Steinmeier, iş göçünün 60. yıl dönümünde Bellevue Sarayı'da Almanya'ya gelen birinci nesil Türklerin yanı sıra ülkedeki ikinci ve üçüncü nesil göçmenleri davet etti.
Steinmeier, iş göçünün 60. yıl dönümünde Bellevue Sarayı'da Almanya'ya gelen birinci nesil Türklerin yanı sıra ülkedeki ikinci ve üçüncü nesil göçmenleri davet etti.
Cumhurbaşkanı Steinmeier burada yaptığı konuşmada, "gurbet" kelimesinin 1960 ve 1970'li yıllarda kuşak için Almanya ile eşanlamlı hale geldiğini söyledi.
Alman ile Türk hükümetleri arasında 60 yıl önce imzalanan İş Gücü Anlaşması'nın milyonlarca Türk ve Alman'ın hayatını ve Almanya'nın çehresini değiştirdiğini belirterek, çocukları ve torunlarıyla o dönemde ülkeye gelen "misafir işçilerin" bugün hep birlikte "Almanya olduklarını" ifade etti.
Steinmeier, "Onlarsız bir Almanya artık düşünülemez. Göçmenler, onların çocukları ve torunları artık fabrikalarda ve araştırma tesislerinde çalışıyor. Onlar sanatçılar ve müzisyenler, girişimciler ve aşı geliştiriciler, hakimler ve savcılar, parlamento üyeleri, müsteşarlar veya bakanlardır." dedi.
60 yıl önce çalışmak için ülkeye gelenleri Almanya'nın davet ettiğini vurgulayan Steinmeier, "Çünkü bizim onlara ihtiyacımız vardı. Bu ülke size çok şey borçlu." ifadesini kullandı.
"CUMHURBAŞKANI OLARAK TÜM ÜLKE ADINA TEŞEKKÜR EDİYORUM"
Göçmenlerin Almanya için yaptıklarını takdir eden Steinmeier, "Almanya'yı sosyal olarak daha açık ve çeşitli, ekonomik olarak daha güçlü ve daha müreffeh yapmak için çok şey yaptınız. Almanya'da bunu kabul etmemiz on yıllar sürdü." diye konuştu.
Almanya'nın Türkiye'nin yanında başka ülkelerden de iş gücü kabul ettiğini anımsatan Steinmeier, "60 yıl sonra da teşekkür etmek için geç değil. Bir vatandaş ve Cumhurbaşkanı olarak tüm ülke adına teşekkür ediyorum." dedi.
İlk neslin Almanya'ya gelişlerinde yaşadıklarına da değinen Alman Cumhurbaşkanı, "Tahammül edilmesi zor olan görüntüleri de gördük. İşe alış muayenesi sırasında aşağılayıcı üst arama, Alman sağlık görevlilerinin duygusuz bir rutinle dişleri muayene etmesi, numaralar verilmiş iç çamaşırlı insanlar. Çok sayıda kişinin küçük bir alanda yaşamak zorunda kaldığı harap yurtları gördük. Zor işlerden bitkin düşmüş kökünden koparılan yorgun insanlar." ifadesini kullandı.
Steinmeier, bu tür görüntülerin bugün bile şaşkınlık oluşturduğunu aktardı.
1970'li yıllarda Münih'e gelen Mahir Zeytinoğlu'nun Almanya'daki çalışma şartlarına ilişkin sözlerinden alıntı yapan Steinmeier, Zeytinoğlu'nun "Meslektaş olması gerekenlerin birçoğu 'Sen yabancısın, getir, yap, git' diyerek bizi aşağıladı. Misafir işçiler her zaman ikinci sınıf işçilerdi." ifadelerini kullandığını aktardı.
Ülkedeki ayrımcılığa da değinen Steinmeier, insanların fırsat eşitliği sağlanması konusunda devletin sorumluluğu bulunduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Steinmeier, daha iyi geleceğin toplumda dışlanma ve önyargıların günlük hayatı kapsamaya devam ettiği sürece gerçekleşmeyeceğini kaydetti.
"YABANCI DÜŞMANLIĞI İNSAN DÜŞMANLIĞIDIR"
Ülkedeki ırkçılığa da değinen Steinmeier, "Farklı ten rengine, dile veya dine sahip insanların hala nefret ve kışkırtmaların hedefi olması beni sarsıyor. İnternette veya sokakta düşmanlık edildiğinde de. Bunlar sadece kelimeler değil, etkisi olan zehirdir." diye konuştu.
Steinmeier, NSU cinayetlerinin ve Türklere karşı ırkçı saldırılarda bulunulduğu Solingen, Mölln ve Hanau şehirlerinde hayatını kaybedenlerin, kökleri Almanya'nın ve toplumun ortasında olan nefretin kurbanları olduklarını aktararak, "Hala da öyle. İşte bu yüzden bu kurbanlar karşısında hepimiz üzgün, etkilenmiş ve öfkeliyiz. Ancak aciz değiliz. Devletin görevi tüm insanları korumaktır. Yabancı düşmanlığı insan düşmanlığıdır. Almanya'da bu nefrete asla müsamaha göstermeyeceğiz." dedi.
"SİZ BURAYA GELDİĞİNİZDEN BERİ BİZ DEĞİŞTİK"
Ülkede "Alman olma" kavramının da değiştiğini belirten Steinmeier, "Bu ülke Almanya'daki Türk kökenli insanların tarihini kabul ettiğinde biz de kendimizi tanıyoruz. Siz buraya geldiğinizden beri biz değiştik. 'Alman' kelimesinin anlamı değişti." şeklinde konuştu.
Steinmeier, 60 yıl önce Almanya'ya gelenlerin homojen olmadığına işaret ederek, dindar Müslümanların da seküler göçmenlerin de bu topluma ait olduğunu kaydetti.
Daha sonra etkinliğe katılanlar, sunucu Nazan Eckes moderatörlüğünde göçmen olarak Almanya'daki deneyimlerini ve beklentilerini anlattı.