Güreşe karşı ilginiz hatta uzmanlığınızla tanıyoruz sizi…
Evet güreşçiyim ben. Fatih Güreş Kulübü'nde başladım bir arkadaşımın tavsiyesiyle. Süleymaniyeliyim. Mahallenin en kuvvetli delikanlısıydım. 1958'de Türkiye Vücut Güzeli oldum. 1959'da halter kaldırdım, güreş milli takımına kadar girdim. Yaşar Doğu seçti beni.
Siz kuralların hepsini biliyorsunuz ve hâkimsiniz ama…
Amerika'ya Preston'a güreşle ilgili seminer vermeye gittim. Konuşmam sonrasında bir ekibin hararetli hararetli tartıştığını gördüm. Dediler ki; "İnsan vücudundaki hücreler 7 yılda bir yenilenir. Sadece beyin hücreleri dâhil değildir buna. Sizin atalarınız ne kadar iyi biliyorlarmış anatomiyi ki yağlı güreşte kafasının üzerinde dönenen adamı yenik saymışlar. İşte M.Ali Clay. 40 senedir kendini bilmez bir halde.
Sizin bilek güreşi maçlarınız da var bildiğimiz…
Herkesi yenerdim herkesi… Ben gazeteciyken bile maç yaptım. Hayran oldu yabancılar. Bana yurtdışında yaşamam için bir servet teklif ettiler ama kabul etmedim.
Neden kabul etmediniz bu öneriyi?
Sadece bilek güreşi değil ki boks da yapmamı istediler. Ve ben hiç istemedim birilerini kırıp dökeceğim sporlar yapmayı. Spor bu, eninde sonunda. Birini yeneceksin ama yendiğin bile tat alacak bundan.
Nasıl yani?
Bakın serbest güreşte güreşçiler karşılıklı peşrev çekerler. Yerden toprağı alır ve rakiplerine tutarlar. Nedeni; "Ayağını bastığın toprağı zerresi bile olamam. Seni şu toprak kadar önemsiyorum değer veriyorum!" demektir. Sonra birbirlerini bellerinden tutup kaldırırlar.
Karşısındakinin iyi bir güreşçi olduğunu kabul etmektir bu. Rakibi önemsemek yani.
Müsabakanın hayata benzediği doğrudur o zaman.
Güreş kıran kırana yapılır. Bu kır dök demek değildir. Mertçe yapılır her şey. Gerçi 1965'e kadar böyle sürdü bu sonra değişti. Biz Selimiye'nin minaresi yerine yenisini yapmaya kalksak Selimiye Selimiye olma özelliğini kaybeder. Bizde de yeni kurallar koyup bozdular güreşi…
Kıran kırana ne demek peki?
Arkaik Türkçe'de kırmak yenmek demektir.
Efendim kispet güreşimiz için çok önemli… Kispet içine el sokup kazığa yatmak diye bir deyim var değil mi? O el o kispetin içine girdiğinde…
Kuran-ı Kerim hükümlerine göre giyinir güreşçiler. Manda derisinden yapılırdı eskiden ve 12,5 kiloydu. Şimdikiler dana derisinden ve 2,5 kilo. Edep yerleri görünen ve ayağından kispeti çıkan adam mağlup sayılırdı. Bir Fransız da sormuştu bana; "O el orada nereye uzanıyor?' diye… Öldürürler adamı diye yanıt vermiştim. Öyle bir şey yoktur. Kimse de öyle bir şey yapmaz. Paça kazık oyunu vardır o hareketin sonunda. Oradan girip paçaya uzanmak ister güreşçi. Paçayı kaptırmak deyimi oradan gelmedir.
SİVRİSİNEĞE YAĞ
Eskiden sivrisinekten ölürmüş insanlar. Büyük İskender sivrisinek sokmasından ölmüştür. Bunun için atalarımız bedenlerine kafur ve zeytinyağı sürmüşler. Bu korumuş onları. At üzerinde yaşayan bir millettik biz. Her durumda spora yatkın. Ölümde doğumda eğlencede güreş yapmışız. Üstlerindeki yağla güreşmişler yeri geldiğinde. Onun için yağlı güreşin tarihi çok eskilere dayanır.
ATA SPORU
Atalar şunu söyler; insanlar evvela doğdu, boğuştular ve kaybeden kaçtı… Güreş savaşa hazırlık demektir. Önce güreş ardından atletizm geliyor ikinci spor olarak. Önce boğuştular sonra kaçtılar derken bunu anlatmak istiyorum. Atalarımızın bu konudaki yaklaşımları çok ilginçtir ve hepsi önemlidir.