Beyrut'taki patlamanın arkasında İsrail mi var?

Lübnan’ın başkenti Beyrut’taki limanda meydana gelen patlama ile ilgili çok çarpıcı bir açıklama daha geldi. Prof. Dr. Atasoy, "Bir yıl önce Beyrut’ta düşen bir İsrail İHA’sından hareketle, bu patlamanın sorumlusu İsrail olabilir" ifadelerini kullandı.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :27 Ağustos 2020 , 11:40 Güncelleme Tarihi :27 Ağustos 2020 , 11:40
Beyrut’taki patlamanın arkasında İsrail mi var?

İÇİNDEKİLER

İstanbul Aydın Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Ömer Adil Atasoy, 4 Ağustos 2020 Salı günü Lübnan Limanı'nda meydana gelen patlamayla ilgili değerlendirmede bulundu. Prof. Dr. Atasoy, yaklaşık 1 yıl önce yine Beyrut semalarında düşen İsrail'e ait bir insansız hava aracı (İHA) haberinden hareketle, patlamanın ardında İsrail'in olabileceğini ifade etti.

"2019'DA DÜŞEN İHA SALDIRININ HABERCİSİ Mİ?"
Düşen İHA haberine, 26 Ağustos 2019 tarihli bir gazetede rastladığını ifade eden Prof. Dr. Atasoy, "'İstikrara Tehdit' başlıklı haberde şöyle yazıyordu: 'Lübnan Başbakanı Saad Hariri, Beyrut'ta İsrail'e ait İHA'ların düşmesine ilişkin; İsrail'in İHA saldırısı bölgesel istikrara yönelik bir tehdittir' dedi.

Lübnan Başbakanı Saad Hariri, olayın ülkenin egemenliğine açık bir saldırı olduğunu söyledi. Hariri, İsrail'in saldırganlığı ile ilgili atılacak adımlar konusunda Devlet Başkanı Mişel Avn ile istişarelerde bulunduğunu da ifade etti. Cumhurbaşkanı Avn ise yaptığı yazılı açıklama ile olayı kınadı. Avn bu olayın İsrail'in Lübnan ve bölgenin istikrarını hedef alan düşmanca niyetlerin göstergesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulunun (BMGK) 1071 sayılı kararının ihlalinde yeni bir aşama olduğunu kaydetti' haber bu şekilde, Ağustos 2019 da gerçekleşen olayı özetleyerek, iki üst düzey Lübnan Devlet yetkilisinin, İsrail'in Lübnan üzerindeki niyetlerini hiç bir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklamakta ve dünya kamuoyuna, Birleşmiş Milletlere, BM Güvenlik Konseyine bu olay karşısında susulmaması, konunun üzerine gidilmesi ve İsrail Devletinin acımasız saldırganlığının önüne geçilmesi için adeta, gelecekteki yeni saldırıların önlenmesi için çığlık niteliğinde bir çağırıyı dile getiriyordu" ifadelerine yer verdi.

"BAŞARISIZ BİR DENEMENİN TEKRARI"
Söz konusu haberin İsrail açısından başarılamamış, sonuç alınamamış bir denemenin belki de kaçıncı tekrarı olduğunu ileri süren Prof. Dr. Atasoy, "Herkesin yerini ve miktarını ve tahrip gücünü çok iyi bildiği, özellikle İsrail bilgi kaynakları için gizli, saklı olamayan, ateşlenmeye hazır bombanın fitilini ateşlemek çocuk oyuncağı gibi basit bir şeydi. İHA'lar, drone'lar kolayca ve sessizce geride bir ipucu, bir iz bırakmadan kullanılan bir silah, fitili ateşlemeye yetecek bir tetik oluvermişti. Uzaktan komutalı ve yeteri kadar patlayıcı yüklü İHA ve drone'lar bu sefer, ilk denemeden tam bir yıl sonra yarım kalan görevi tamamlamış ve güzel Beyrut'u, adeta 'Atom Bombası' cehennemini yaşamış Hiroşima'ya, Nagazaki'ye çevirmiş ve bir enkaz yığını haline getirmişti. Hedef bu sefer tam isabetle vuruldu. Acımasız İsrail Devlet yetkilileri yarım kalan işi tamamlamış olmanın keyfi ile ellerini ovuşturarak bir birlerini tebrik ederken, Akdeniz'in incisi güzel Beyrut kıyameti yaşıyordu. Lübnan, cehenneme dönen Beyrut'un yaralarını sarma derdine düşmüştü" şeklinde konuştu.

"PATLAMA DERS OLDU"
Beyrut'ta yaşanan patlamanın limanda korumasız ve dikkatsiz şekilde depolanan 2 bin 750 ton amonyum nitrat nedeniyle gerçekleştiğinin açıklandığını hatırlatan Prof. Dr. Atasoy, şöyle devam etti:

"Pek tabiidir ki bu konuda ihmal ve kusuru bulunanlar mutlaka bulunmalı ve adil Lübnan mahkemelerince yargılanarak fiillerine uygun cezalar verilmelidir. Ayrıca, bu büyük patlama bize büyük bir ders verdi. Bu derse kulak vermemiz gerekiyor. Olaya sebep olan amonyum nitrat ve benzeri patlayıcı, yanıcı, infilak gücü yüksek kimyasalların taşınmasında ve depolanmasında gerekli güvenlik tedbirlerinin, teknik önlemlerin alınması gerekmektedir. Depolama, küçük miktarlarda, birbirinden etkilenmeyecek mesafede, yerleşim yerlerinden uzak etrafı açık alanlarda gerçekleştirilmelidir. Bu konuda alınmış olan tedbir ve kurallara uyulması ise mutlaka denetlenmelidir. Sivil halkı etkilemeyecek şekilde güvenlik tedbirlerinin alınması ve denetimlerin yapılması gerekliliği bir daha önemle ortaya çıkmış olmaktadır."

Prof. Dr. Atasoy, sözlerini şöyle noktaladı:
"Ne denir? Allah bizleri ve tüm insanlığı felaketlerden korusun. Kardeşlik bilincimizi, duygularımızı pekiştirsin. Zalimlere, insanlığı kana ve ateşe boğanlara güç ve fırsat vermesin. Daha büyük felaketlere uğramamak için bir Türk atasözünü hatırlatarak sözlerimizi tamamlayalım: 'Bir musibet, bin nasihatten evladır.' Tabii ki, bölünüp, parçalanmadan gerekeni yapanlar için."