İşte "Trump'ın Yeni Dünya Düzeni" ve Yahudi Lobisinin etkisi

İşte son zamanlarda tüm dünyadan tepki çeken skandal kararlara imza atan Donald Trump'ın peşinde olduğu dünya düzeni ve Yahudi Lobisi'nin Trump'ın yönetimi üzerindeki etkisi...

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :11 Ağustos 2018 , 23:45 Güncelleme Tarihi :11 Ağustos 2018 , 23:52
İşte Trump’ın Yeni Dünya Düzeni ve Yahudi Lobisinin etkisi
Her şeyi başaracağına inanan ve diplomasi geleneğinden bihaber, kişisel hırsları ile tarihe ismini kazımak için çalışan Donald Trump; yürüttüğü tüm politikaları da temelde bu güdülenme üzerine kurguluyor. Bu durum en başta İsrail-Filistin görüşmelerinde kendini gösteriyor.



Obama, başkanlığın son günlerinde Netanyahu'nun kendisini oyaladığını ve aslında Filistin ile kalıcı bir barış istemediğini fark etmişti. Netanyahu'nun tüm görüşmeleri, yerleşim yerlerini genişletmek için oyalama taktiği olduğu görülmüştü.



Netenyahu'nun İran için yaptığı sert çıkışlar ve saldırı tehditleri de devasa bir kandırmacaydı. Netanyahu'nun asıl istediği ABD'yi İran'a karşı bir saldırıya kışkırtmaktı. Bu sebepten Netanyahu Obama'nın danışmanlarınca "tavuk b..u" şeklinde dahi isimlendiriliyordu.



TRUMP'IN BAŞKAN SEÇİLMESİ İSRAİL'E BEKLEDİĞİ FIRSATI VERDİ
Bununla birlikte Obama İran ile bir şekilde anlaşma yapmak ve statükoyu korumayı önceleyen bir politika izliyordu ve bu durum Netenyahu'yu zorladı.

Trump'ın ABD başkanı seçilmesi, Netanyahu'nun yıllardır gözettiği fırsatı kendisine verdi.

Netenyahu, Trump'ın damadı olan Jared Kushner'in babası Charles ile yakın arkadaştı. Geçmişleri oldukça eskiye dayanan Netanyahu, ABD ziyaretlerinde Charles Kushner'in evinde kalıyordu.​



Charles Hushner ise illegal İsrail yerleşimlerinin devamı için finansman sağlayacak kadar radikal görüşler benimseyen bir isim.

Kushner'ler siyasi olarak her zaman Likud'a yakın ve Ortodoks Yahudi'lerin ABD'de ki en büyük temsilcilerinden oldu.​



DESTEK KUSHNER ARACILIĞI İLE BAŞLADI
​Netenyahu'nun Trump'a desteği Kushner'ler aracılığı ile başladı. Trump, Netanyahu hükümeti ile henüz 2014'te iletişim kurmaya başladı.

Trump, 2014'te İsrail'in ABD Büyükelçisi ve çok daha öncesinden tanıştığı Dermer ile görüştü.

Dermer, bu görüşmenin akabinde yaptığı bir konuşmada Trump'ın "çırağı" olmak istediğinden bahsetmişti. Dermer, 2016 yılında ise Gary Ginsberg tarafından Kushner ile tanıştırıldı ve Trump'ın tüm seçim kampanyası boyunca bu ikili beraber hareket etti.



Trump ve ekibi Netanyahu ile özellikle Obama dönemine duyulan nefret, Ortodoks Yahudiliğe olan sempatileri ve İran karşıtlıkları konusunda anlaşıyorlardı. Bununla birlikte Trump ve ekibinin deneyimsizliği Netenyahu'ya ciddi bir manipülasyon imkânı verdi.​

Hatta öyle ki, ABD'li yetkililer Trump, ABD istihbaratından çok yabancı bir devletin hükümeti ve istihbaratına daha çok inandığı konusunda eleştiriler yapmak zorunda kaldı.

İsrail, Trump seçildikten sonra uluslararası camiada İsrail karşıtı gelişmelerden bazılarının Obama yönetimince kurgulandığına dair Trump'a belgeler sundu. Bu daha sonra İsrail'in ABD'de casusluk yaptığına dair sansasyona yol açtı.

Hatta bazı ABD'li yetkililer İsrail'i ABD'nin en büyük kontraespiyonaj tehlikesi olarak nitelendirdi.

Netanyahu, Trump'ı Filistin sorununu dünya gündeminden düşürmek ve İran'a karşı BAE ve Suudi Arabistan ile koalisyon kurmak için kullanabileceğini çok önceden görmüştü.​



Daha Trump yemin etmeden önce Mossad'ın başkanı Yossi Cohen, Trump'un güvenlik danışmanı Flynn'e İran tehlikesi hakkında brifing verdi. Bu durum teamüllerin tamamen dışındaydı.

Trump görevi devraldıktan sonra damadı Ortodoks Yahudi Jared Kushner'i Ortadoğu danışmanı olarak, Batı Şeria'da İsrail'in yerleşimlerini finanse eden David Friedman'ı ve İsrail yanlısı politikaları ile bilinen Jason Greenblatt'ı ise özel elçisi yaptı.



Trump'un yemin töreninde, Fransız büyükelçisi, Rus büyükelçi Kislyak'ın yanına giderek, oradaki büyükelçiler arasında en önemli kişinin Kislyak'ın kendisi olduğunu söyledi. Bunun üzerine Kislyak'ın İsrail elçisi Ron Dermer'e dönüp gülümsediği görülmüştü.​

Kislyak en önemli elçinin Dermer olduğunun farkındaydı. Bu törende çok önemli bir Büyükelçi daha bulunuyordu. Bu, BAE Büyükelçisi Yusuf el Uteybe'ydi.

Uteybe daha seçim çalışmaları döneminde multi milyarder Thomas Barrack tarafından Kushner ile tanıştırılmıştı.

Uteybe'nin patronu M Bin Zayed (MBZ), uzun süredir İsrail ile Körfez ülkelerinin İran gibi ortak bir düşmanı olduğunu ve kendileri için İran tehlikesinin öncelik arz ettiğini söylüyordu.

İsrail ile BAE arasındaki görüşmeler ise 1990'larda Oslo görüşmelerinde sonra başladı. BAE, ABD'den F-16 almak istediğinde, ABD'li yetkililer İsrail'li diplomat Jeremy Issacharoff'a gitmiş ve bu duruma bir itirazları olup olmadığını sormuştu.

İsrailli diplomat BAE emirleri ile yaptığı gizli görüşmelerde, BAE'nin savaş uçuklarını ne için aldığını sorduğu daha sonra ortaya çıktı. Nihayetinde ise İsrail bu alıma sesini çıkarmadı.

1994 yılında Jamal el Suwaidi tarafından "Emirates Center for Strategic Studies and Research" kuruldu. Bu kuruluş daha sonrasında İsrail ile BAE ilişkilerinin odak noktası haline geldi. Bu kurum şu anda Türkiye ve Katar'a yönelik kara propaganda faaliyetleri yürütüyor.

MBZ'nin onayı ile Suwadi, ABD'de bulunan etkili Yahudileri çeşitli programlara katılmak üzere BAE'ye getiriyordu. Bu programlara katılan bir BAE Emiri bundan 20 yıl önce "İsrail ile aynı cephede İran'a karşı mücadele edeceğimize inanıyorum" demişti.

Bu ilk görüşmelerin ardından ilişkiler zamanla gelişti ve istihbarat paylaşıma kadar uzandı. İkinci Obama döneminde ise iki ülke İran'a karşı sistematik bir güç birliğine gidecek kadar yakınlaştı.

Öyle ki, iki ülke Obama döneminde ABD'li yetkililere İran tehdidine karşı ortak sunum dahi yaptılar. İki ülke yetkilileri ortak sunumun ayrı hareket etmekten daha etkili olacağı kanaatini taşıyorlardı.

2010 yılında İsrail'in Dubai'de gerçekleştirdiği operasyon iki ülke arasının geçici olarak açılmasına neden oldu ancak bu durum İsrail'in BAE'ye silahlı drone satma teklifi ile eski günlerine döndü.

2015 yılında Suudi Kralı Abdullah'ın ölmesi ile MBZ ile aynı fikirleri taşıyan M Bin Salman (MBS) Suudi politikalarında bir anda kendisine etki alanı buldu. MBS'nin mütemadiyen "İsrail'den saldırıya uğramadık" ve "ortak düşmanlarımız var" şeklinde açıklamaları biliniyordu.

Obama döneminin sonuna doğru ABD, BAE hükümeti ile İsrail hükümetinin üst seviye görüşmeler yapıldığını fark etmişti. Bu görüşmelere Kıbrıs'ta gerçekleştirilen ve Netenyahu'nun katıldığı görüşme de dahildi. Bu görüşmelerin diğerlerinde farkı ABD'den gizli yapılmasıydı.



Trump her iki ülke için bu anlamda büyük bir avantaj sergiliyordu.

Trump, henüz 2013 yılında Netanyahu'nun seçim kampanyasını destekleyen bir video çekmişti ve Netanyahu'ya olan ilgisi bilinmekteydi.

2016 yılında Netanyahu, Yahudilerin ABD seçimlerinde tarafsız kalınması yönündeki politikaları açıkça zorluyor ve Trump'un ekibi ile diyalog geliştirmeye çalışıyordu. Bu sebepten Netenyahu demokratlar tarafından uyarıldı.

KİRLİ İTTİFAKLARI TÜRKİYE'YE KARŞI DA İŞ BAŞINDA
Donald Trump ve etkisinde olduğu Yahudi Lobileri, bugün Türkiye üzerinde de kirli planlarını ittifak halinde sergiliyorlar.

Öyle ki Trump'ın Türkiye'ye karşı skandal yaptırım kararlarını beklendiği üzere İsrail olumlu karşılamış, İsrail televizyonlarında yapılan yayınlarda "yaptırımlar yetersiz" açıklamaları yapılmıştı...