İsrail zindanlarında çürüyen hayatlar

İsrail'in serbest bıraktığı Filistinliler'in evleri düğün-bayram yerine dönerken, Türkiye'yi yönetenlere minnettarlık ve teşekkür mesajları geliyor. Filistinliler zorlu yılları anlattı.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :20 Ekim 2011 , 13:57 Güncelleme Tarihi :20 Ekim 2011 , 14:02
İsrail zindanlarında çürüyen hayatlar
Önceki gün İsrail'le Hamas arasında varılan tutuklu takası ile serbest bırakılan Filistinliler'in evleri düğün-bayram yerine dönerken, uzun yılların ardından ilk kez geceyi sevdikleriyle birlikte kendi evlerinde geçiren Filistinliler, henüz unuttukları "gülümsemeyi" beceremiyorlar.

Filistinli tutuklular, bunun kendileri için "hayata yeniden başlamak olduğunu" bildiklerini belirtirken, yine de yeni hayata uyum sağlamanın kolay olmayacağını da ifade ettiler. Filistinli eski tutukluların hemen hepsi, Türkiye'ye, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ve Türk halkına Filistin davasına verdiği destekten ötürü minnettarlık ve teşekkürlerini de dile getirdiler.

Doğu Kudüs'ün, İsrail'in düzenli mahallerinin hemen bitişiğinde, İbrani Üniversitesi'nin kampüsünün arka tarafında çarpık binaları, bir aracın geçişine ancak imkan veren darlıkta tozlu yollarıyla yayılan İssaviyye mahallesinden 47 yaşındaki Cemal Muheysin'in evinin etrafı, sokağının başı Filistin bayraklarıyla, kendisinin bir zamanlar çektirmiş olduğu resimleriyle süslü.

Evin avlusunda dizi dizi sandalyeler kutlamaya gelenlerle dolu. Biraz ilerisindeki boş meydan da Filistinliler'in düğünleri sırasında döşedikleri şekilde renkli dokumalar, yine bayraklar, kendi resimleri, afişleri, Filistinli diğer bazı tutukluların toplu resimleriyle donanmış durumda. Geceleri gelen kalabalık da burada ağırlanıyor.

Avluda, Cemal Muheysin, resimlerindekine göre daha zayıf ve solgun, kucağında torunu, kutlamaya gelenlerle sohbet ediyor.

"Ömür boyu hapse mahkumdum" dedi Cemal Muheysin ve ekledi: "26 yıl cezaevinde yattıktan sonra çıktım."

"Suçun neydi?" sorusuna tam cevap vermiyor: "Vatan için yaptığımız şeylerden. Ama kimseyi de öldürmedim..."

Cemal Muheysin, son 5 yıldır tutuklu takasıyla ilgili gelişmeleri hep çok sıkı takip ettiğini de söyledi. "Sürekli haberleri izledim. Kaç kez takas oldu dediler, sonra bozulduğu haberleri geldi. Geceleri uyuyamaz oldum. Son takas haberi ise tam bir sürprizdi. Bu kez de bir haftayı geçiremedim. Çok sinirliydim. Liste değişir mi diye çok endişelendim. Şimdi dışarıdayım ama, öyle miyim? Hala inanamıyorum" dedi.

Çok durgun bir ses tonuyla konuşan Cemal Muheysin, yüzünün neden hiç gülmediği sorusuna da yine hafif bir gülümsemeyle cevap verdi:

"Çok normal değil mi? Daha ne olduğunu anlayabilmiş değilim."

"Hayata alışmaya çalışıyorum" diyen Muheysin'e göre, 26 yılda her şey çok değişmiş. Hiçbir şey eskisi gibi değil artık. İki kızının kendisi cezaevine girdiğinde henüz daha çocuk olduklarını hatırlatıp, "Şimdi her ikisi de evli, İkisinin de 4'er çocukları var. Çocuklarımı görebildim bu süre içinde ama,torunlarım için izin vermediler. Anlatması zor şimdi 26 yıl sonraki durumu" dedi.

Cemal Muheysin, cezaevinde geride bıraktığı arkadaşları için de üzgün ve "Hepsinin çıkması için dua ediyorum. Keşke bu takasta hepsi çıkabilselerdi. Bir başka Gilad Şalit şansı olur mu bilmem" diye de ekliyor.

Muheysin'in amcası 83 yaşındaki Hacı Muhammed Sabri ise "Cemal'ın babası o küçükken ölmüştü. Amcası olarak ben baktım ona. Çıktı ya, çok mutluyum. Çok ağladım ve hala da ağlamak istiyorum" dedi.

-Türkiye'ye taziyelerimi iletin-

Cemal Muheysin'i kutlamaya gelenlere, kendisinden yaşça küçük, yine İssaviyye'li bir başka Filistinli tutuklu Samir Tarık da katıldı.

32 yaşındaki Tarık, "30 yıla mahkumdum ve 10 yıldır 'içerideydim'" dedi ve ekledi:

"İkinci intifa döneminde çatışmalarda bir askere ateş ettim. Onlar da bize ateş açıyorlardı. Yaralandı. Ölmedi ama ben bu yüzden 30 yıl cezaya çarptırıldım."

Konuşmasının başında, Türkiye'de olanları sabah haberlerde duyduğunu belirten ve "Türkiye'ye taziyelerimi iletin" diyen İssaviyyeli genç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Türk halkına Filistinliler'in yanında durmaları, sürekli destek çıkmaları nedeniyle teşekkür ettiğini belirtti.

Ayrıca, serbest kalanlardan bazılarını Türkiye'nin almasından dolayı da memnuniyetini ifade ederek, teşekkür etti.

Samir Tarık, serbest kalmasını "Dün muhteşemdi" diye tarif etti. Ama yine de tüm Filistinli tutukluların serbest kalmamasının da kendisini için bir üzüntü kaynağı olduğunu belirtti.

-"En büyük emelim ülkemin bağımsız olduğunu görmek"-

Tarık, "Bundan sonrası için en büyük emelim, ülkemin bağımsız olduğunu görmek... Bunda çok ciddiyim" derken, kendisinin de inşaatlarda çalışıp, evlerin restorasyonu işine geri döneceğini belirtti. Tarık'ın kendisi için planı da "İnşallah evlenip çoluğa çocuğa karışmak..."

-"Ebu Mazen'in yoluna devam etmesini istiyorum"-

Doğu Kudüs'ten zılgıt çığlıklarının, darbuka seslerinin ve ceaevinden kurtuluş şarkılarının söylendiği bir diğer ev de Eski Kent'in Ağlama Duvarı'na girişlerinin yapıldığı "Silvan Kapısı" adıyla da bilinen Bab il-Mugrabi az biraz altında uzanan Silvan'ın hemen başlangıcında.

25 yıla yakın süredir kaldığı cezaevinden çıkan, yine ömür boyu hapsi mahkum Cemal Ebu Salih, kendisini kutlamaya gelen aile yakınlarıyla kucaklaşıyor.

Evin giriş yolu, kapısı yine onun ve kendisini diğer tutuklularla birlikte gösteren afişlerle dolu. Evin çevresine ise Filistin Halk Kurtuluş Cephesi üyesi olması nedeniyle cephenin flamaları ve Filistin bayrakları asılı.

Ebu Salih, "Birinci intifada döneminde aktif olduğunu" söylüyor. "Hepimiz işgale karşı mücadele veriyorduk. Bildiğin yöntemler...Bildiriler dağıtıyordum, taş atmalar vb." dedi ve o dönemde 30 ay kadar bu suçlarla "içeride" kaldığını anlattı. Asıl mahkumiyeti ise cezaevinde işlediği öne sürülen bir suçtan almış.

Cemal Salih'in ifadelerine göre, o dönemde kaldıkları koğuşa bir başka "İsrailli Arap işbirlikçi" gönderilmiş. "Adam aslında kalpten öldü ama, onun ölümünden dolayı onunla aynı koğuşta bulunanlardan ben ve iki kişi, ömür boyu hapse mahkum edildik. Biri 18 yıl, diğer 3 kişi ise 10'ar yıl ceza aldı" dedi.

"Hem sevinçli, mutluyum; aynı zamanda geride bıraktığım arkadaşlarım için de üzgün" diyen Ebu Salih, 30-35 yıldır içeride olanların bulunduğunu da belirtti.

Filistin'in geçmişini anlatan, İngilizler'le Fransızlar'ın en büyük "hırsızlığı" yaparak, Filistin topraklarını çalıp Yahudi devletine verdiklerini ifade etti, "Biz de kendimizi diğerleri gibi işgale karşı mücadelenin içinde bulduk" dedi.

"Burası bir Arap ülkesi, bu topraklar Filistin toprakları" diyen Ebu Salih, bugün Filistinliler'in karşı karşıya bulunduğu tüm problemleri bu Avrupa ülkelerinin yarattığını dile getirdi.

"Bizim tarihimizi çalıp değiştirmeye çalışıyorlar. Biz topraklarımız uğruna herşeyimizi verdik. Binlerce şehit...Binlercesi de cezaevlerinde. Bir çok Filistinli başka ülkelere sürgüne gitti. Amerika şimdi Filistinliler'e yardım ediyor görünüyor ama İsrail'i destekliyor. Hakkımız olan devleti bize vermiyorlar" diyen Ebu Salih, Filistin Devlet Başkanı Ebu Mazen'in (Mahmud Abbas) son BM başvurusunun da tüm Filistinliler'in ortak talebi olduğunun altını çizdi.

Ebu Salih, Ebu Mazen'den Amerika'nın veto tehditlerine rağmen yolundan dönmemesini istedi.

-"Erdoğan'ın demokrasi yolunu takip etsinler"-

"Biz hepimiz barış istiyoruz, bunun unutulmaması lazım" diyen Ebu Salih, Türkiye'nin son yıllarda Filistin mücadelesinde ve davasında Arap ülkelerine örnek olduğunu ve önderlik yaptığını belirtti.

Osmanlı İmparatorluğunun ardından, Atatürk'ün önderliğinde modern ve demokrasiyle yönetilen bir Türkiye'nin kurulduğunu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da tüm dünyaya, dindar olmakla demokrasinin çelişmediğini gösterdiğini vurgulayan Ebu Salih, "İnşallah Arap Baharı sonrasında da Arap ülkeleri Erdoğan'ın demokrasi yolunu izlerler" temennisinde bulundu.

-"Mavi Marmara'dakiler mi terörist?"-

Mavi Marmara saldırısına da değinen Ebu Salih, gemiye saldıran komandoların değil, Gazze halkına yardıma giden silahsız insanların "terörist" olarak gösterilmesine de tepki gösterdi. "Onlar Gazze halkına yardıma gidiyorlardı. Malzeme, ilaç götürüyorlardı. Gemiye saldıran İsrail ordusu askerleri şimdi kurban da onlar mı terörist oluyorlar" diye sordu.

Cezaevi günlerinde yaşadıklarını da anlatan Ebu Salih, "1992'de bir açlık grevi vardı cezaevinde. 19. gününde arkadaşlarımızdan birinin durumu kötüleşti. Gardiyanlar, diğer görevliler durumunu görüyorlardı ama hiç yardım etmediler, bir şey yapmadılar ve gözümüzün önünde öldü gitti" dedi.

Cezaevinde tedavilere özen gösterilmediğini söyleyen Ebu Salih, "Neren ağrırsa ağrısın, başın, sırtın, dişin tek ilacı var...Akamol... (Erkek) hastabakıcı görevliler hep onu verir. Bir gün yine karşısına çıktım. Elimi cebime sokup, ağrım var yerine 'Cebimde delik var' dedim... Beni dinlemedi bile, hemen elime Akamol tutuşturdu" dedi.

"Aynı erkek hastabakıcı bir taraftan bizi tedavi edip, diğer taraftan cezaevinde bir arbede çıktığında ilk gaz atanlardan biriydi. Bir gün, 'Sen ne yapıyorsun... Hem bize ilaç veriyorsun, hem gaz atıyorsun' dedik. O da 'Eeeeee, o iş ayrı, bu iş ayrı' diye cevap verdi" diye konuşan Ebu Salih, "Sonuçta hastabakıcı bile olsa askerdi" diye de aktardı.

-İnşallah yeni bir başlangıç-

Silvanlı Ebu Salih, "İnşallah bu benim için yeni bir başlangıç olacak" dediği yeni hayatında, eskiden olduğu gibi demirci ustalığı işine döneceğini belirtti. "Ben cezaevine girdiğimde oğlum 1,5 yaşında idi. Şimdi onun aynı yaşlarda bir kızı var. Torunlarımı ancak şimdi gördüm. Cezaevi kurallarına göre, onlar birinci derecede akraba sayılmıyorlar" diye anlattı.

İsrail'in af uygulaması çerçevesinde, "bir daha terör faaliyetlerine yeniden dönmeyeceği" konusunda taahhütname de imzalayan Ebu Salih, aynı çerçevede 3 yıl süreyle Kudüs'ten de dışarı çıkamayacak.

Ayda iki kez polise gidip "buradayım" diye imza verecek. Aksi bir davranışı ise yeniden cezaevine girip, aynı şekilde mahkumiyetine devam etmesi anlamına geliyor.