Türkiye'nin sınırında kirli pazarlık! ABD'nin skandal petrol anlaşmasıyla PKK'ya yıllık 7 milyar dolar para!

ABD'nin PKK'nin Suriye uzantısı olan YPG ile yaptığı petrol anlaşmasına tepkiler art arda geliyor. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, ABD merkezli Delta Crescent Energy LLC adlı şirketin, Suriye'nin kuzeydoğusunda petrol çıkarmak, işlemek ve ticaretini yapmak üzere YPG/PKK terör örgütü güdümündeki SDG ile yaptığı anlaşmanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu bildirdi. Caşın, "Anlaşmayla PKK'ya yıllık 7 milyar dolar para aktarılacak" ifadelerini kullandı.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :05 Ağustos 2020 , 13:40 Güncelleme Tarihi :05 Ağustos 2020 , 13:46
Türkiye’nin sınırında kirli pazarlık! ABD’nin skandal petrol anlaşmasıyla PKK’ya yıllık 7 milyar dolar para!

Caşın, yaptığı açıklamada, bu girişimin, uluslararası alanda YPG/PKK'yı Suriye özerk yönetimi olarak hukuken tanımanın ve bölgede federal bir yapı inşa etmenin ilk adımı olduğunu belirtti.

Anlaşmayla, ay sonunda Cenevre'de yapılması planlanan Suriye anayasa komitesinin 3. tur görüşmelerinde YPG'nin legal temsilci olarak masaya oturtulmasının da hedeflendiğine işaret eden Caşın, "Ayrıca Mesut Barzani'ye yakın Suriye Kürt Ulusal Konseyi ile YPG/PKK'nın entegrasyonunu sağlamayı hedefleyen bu anlaşma, tarihin en önemli meydan okumalarından biridir." değerlendirmesinde bulundu.

Caşın, hukuki temeli olmayan bu anlaşmanın Birleşmiş Milletler (BM) ve NATO tarafından da kabul edilemeyeceğini vurgulayarak şöyle konuştu:

"Bu durum iki kurumun da çöküşüne zemin hazırlar. ABD merkezli Delta Crescent Energy LLC adlı şirketin, Suriye'nin kuzeydoğusunda petrol çıkarmak, işlemek ve ticaretini yapmak üzere YPG/PKK uzantısı SDG ile yaptığı anlaşma hukuken geçersiz. Uluslararası Adalet Divanı ve Amerikan iç hukukunda terör örgütlerini desteklemek ve onlarla anlaşma imzalamak suçtur. Söz konusu şirket ve imza atan taraflar yargılanacaktır. ABD hükümetine rağmen son söz Amerikan anayasasında olacaktır."

"ANLAŞMAYLA PKK'YA YILLIK 7 MİLYAR DOLAR PARA AKTARILACAK"
Caşın, söz konusu anlaşmayla ABD'nin bölgede üretilen petrolü mevcut durumda iki farklı rota üzerinden uluslararası piyasaya sevk edebileceğini belirtti.

Bu kapsamda bölgede üretilen petrolün ilk güzergahının Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı üzerinden Türkiye olduğuna işaret eden Caşın, "Bu konuda Türkiye'ye baskı yapılabilir ancak bu kabul edilemez bir durum." ifadesini kullandı.

İkinci sevkiyat rotasının ise Ürdün üzerinden İsrail'in Hayfa Limanı olduğunu dile getiren Caşın, şöyle dedi:

"Böylece ABD-İsrail ittifakı terör örgütü YPG/PKK aracılığıyla bölgede hakimiyetini artıracak. Plana göre günlük üretimin önce 60 bin varile, sonra kademeli olarak 380 bin varile çıkarılması hedefleniyor. Üretimin 60 bin varile çıkması halinde petrolün bugünkü piyasa değerinden günlük 3 milyon dolar, 380 bine çıktığı takdirde günlük 19 milyon dolar PKK'ya para aktarılacak. Bu da yıllık 7 milyar dolar yapıyor."

"ESED REJİMİYLE BİLE PETROL TİCARETİ YAPILIYOR"
Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) Başkanı Oğuzhan Akyener de Suriye'de PKK/PYD kontrolündeki alanda yer alan petrol üretim sahalarının bir bölümünün halen Esed yönetimine bağlı Syrian Petroleum Company (SPC) tarafından işletildiğini ve petrolün kara yoluyla mobil rafinerilerde işlendiğini belirtti.

Bölgedeki petrolün bir bölümünün de Rusya kontrolündeki Soyuz Neft isimli kamu özerk petrol şirketinin operatörlüğünde üretilerek Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) üzerinden yasallaştırılarak satıldığına dikkati çeken Akyener, Türkiye sınırına yakın olan ve Haseke vilayetinde kalan sahaların büyük çoğunluğunun bir şekilde Rusya'nın kontrolünde olduğunu bildirdi.

Akyener, Suriye'de Deyrizor civarında kalan PKK/PYD kontrolündeki sahaların ise neredeyse tamamının ABD menşeli şirketler tarafından işletildiğini dile getirerek, "Buradaki petrol IKBY ile merkezi yönetim üzerinden yasallaştırılarak satılıyor. Her durumda PKK/PYD bu sahaların üretiminden gelir elde etmekte ve menfaat sağlamakta. Hatta öyle ki bu kapsamda Esed rejimiyle bile ticaretleri olmaktadır." dedi.

Suriye'nin kuzeydoğusunda petrol üretimi yapacağı ifade edilen Delta Crescent Energy LLC adlı ABD'li şirketin zaten hali hazırda bölgede günlük 40 bin varil civarında üretim ve satış gerçekleştirdiğinin bilindiğini vurgulayan Akyener, şunları kaydetti:

"Günlük 380 bin varil hedefine ulaşmak Türkiye gibi bir ülkenin desteği olmadan kolay ve uygulanabilir değil. Çünkü bu hedef doğrultusunda yeni kuyuların açılması ve tesislerin yapılması gerekiyor. Bu da böylesi riskli ve sabotaja açık bir bölgeye büyük ölçekli yatırım yapılması anlamına geliyor. IKBY'de dahi istenilen yatırım ortamı oluşamamış iken, bir terörist unsurun kontrol ettiği bu coğrafyada ilgili kurguların hayata geçmesi hiç kolay değil. Örneğin, böylesi bir hedef doğrultusunda yapılacak milyarlarca dolarlık yatırım, yüz bin dolarlık bir koordine drone saldırısı operasyonuyla boşa çıkarılabilir.

Öte yandan, hacim büyüdüğünde, böylesi illegal statüde olan üretimin taşınarak legalize edilmesi de bir hayli zor. IKBY ve Irak üzerinden böylesi büyük bir hacme resmiyet kazandırmak kolay değil. Bunun için PKK/PYD'nin resmi özerk bir statü kazanması ya da Irak'ın DAEŞ gibi bir taşeronla yeniden çok daha istikrarsız bir pozisyona getirilmesi gerekecektir. Buradan üretilecek düşük kalitedeki petrol sahaları için böylesi kurgular yapmak pek de mantıklı değil."

"BÖLGEDE BİR TERÖR DEVLETİNİ FİNANSE EDECEK MİKTARDA PETROL MEVCUT"
Akyener, bölgede yüksek düzeyde olmasa da bir terör devletini finanse edecek miktarda petrol kaynağının mevcut olduğunu söyledi.

Bu kapsamda Rusya ve ABD menşeli şirketlerin bölgede terör örgütleriyle yürüteceği petrol ticaretinin uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkati çeken Akyener, "Bu durum bölgenin daha da istikrarsızlaşması anlamına gelecek. Türkiye bölgeye geniş çaplı yatırımlar yapılarak, terörist yapının daha da güçlendirilmesine asla müsaade etmeyecektir. İlgili üretimler PKK/PYD resmi bir statü kazanana kadar yasallaştırılarak farklı yollarla uluslararası sisteme sokulsa da bu girişim sürdürülebilir değil." değerlendirmesinde bulundu.