bölgedeki son durumu konuştuk.
Söze ilginç bir notla başladı:
Oraya gidenlere iki soru
yöneltiliyormuş.
Birincisi "Türki, Farsi..."
Yani Türk müsün, İranlı mı?
Eğer "Türküm" diyorsan, ikinci
soru geliyor: "İstanbullu musun,
İstanbul'u gördün mü?"
"Evet" derseniz işte o zaman uzun
sorgulama başlıyor. İstanbul'a
ilişkin her şeyi öğrenmek istiyorlar.
Anlattıklarınızı da büyük hayranlıkla
dinliyorlar.
Çünkü Kuzey Irak'taki Kürtler,
İstanbul'a aşık.
Her yerde İstanbul posterleri var.
Herkesin hayali bir gün İstanbul'a
gitmek...
Bu hayali gerçekleştirenler çok.
Hasta olanlar bile tedavi için genellikle
İstanbul'u seçiyor.
Geçen yıl 65 bin kişi Türkiye'deki
hastanelere gelmiş ve Kuzey Irak
yönetimi tedavi için tam 43 milyon
dolar ödemiş.
Tedavi olmaya gelenler, hastaneden
çıktıktan sonra İstanbul'un "altını
üstüne getirip" öyle dönüş
yapıyormuş.
Bu arada, Kuzey Irak'tan Türkiye'ye
gelen turistlerin en fazla İstanbul ve
Antalya'yı ziyaret ettiğini de
vurgulamak gerekiyor.
Türk işadamları şu anda Erbil'de tam
5 hastane inşaatı yapıyor.
En küçüğü 50 yataklı.
Sağlık sektöründeki İran hakimiyeti
şimdi Türkler'e geçmeye başlamış.
Diğer sektörlerde yatırım yapanlar da
çok mutlu.
Erbil'de faaliyet gösteren Türk
bankalarının işlem ve kredi hacmi
çok yüksek.
Konfeksiyoncular, gıda maddeleri
satanlar, oteller, ciro rekoru kırıyor.
Kuzey Irak'a İstanbul, Ankara,
Antalya ve Adana'dan doğrudan
uçak seferlerinin bulunması,
Türkiye'nin oradaki ticari hayatta
aktif rol oynamasını teşvik ediyor.
Kuzey Irak'ta Türk üniversiteleri ve
orta öğretim kurumları büyük ilgi
görüyor.
Erbil'in 1,5 milyon civarında nüfusuna
karşılık 80 özel üniversiteye sahip olması
dikkat çekici.
Amerikan Koleji dahil yüzlerce seçkin
okul var.
Bu okullarda Kürtçe, Arapça ve
İngilizce'nin yanı sıra bir dil daha
okutuluyor:
Türkçe...
İşadamı arkadaşımdan "çarpıcı" bir not daha:
Erbil'de Türkiye'den gelen herkese "Türk"
deniyor. "Türki?" diye sorduktan sonra
"Evet" yanıtını alınca "Türkiye'nin
Türkü müsün, Kürdü müsün" diye sorma,
etnik temele dayalı ayrımcılık yapma
ihtiyacı duymuyorlar.
Türkiye'den gelenleri -hiçbir komplekse
kapılmadan- üst kimlikle "Türk" olarak
algılayıp gerekli ilgiyi, sıcaklığı gösteriyorlar.
Yani "Biz Kürdüz. Burada Kürtlere pozitif
ayrımcılık yaparız.
İşleri de Kürt işadamlarına veririz" gibi
bir yaklaşım yok.
Şaşırtıcı değil mi?