ahlaksızca tanziminin bir plan dâhilinde yürütüldüğünü görmektedir.

Ancak bu karanlık hesabı önce Yüce Allahın takdiri bozacak; arkasından da aziz dava arkadaşlarımın inancı ve değerlerine olan bağlılıkları ortadan kaldıracaktır.

Partimiz, kaynağı ve gücü ne olursa olsun, nereden ve kimden gelirse gelsin her melaneti, tertibi, saldırıyı yok etmeye hazırdır ve bu konuda büyük bir milli heyecana sahiptir.

Ve Milliyetçi Hareket; Türkiye'nin bugünkü sorunlarının aşılması, yılların biriktirdiği yolsuzluk, yoksulluk ve huzursuzluğun yok edilmesi için AKP iktidarıyla hesaplaşacağı günü sabırla beklemektedir.

Bu vesileyle tüm teşkilat yöneticilerimiz ve mensuplarımız inandığımız milli yolda ve ülkü davasında 'Tam Yol İleri' parolasıyla durmaksızın ilerleyeceklerdir."