"Her şey ben yaşarken oldu" diye başlayan bir İsmet Özel şiiri var.
24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra yaşadıklarımız da öyle. Hepsi gözümüzün önünde cereyan etti.
Türkiye sınırlarının dibinde baş gösteren terör devleti tehdidini ortadan kaldırmak için harekete geçti.. ABD Başkanı Trump: "Türkler oyunu kurallarına göre oynamazsa, onları ekonomik olarak ve yaptırımlarla sert şekilde vuracağız" dedi…
Türkiye, ABD ve Rusya'nın itirazlarına rağmen Barış Pınarı Harekatını gerçekleştirdi. İngiltere, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri istihbarat başkanları acil kodlu gizli toplantıda buluştu. İsrail yayın organlarına sızdırılan toplantıda MOSSAD Başkanı Yossi Cohen'in "Artan gücü ve nüfuzu ile bölgede asıl tehdit İran değil Türkiye'dir" dediği kayıtlara geçirildi.
Türkiye bölgesinde uluslararası hukuktan doğan hak ve menfaatlerini korumak için adımlarını hızlandırdı. İsrail Askeri İstihbaratı (AMAN) 2020 Tehdit Raporu değerlendirmesinde Türkiye'ye ilk kez yer verdi. Türkiye'nin savunma ve dış politikaları için 'saldırgan' değerlendirilmesi yapıldı.
Türkiye toprak bütünlüğünü tehdit eden "İkinci İsrail" projesini bertaraf etti. ABD Başkan adayı Jo Biden "Türkiye'nin bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmemiz gerekiyor. Yapacağım en son şey Erdoğan'a boyun eğmek olur. Ona karşı muhalif liderleri destekleyeceğimiz açıkça göstereceğiz" dedi.
Türkiye, Fatih sondaj gemisini Kıbrıs açıklarına gönderdi. Rum tarafı gemi mürettebatı için tutuklama emri çıkardı. AB "Ankara bu faaliyetlere son vermezse yaptırımlar başlatacağız" tehdidi savurdu. Türkiye geri adım atmadı. Yavuz sondaj gemisini de bölgeye yolladı. AB Temsilcisi Federica Mogherini "Türkiye'nin Kıbrıs açıklarında sondaj çalışması yapması büyük bir endişe kaynağıdır. Türklere karşı Kıbrıslı Rumların yayındayız" dedi.
Türkiye, Oruç Reis sismik araştırma gemisini Doğu Akdeniz'e yolladı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gemi personeli için uluslararası tutuklama emri istedi. AB, Türkiye'ye "sondaj ve araştırma çalışmalarını durdur" uyarısı yaptı. Yunan Dışişleri Bakanı "Türkiye'yi felç edecek yaptırımlar istiyoruz" talebinde bulundu.
Türkiye'nin Libya'ya giden kargo gemisi Fransız fırkateyni tarafından aranmak istendi. Türk donanması araya girdi. Fransız fırkateyni çekilmek zorunda kaldı. Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ilan ettiği Navtex'e uymayan bir başka Fransız fırkateynini İHA ve SİHA'lar karşıladı. Fransızların çaresizliği telsiz konuşmalarına yansıdı. "Üzerimizde tanımlayamadığımız yüzlerce cisim uçuyor. Bunların ne olduğunu anlamıyoruz. Bütün sistemimiz kitlendi. "
Türkiye'yi AB'nin yaptırım tehditleriyle durduramayan Fransa Cumhurbaşkanı Macron bu kez sahaya kendisi indi ve "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki faaliyetleri çıkarlarımızı tehlikeye atıyor. Türkiye'nin Libya hükümeti ile imzaladığı anlaşma ve Kıbrıs'taki faaliyetleri kabul edilemez" dedi.
Türkiye'ye Macron'la paralel Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) İsrail ve Mısır'dan da benzer tehditler gelmeye başladı. BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bir Zayed " Türkiye'nin Libya'daki mevcut rolüne devam etmesi durumunda sonuçların felaket olacağını söyledi. İsrail'in Kıbrıs Rum Yönetimi Büyükelçisi Aaamy Ravem "Türk tehditleri karşısında İsrail'in askeri müdahalede bulunmak zorunda kalmamasını temenni ederim" dedi. Mısır Büyükelçisi Mai Taha Muhammed ise gerekirse Türkiye'ye karşı askeri güç kullanacaklarını ifade etti.
Türkiye'nin Libya'daki hamlelerini hazmedemeyen Almanya silah ambargosu tehdidi savurdu. Almanya Dışişleri Bakanı Heike Maas, Türkiye'ye hiçbir silah satışına onay vermediklerini açıkladı.
Türkiye, Rusya'dan aldığı hava savunma sistemi S-400'leri test etti. ABD'nin NATO Büyükelçisi Kay Bailey Hutchison " Bu gelişmeler hiç iyi değil. Bu bir kırmızı çizgi" diyerek Türkiye'yi tehdit etti.
Türkiye, Ermenistan'ın saldırısına maruz kalan Azerbaycan'ın yanında durdu. Cephede hezimete uğrayan Ermenistan'ın lideri Paşinyan " Azerbaycan, Türk ordusunun desteğiyle sınırlarını Ermenistan topraklarına doğru genişletiyor. Bu duruma karşılık vereceğiz" sözleriyle Türkiye'yi hedef gösterdi.
Son iki yılda ABD-Rusya-Almanya-Fransa-İsrail-BAE-Mısır-Yunanistan ve diğerlerinden gelen tehdit, yaptırım, ekonomik darbe girişimlerine dair yazılabilecek daha onlarca şey yaşadık.
Üstüne 1929 buhranından bu yana dünyanın karşılaştığı en büyük ekonomik daralmaya sebep olan pandemi belası geldi. Yine yıkılmadık…
Bizim yaşadıklarımızın yarısı başka bir ülkenin başına gelseydi teslim bayrağını çoktan çekmişti.
Zaten üzerimize bu kadar gelmelerinin sebebi de bu. Türkiye'yi teslim alamadılar.
Şundan hiç şüpheniz olmasın…
Kıbrıs'ı verirsek…
Azerbaycan'ı kaderiyle baş başa bırakırsak…
Doğu Akdeniz'de petrol ve doğalgaz aramaktan vazgeçersek…
Suriye'de Akdeniz'e açılan terör devletine göz yumarsak…
Libya'dan çekilip, Akdeniz'de hak iddia etmezsek…
Karadeniz'den doğalgaz çıkarmazsak…
Dolar bir anda 4 liraya düşer…
Düşer düşmesine de… Teslim bayrağını çektikten sonra döviz kuru hesabı yapabileceğimiz tek parça bir vatanımız olur mu? İşte bundan çok emin değilim…