Fransız Sarayı

Eklenme Tarihi 25 Ocak 2011
İstiklal Caddesi'nin durmak bilmeyen insan kalabalığından sıyrlıp, daracık bir sokaktan, heybetli duvarlar arasındaki gizli bir devasa bahçeye çıkmak insanı büyülüyor.

Geçen hafta Fransız Başkonsolosu Herve Magro ve eşi Maria, tanıdıkları bir kaç kişiye işte devasa bahçeli bu muhteşem sarayda yemek verdi; Fransız Sarayı'nda...

Başkonsolos ile iki yaz önce Bodrum Club Med'in davetinde tanışmıştım. Club Med'in Dünya CEO'su Henri Giscard d'Estaing'in de bulunduğu protokol masasında başkonsolosun eşiyle yanyana oturmuş ve epeyce sohbet etmiştik.

Telefonlarımızı almış ve irtibatımızı İstanbul'da da sürdürmüştük.

Başkonsolos Herve Magro çok iyi derecede Türkçe biliyor; eşi ile Fransızca ve İngilizce konuşuyoruz. Hoş bir tesadüfle Herve Ankara'da doğmuş; babası ülkemizde çalışıyormuş. Yıllar sonra tekrar Türkiye'ye başkonsolos olarak gelmesi bence ailesi adına oldukça gurur verici.
Modern İstanbul'un göbeğinde, Beyoğlu'nda yeşillik ve huzur sığınağı bu sarayda on kişilik küçük bir grup olarak hoş bir yemek yedik. Başkonsolos ve eşi İstanbul'da tanıdıkları dostlarıyla beraber yemek yemek ve sarayı gezdirmek istemiş.
Hoş bir düşünce; zira buradaki onca sanatsal tabloları, antika halıları, yenilenen özel salonları kimse görmedikten sonra ne faydası var? Paylaşmak güzeldir...
Dört yüzyıl önce Fransa Kralı tarafından alınan bir bağ yeriymiş bu saray. Güzel ağaçların ve çiçeklerin olduğu bu geniş alan, demir parmaklıkların öbür tarafına geçenlerin etkilenmesine katkıda bulunuyor elbette. Bu kadar büyük bir arazi ve güzel bir saraya neden ihtiyaç duyulmuş? Çünkü İstanbul ve Paris arasındaki diplomatik, kültürel, ekonomik ve askeri ilişkiler bunu hak ediyormuş.
Tarihsel süreçteki bir çok yapı gibi burası da çeşitli zamanlarda çıkan yangınlardan nasibini almış. Bugünkü sarayın inşası 1847 yılında tamamlanmış. Mimar 10 yıl İstanbul'da çalışmış. Avrupa mimari ölçütlerinden ziyade Osmanlı evi mantığını da andıran bu görkemli bina büyük bir Osmanlı-Fransız yapısı.

SAMİMİ VE MODERN
Son dönemde Fransa'dan onaylanan bütçe doğrultusunda saraydaki bazı salonların yenilenmesi gerçekleştirilmiş. Daha sıcak oturma grupları, daha samimi kumaşlar, daha modern objeler seçilmiş. Biz de bu kadar ihtişamlı bir sarayda samimi bir sohbet gerçekleştirmenin keyfini yaşadık.
Herve ve Maria'nın çocukları Paris'te yaşıyor. 'Çocuklarınızı nasıl bırakabildiniz?' tarzı bir şaşırmayla baktığımızda, aslında 'küçük' sandığımız çocuklarının üniversitede okuayan iki genç olduğunu öğrenerek hak veriyoruz.

Bahçeye açılan salondaki yemek masasındaki isimliklerimizin yanında kişiye özel hazırlanmış mönü kartları hemen dikkatimi çekti. Başkonsolosun zarif eşi sulu boya ile yaptığı çiçek figürlerini mönülere bastırtmış.

Elbette güncel politik meseleleri de konuştuk; mesela son Tunus olaylarını ve bölgenin nasıl etkileneceğini... Bu arada, Tunus'taki turistik tesislerin bir bir kapandığını öğrenince bu durumun deniz&kum&güneş tatilcileri açısından Türkiye'ye yarayacağını düşünüyorum.

RESMİYETTEN UZAK
Sohbet ilerliyor... Üniversiteye gitmeden önce Fransızca'mı buradaki Fransız Kültür Merkezi'nde öğrenmiş bir genç olarak profesyonel hayatımda buraya sık davet edilmek gururumu okşuyor.
Ve bu yemekle, koşullar bazı sınırları gerektirse de, aşırı resmiyetten uzak ortamları sevdiğimi bir kez daha anlamış bulunuyorum.