Koronavirüs insanlığın karşılaştığı en büyük tehlikelerden biri.
Bunu virüse yakalanmış ve çok şükür hasarsız atlatmış biri olarak bizzat deneyimledim.
Bu zor süreçte bana en fazla moral veren etkenlerden biri ülkemin virüsle mücadele ederken vatandaşına gösterdiği ilgi ve hassasiyet oldu.
Detaylarına girmeyeceğim. Ama şunu bilin ki bizim bu virüse karşı kahramanca ve fedakarca mücadele eden bir sağlık ordumuz var. Bu orduyu tüm çalışkanlığıyla ve nezaketiyle koordine eden bir Sağlık Bakanımız var. Ve bu ülkenin vatandaşlarının tamamı Koronavirüs'e karşı devletin koruma kalkanı altında.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "Fahrettin Koca pandemiyi dünyaya örnek olacak şekilde yönetiyor. Başarılarını tarih yazacak" sözleri önemli. Dünya Sağlık Örgütü bile Türkiye'nin virüsün yayılmasını engelleme stratejisini takdir ediyor.
Ama bu başarı niyeyse içerde birilerini rahatsız ediyor. Bakan Koca Türkiye'deki ilk vakayı açıkladığında " IMF'den, Dünya Bankası'ndan para almak için kısıtlamalar getirdiler" diyen klinik vakalar bugün devletin açıkladığı vaka sayısına dair komplo teorileri üretiyor!
Futbolcu Ronaldo'nun uçakta 'Nutuk' okuduğuna inanan bir kitlenin bakanın açıkladığı rakamlara inanmaması şaşırtıcı değil. İnsanlığın kaderini değiştirecek bir buluşa imza atmış bilim adamı pozlarında sözde vaka sayısı açıklayan milletvekilimiz kendisiyle ne kadar övünse azdır. Onun beyanları sonrasında İngiltere yeniden Türkiye'den gelen herkesi 14 gün karantinaya alacağını duyurdu. Bu İngilizlere verilmiş bir "Türkiye'ye gitmeyin" mesajı anlamına geliyor.
Turizmin pandemiden en çok etkilenen sektör olduğunu, milyonlarca insanın Antalya-Bodrum-Çeşme havalimanlarına inecek uçakların yolunu gözlediğini uzun uzun anlatmayacağım. Sayın vekile gerekli izahatı bu saatten sonra bizzat sektör yapmalı diye düşünüyorum.
Yanlış anlaşılmasın.. Vaka sayılarının saklanması gerektiğini falan savunmuyorum. Sadece asılsız bir iddianın yıkıcı sonuçlarına dikkat çekmek derdindeyim.
Türkiye'de iddia edilenin tersine vaka sayısı falan gizlenmiyor. Tersine bazılarının o çok öykündüğü Avrupa ülkelerinden daha etkili bir virüs taraması yapılıyor.
Hiçbir belirti göstermeyen yani semptoma rastlanılmayan pozitif vakalar 12 bin filyasyon ekibi tarafından tespit ediliyor ve 14 günlük zorunlu karantinaya alınıyor.
Avrupa'daki gurbetçilere sorun. Bırakın ücretsiz Korona tedavisini, semptom göstermeyeni karantinaya almayı.. Çoğu ülkede solunum sıkıntısı çekeni bile hastaneye kabul etmiyorlar. Şimdi tablo böyleyken onların açıkladığı rakamlar doğru, Türkiye'nin rakamları yanlış öyle mi?
Bu ülkede askere gidene, yurtdışına çıkana, cezaevlerindekilere, OSB'lere düzenli olarak test yapılıyor. 100 bin günlük test sayısı yakında 200 bine çıkacak. Bizdeki kadar yoğun tarama yapan başka bir ülke yok. İşte o semptom göstermeyen pozitif vakalar böyle tespit ediliyor. "Hayat Eve Sığar" uygulamasındaki yoğunluk haritalarında tüm bu vakalar gösteriliyor. Yani gizlenen, saklanan herhangi bir şey yok ortada.
Her gün duyurulan vaka tablosunda ise hastalığı tedavi görerek geçirenlerin sayısı veriliyor. Yani ilaç tedavisine başlananlar ilan ediliyor.
Evde karantinaya alınanlar HES uygulaması sayesinde seyahat edemiyor, uçağa binemiyor, kamu kuruluşlarına giremiyor. Karantinaya uymayanlar para cezası ile cezalandırılıyor. Kendimden biliyorum; karantinayı delmek zor iş. Aile hekiminiz sizi her gün arıyor, kontrol ediyor.
Söylenecek daha çok şey var ama yerimiz dar. Bu büyük mücadeleyi tarih elbette yazacak. Ama tarihi yazanlara bizim de bir katkımız olmalı. Klinik vakaların yalan ve iftiralarına karşı doğruları anlatmak artık bir vatandaşlık görevi.
Bunu kimse unutmasın…