İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, 7. gününde devam ediyor.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda görülen duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada, çok sayıda basın mensubu da izleyici olarak yer aldı.
18 Kasım Pazartesi gününden itibaren devam eden ve 22 tutuklunun savunmalarının tamamlandığı duruşmanın bugünkü oturumunda tutuksuz sanıkların beyanlarının alınmasına geçildi.
Davanın görüldüğü salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
5 BEBEĞİN ÖLÜMÜNDEN SORUMLUYUM
Çetenin iki numaralı ismi İlker Gönen ilk duruşmada, "Utançla söylüyorum, 5 bebeğin ölümünden sorumluyum." ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı, İlker Gönen ile Serenay Şenkalaycı’nın tapelerini okudu. İlker, "Tamam olsun, boşver eks olacak" demiş, ne diyeceksin?
Sorumlu hemşire Serenay Şenkalaycı, "Efendim, izin verirseniz toplum vicdanını rahatlatmak adına bir açıklama yapmak isterim. Bu bebek, Kerem bebek... Biz hazır bir ekip olarak, (hemşireleri sayıyor) bizzat bebeğin doğumuna katıldık. Yaklaşık 15 dakika kadar doğumhanede bebeğe müdahale ettiğimizi hatırlıyorum. Ardından, uygun koşullarda yenidoğan ünitesine sevkini gerçekleştirdik." diyerek beğe 45 dakika canlandırma yapıldığını ve 20 dakika daha müdahale edildiğini ifade etti. Mahkeme Başkanı ise uzman raporuna göre pasif ötanazi uygulandığını belirtiyor.
Tutuksuz sanıklardan Ecem Koç, ifadesinde, 2019 yılında Çorlu Reyap Hastanesi’nde çalışmaya başladığını ve 5 yıl boyunca yenidoğan hemşireliği yaptığını belirterek, "Fırat Bey’i 1,5-2 yıldır tanıyorum. İşletme nedir, bilmiyordum; burada öğrendim." dedi.
Mahkeme Başkanı'nın, "Halime bebekle ilgili süreci anlatır mısınız?" sorusuna cevap veren Koç, "Halime bebek, anne karnında oksijensiz kalmış bir bebekti. Tekirdağ Şehir Hastanesi’nden kendi ambulanslarıyla sevk edildi. 55 gün boyunca tüm çabalarımızla ona baktık. Tüm yaşam hizmetlerini eksiksiz gerçekleştirdik. Tapelerde yalnızca bir görüşmem var, o da Fırat Sarı ile. Görüşmede yaptığım işlemleri anlatıyorum. Halime bebek zaten birkaç gündür eks durumundaydı. Öleceğini biliyorduk. Müdahale, bir kişiyle yapılmaz; birkaç kişinin koordinasyon içinde çalışması gerekir. Birileri müdahale ederken, birilerinin doktorla iletişim kurması gerekiyordu; ben o kısmı üstlenmiştim." ifadelerini kullandı. Koç, ifadesinde, "O anda bir doktora ihtiyacımız vardı. Doktorun o an orada olması gerekiyordu. İş işten geçtikten sonra gelmesinin bir anlamı yok. Benim şikayetim de zaten buydu." şeklinde konuştu.
İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor.Duruşmanın yedinci gününde tutuksuz sanıkların savunmaları alınıyor.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları başladı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma saat 10.40 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Ecem Koç’un savunmasının alınmasıyla başladı.
Organize suç örgütü elebaşı olduğu değerlendirilen tutuklu sanık doktor Fırat Sarı'nın ilk duruşmanın son günü savunması alındı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın 6'ncı gününde, tutuklu sanık Sarı savunma yaptı.
Savunmasının ardından çapraz sorguda Fırat Sarı'ya, kendisinin ve diğer sanıkların tape kayıtlarına ilişkin sorular yöneltildi.
Sanık Hakan Doğukan Taşçı'yla olan bir telefon görüşmesinin sorulması üzerine Sarı, "Doğukan'ın klasik tahrik edici konuşmaları. Gıyasettin Mert Özdemir'le herhalde bir tartışması var. Gerçeği yansıtmıyor. Siz Doğukan ve Hasan Basri'nin tapelerini biliyorsunuz. Onların gerçek dışı konuşmaları çoktur. Agresif konuşuyordu. Mizacım gereği sakinleşsin diye bir şey dememişimdir." dedi.
Sarı, bebeğin kuvözden düşmesiyle ilgili arandığı konuşmaya ilişkin, "O bebek kuvözden sarkmış, yakalamışlar çocuğu. Gidip muayenesini yaptım, hiçbir şeyi yoktu. 'Çocuğun ailesine söylemeyelim, panik olmasın.' Doğru prosedür değildi. Şimdi aileye 'Bebeğin düştü.' desek huzursuz olacaklar." ifadelerini kullandı.
Sanık Hasan Basri Gök'ün bazı tape kayıtlarına ilişkin Sarı, "Hasan Basri hemşirelik bile yapmadı. Şoförlüğümü yapıyordu. Hasan Basri epikriz yazmaz, yazamaz. Patavatsızca konuşmaları çoktur. Öyle bir yetkisi yoktur. O her konuda konuşur." savunmasını yaptı.
"ESPRİ YAPMIŞ KENDİNCE"
Sanık hemşire Bahar Kanık'la olan konuşmasında Sarıkaya bebekle ilgili "Haha dedemin fişi." demesinin sorulması üzerine Sarı, "Sarıkaya orada kötü giden, oksijensiz kalmış bir bebek. Tekirdağ'dan hastaneden aldığım bebek. Onun için çok mücadele ettim. Siz duyunca irite oluyorsunuz ama bunlar muhabbet. Bir hastanın fişini nasıl, niye çekeyim? İnsan olarak mümkün mü? Espri yapıyor, yapılmaması gerekiyor ama. Dinlenmiş yayınlanmış. Keşke yayınlanmasaymış. Siz kendi aranızda hiç konuşmuyor musunuz? 'Birinin kellesini aldım.' gibi. Espri yapmış kendince. Yapmaması gerekirdi." ifadelerini kullandı.
Duruşma savcısı bunun üzerine, "Bizim üzerimizden, en azından benim üzerimden savunmanı verme." dedi.
Sanık Sarı ayrıca, sanık Hakan Doğukan Taşçı'nın kendisini doktor olarak tanıtmasıyla ilgili bilgisinin olmadığını öne sürdü.
İşletmelerini aldığı hastanelerle anlaşmasına ilişkin, tıbbi bütün yükümlülüklerin hastanelerin sorumluluğunda olduğunu dile getiren Sarı, "Biz burada danışman olduğumuz için aracıyız. Bize hastane yöneticileri başvurur genelde. Beni daha çok aksaklık olduğunda hastane yöneticileri arar. Doktor ayrılacaksa yeni bir doktor önermemiz için ararlar. Bizim hastanelerle anlaşmamızda aslında hastalara tıbbi müdahale yok." diye konuştu.
Cumhuriyet savcısının, "'Bizim sistemi denetliyor olabilirler' diyorsun, bu sistem nedir?" sorusu üzerine Sarı, sistemin danışmanlık sistemi olduğunu, hastanelerle anlaştıklarını ve hastanelerden para aldıklarını, burada örgütsel bir sistem olmadığını, ticari ilişkiden bahsettiğini iddia etti.
Sarı, epikrizlerin bebeklere uygun mu, yoksa SGK'den yüksek para almak için farklı şekilde mi doldurulduğu sorusunu ise uygun olduğunu söyleyerek yanıtladı.
Çalışanlarının üstüne neden şirket kurmaya çalıştığının sorulması üzerine ise Sarı, "Çalışan doktorlarımızı ortak edecektim. Medisense benimdi. Oraya ortak almak istemedim. Yani bir şirket kurup oradan ödeme yapmak istedim." dedi.
Sarı, savcının, "Sağlıklı çocuklara ilaç verilip yoğun bakıma alındığı oldu mu?" sorusuna karşılık, "Asla öyle bir şey olmaz. Onu bir insan yapmaz." yanıtını verdi.
Bazı tape kayıtlarında, telefonla konuşulurken Whatsapp'a geçilmesine yönelik sözlerin sorulması üzerine Sarı, "Telefonla ilgilidir. Bir suç işlemedim. Hep telefonda konuştum. En az Whatsapp görüşmesi yapan benim. Whatsapp'a geçmek gizlilik nedeniyle değil." ifadesini kullandı.
Sarı, boş ilaç kutularının evinden çıkmasına ilişkin soruyu ise "Benim haberim yok." şeklinde yanıtladı.
"AİLELERİNDEN ÖZÜR DİLİYORUM, BU KELİMELERİ KULLANDIĞIM İÇİN"
Sarı'nın avukatı ise geçmişe dönük hangi tapede ölüm bahsi geçiyorsa suçlama konusu yapıldığını söyledi. Örgüt suçlamasıyla ilgili konuşan sanık avukatı, "Tabii ki bir hekim hemşirelere talimat verecek, normal olan bu." dedi.
İddianamede sanıkların kamuya verdikleri zararın yer almadığını belirten avukat, "Eğer kamuya verilen bir zarar varsa eylem bazlı dosyaya bildirilmesi lazım. Zaten bunu en başta savcının istemesi lazımdı." diye konuştu.
Sanık avukatı, Sarı'nın gelirleriyle ilgili, "Fırat Bey, 'Gelirim 400 bin.' dediği için dışarıdan yanlış anlaşıldı. Evet 400 bin geliri var ama 500 bin lira da gideri var. Bunu nasıl tamamlıyor, ailesinden, ağabeyinden istiyor. Hepimiz insanız, bazen paramız olmayabilir ve arkadaşlarımızdan borç alabiliriz." şeklinde savunma yaptı.
Davayla ilgili bazı hususlar netliğe kavuşmadan sanıkların "örgüt üyesi" ve "bebek katilleri" olarak lanse edildiğini söyleyen avukat, "Sanki hemşire arkadaşlar nöbet tutarken gözlerine bir bebek kestirmişler. Ailelerinden özür diliyorum, bu kelimeleri kullandığım için." ifadelerini kullandı.
Şirketin kuruluş amacı doğrultusunda soruşturmada örgütsel anlamda suç teşkil edecek hiçbir şey olmadığını savunan avukat, "Burada örgütün varlığına ilişkin bir delil olmadığından müvekkillere yöneltilen suçlamanın düşürülmesini talep ediyoruz." dedi.
"BU İDDİANAMEDE BİR TANE SOMUT DELİL YOK"
Sanığın diğer avukatı ise sadece müvekkillerin değil kendilerinin de toplum baskısı yaşadıklarını belirterek, "80 milyon sadece onlara değil, bizlere bile 'bebek katillerini savunan caniler' diye baskı yapıyor. Sadece tapeleri sordunuz. Böyle bir sorgulamayı ilk kez gördüm. Bu iddianamede bir tane somut delil yok." diye konuştu.
İlk duruşmanın son günü yaklaşık 8 saat sürdü. Duruşma sonunda ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi.
1399 SAYFALIK İDDİANAME
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.
NE KADAR CEZA İSTENİYOR?
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan, yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.