"ADADAKİ MÜSLÜMAN TÜRKLERİN DİNİ TEMSİLE İHTİYAÇLARI VAR"
Kaymakçı, vakıf mallarıyla ilgili sorunların dini hayat ve kültürel kimliğe dair ciddi sorunlara yol açtığını belirterek, "Vakıf mallarıyla ilgili sorunlar Rodos Türklerinin eğitim ve ibadet özgürlüğüne de engel olacak türden sonuçlar ortaya çıkarıyor. Adalardaki Müslüman Türklerin eğitim, din ve ibadet özgürlüğünü yaşayabilmeleri, vakfa ait malların korunmasına bağlı. Vakıflar sorununun çözülmesi hem adalardaki Türklerin kısıtlanmış durumdaki sivil ve sosyal özgürlüğünü sağlayacak hem de Türk kimliğinin korunması, mekan ve yurt aidiyetlerinin de güçlenmesine katkı sağlayacak." diye konuştu.
Adalardaki Müslüman Türklerin, dini anlamda temsil edilmediğini, Yunan asıllı yurttaşlarla aralarında fırsat eşitliği bulunmadığını ifade eden Kaymakçı, şunları dile getirdi:
"Cemaatin haklarını gözetecek ya da dini işleri yürütebilecek bir önder yokluğu ada Türklerinin kimliksel varlığı açısından büyük tehlike oluşturuyor. Rodos'ta müftülük kurumu yok. Türkleri bir arada tutacak güçlü bir otoritenin, söz konusu boşluğu doldurması gerektiği oldukça açık. Bütün bunlara karşın ada Türklerinin dini gün ve bayramlarını kutlamak, mezarlıkları ziyaret etmek gibi pek çok eylemle din konusundaki duyarlıklarını sürdürdüğünü gözlemliyoruz. Din konusunda kendilerine yöneltilen sorulara verilen cevaplar, adalarda yaşayan Türkler için dinin, aidiyet duygularını güçlendiren önemli bir olgu olduğunu gösteriyor."
"VAKIF MALLARININ MİKTARI, GELİR-GİDERİ GİBİ HUSUSLARI KİMSE BİLMİYOR"
Abdurrahim Kuru ise Yunan Adaları'ndaki temel sorunun Müslüman Türklerin "azınlık statüsüne" sahip olmamalarından kaynaklandığını belirterek, "Rodos Adası Türkleri yasal olarak azınlık statüsünde değil. Dil, din, ırk ayrımı olmaksızın normal Yunan vatandaşı statüsündeler. 1520'de Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilen Rodos, 1912 Balkan Savaşı sırasında İtalya'nın egemenliğine girdi, 1943'te Ada'ya Almanya hakim oldu. İki yıl aradan sonra 1945'te İngiltere'nin egemenliği altına alındı ve 1947'de Yunanistan'a bırakıldı." dedi.
Rodos'taki 14 camiden bugün sadece birinin ibadete açık olduğunu aktaran Kuru, şunları kaydetti:
"Rodos'ta ibadete açık olan tek cami Pargalı İbrahim Paşa. Bu cami ise turizm sezonunda sabah namazı hariç diğer vakit namazlarında ve cuma namazında ibadete açık. Kalan aylarda akşam namazları için açık ve diğer vakitlerde ne zaman açılacağı belirsiz. Bir de Süleyman Paşa Camisi daha büyük olduğu için bayram namazlarının bu camide kılınmasına müsaade ediliyor. Pargalı İbrahim Paşa Camisi'ne Yunanistan devleti tarafından din görevlisi olarak atanan bir kişi var. Kendisi aslen Gümülcine'ye bağlı Mehrikoz köyünden. Tabii bu kişi halk tarafından kabul görmedi. Rodos Adası'nın Müslüman Türkleri nezdinde kabul görmemesine karşın buna yönelik bir çalışma da yapmadı. Buna din eğitiminin de verilmiyor olması da eklenince halkın dini hassasiyetleri oldukça zayıfladı. Ada'da camiye gitme oranı şu an çok düşük."
Rodos'taki Türk vakıflarına, Yunan makamlarınca "liyakatsiz" kişilerin atandığını ve bu kurumların şeffaf idare edilmediğini anlatan Kuru, "Rodos Vakıflar İdaresi Başkanı ilkokul mezunu biri. 5 kişilik vakıf heyetinin Genel Sekreteri Yunan bir bayan. Aslında vakfı idare eden o. Vakıf mallarının miktarı, gelir-gideri gibi hususları kimse bilmiyor. Kimseye de hesap ve net bilgi verilmiyor. Soydaşlarımızın ifadelerine göre sahte evrak ve (Rodoslu Müslüman Türk) yalancı şahitlerle bazı vakıf mallarının satıldığı yönünde." ifadesini kullandı.
Kuru ayrıca Türkler ve Yunanlar arasındaki evliliklerin her geçen gün arttığını kaydederek, "Türk ve Yunan evlilikleri de her geçen gün artıyor. İlginç olan ise bir Müslüman Türk bir Hristiyan ile evlenecek olursa "medeni nikah" kıyılıyor ve Müslüman Türk'e evliliklerinden doğacak çocuklar vaftiz edilecek diye sözleşme imzalatılıyor." dedi.