KAMPLARA ZORLA GETİRİLDİLER
1948'de Nakba yani "felaket" olarak bilinen İsrail bağımsızlık savaşı, siyonist milislerin 700 binden fazla Filistinliyi evlerinden sürmesiyle sonuçlanmıştı. Yerinden edilen Filistinlilerden birçoğu Arap ülkelerine kaçarken diğerleri ise "tarihi" Filistin'in farklı bölgelerine geçti ve apar topar mülteci kamplarına yerleşmeye zorlandılar. Bunun ardından Birleşmiş Milletler (BM) ise o dönemden bu yana Filistinli mültecilerin kamplarını ve günlük yaşamlarını yöneten Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı'nı (UNRWA) kurdu.
"KALICI BİR ÇÖZÜM BULUNANA KADAR"
UNRWA'ya göre yaklaşık 5,9 milyon Filistinli mülteci, Lübnan, Ürdün, Suriye, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi'nde kurulan 58 UNRWA kampında hizmet alma hakkına sahip. Uluslararası hukuka göre ise hem 1948'de bu bölgelere geçen mülteciler hem de onların soylarından gelenler "kalıcı bir çözüm" bulunana kadar mülteci olarak sınıflandırılıyor.
Yerleşimci siyonistler tarafından topraklarından zorla sürülen Filistinlilerin durumu UNWRA tarafından "Uzun süren mülteci durumları, altta yatan siyasi krizlere çözümler bulunamamasının sonucudur." şeklinde izah ediliyor.
2 MİLYON NÜFUSA 8 KAMP
Yaklaşık 1,7 milyonu mülteci olmak üzere yaklaşık 2,1 milyon nüfusa sahip Gazze'de sekiz kamp bulunuyor. Bu kamplar şu şekilde: Refah Kampı, Cibaliye Kampı, Han Yunus Kampı, El Şati Kampı, Nuseyrat Kampı, Bureij Kampı, Maghazi Kampı, Deir el-Balah Kampı.
SOYKIRIMCININ HEDEFİ MÜLTECİ KAMPLARI
2007'den bu yana Gazze'yi abluka altında tutan soykırımcı İsrail, Hamas'ın Aksa Tufanı Operasyonu'nun ardından uğradığı büyük şokla başta mülteci kampları olmak üzere hastaneleri, okulları ve sivillerin sığındığı tüm alanları hedef aldı.
Dünyadaki en yoğun nüfuslu bölgelerden biri olan kamplar, soykırımcı İsrail'in ekim ayında başlayan saldırılarından bu yana sağlık hizmetleri, suya erişim, gıda temini, elektrik ve sanitasyon gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya.
Kamplardaki işsizlik oranı 2022'nin üçüncü çeyreğinde yüzde 48,1 şeklinde bildirilirken kamplardaki nüfusun yaklaşık yüzde 95'inin temiz suya sürekli erişiminin olmadığı belirtiliyor.
FİLİSTİN DİRENİŞİ KAMPLARDAN DOĞUYOR
1948'den bu yana Filistinlilerin zorla tutulduğu kamplarda İsrail zulmü altında doğup büyüyen pek çok kişi yıllar içinde sivil toplum örgütlerine ya da silahlı direniş gruplarına katıldı.
Hamas'ın kurucu kadrosundan Ahmed Yasin, terör devleti İsrail'in şimdi İsrail sınırları içinde geçen topraklardaki köyünü yok etmesinin ardından ailesi ile birlikte kendisini Şati kampında bulmuştu.
İslami Cihad hareketinin kurucu ortağı Fethi Şikaki ise Refah kampında doğmuştu.
BİRİNCİ İNTİFADA CİBALİYE'DE BAŞLADI
Filistin'de terör devleti İsrail'e karşı ilk ayaklanma olan 1987 tarihli Birinci İntifada, Cibaliye'de soykırım ordusuna ait bir tank nakliye aracının bir sıra arabaya çarpması ile ölen kamp sakinlerinin cenazelerinin ardından başlamıştı.
İsrail'in sistematik zulmünün en büyük göstergelerinden biri olan kamplar, terör devleti tarafından sözde "terörizmin üreme alanı" olarak görülüyor. Hamas ve diğer silahlı gruplar tarafından kontrol edilen tüneller, silahlar ve komuta merkezlerinin bulunduğunu iddia eden soykırımcı İsrail, mülteci kamplarını birincil hedef olarak görüyor ve her fırsatta hava saldırısı düzenliyor. İki aydan fazla bir süredir devam eden İsrail bombardımanından en kötü etkilenen bölge, Cibaliye oldu, yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği Cibaliye, resmen enkaz haline gelirken İsrail'in savaş suçu işlediğinin de en büyük kanıtlarından biri oldu.
7 Ekim'den bu yana Gazze nüfusunun yüzde 80'inden fazlası yerinden edildi. Bu kişilerin büyük çoğunluğu terör devleti İsrail'in kuruluşunda zaten evlerinden kovulmuş olanlar ve onların çocukları ile torunlarıydı.