PROTESTOLARIN YÖNLENDİRİLMESİ
Bu arayış çerçevesinde söz konusu terör örgütleri tarafından "rasan ve serhildan (ayaklanma/başkaldırı)" sloganlarıyla grev çağrıları yapılarak protesto gösterilerinin şiddet eylemlerine dönüşmesi amacıyla faaliyetlerde bulunulmaya başlandı. Terörist gruplar bunun yanı sıra halk hareketinde kendisini gösteren "öncüsüzlük" durumunu da bir "boşluk" olarak değerlendirerek "kitle öncüsü" konumunu ele geçirme çabası içine girdi. Bu arayış, aynı şekilde, söz konusu örgütlerin Avrupa yapılanmalarına da yansıdı ve Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilen protesto eylemlerinde de öncülük hedefi, İran içerisinde olduğu gibi ön plana çıktı.
Mahsa Emini'nin ölümü üzerine başlayan protesto sürecinin İran'daki terör örgütleri açısından yarattığı bir diğer boyut, gruplar arasındaki rekabet oldu. Halihazırda İran'da Kürt toplumunun temsilciliği, öncülüğü ve koruyuculuğu iddiasına sahip olan terör yapılanmaları İKDP ve PJAK arasında gelişen rekabet durumu Mahsa Emini olayı ve akabinde ortaya çıkan halk hareketi sürecinde daha belirgin hale geldi. Bu bağlamda "kadın özgürlük hareketi" argümanları ile ideolojik olarak ciddi bir yakınlık gösteren PJAK ise bu süreçte daha fazla ön plana çıktı ve alan kazandı. PKK'nın 1993 yılından itibaren benimsediği, YJAK (Yekitiya Jinen Azad Kurdistan/Kürdistan Özgür Kadın Birlikleri) ve PAJK (Partiya Azadiya Jin Kurdistan/Kürdistan Özgür Kadın Partisi) terör örgütü yapıları ile uygulamaya koyduğu "silahlı ve siyasi kadın yapılanmaları" konseptini örgütsel yapısına taşıyan PJAK, kuruluşundan itibaren bu konsepte dayalı bir yapılanma göstermiş; ilk olarak HJRK (Hezen Jinen Rojhilati Kurdistan/Doğu Kürdistan Kadın Güçleri) isimli bir kadın birimi oluşturmuştu.
Bunun ardından 2014 yılında gerçekleştirilen PJAK 4. kongresi sonucunda bu birim dönüşüme uğrayarak "HPJ (Hezen Parastina Jin/ Kadın Savunma Güçleri)" ve siyasi cephe yapılanması olarak ise "KJAR (Komeleye Jinen Azad Rojhilat/Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu)" yapıları ihdas edilmişti. 2014 yılında gerçekleşen bu ihdas sürecinde, Suriye'de terör örgütü YPG'nin kadın kolu olan YPJ'nin propaganda faaliyetleri ile tesis etmeye çalıştığı "kadın özgürlüğü" ve "kadın savunma gücü" imajlarının etkisi söz konusudur.
Bu durum PJAK'ın İran'da gerek "Kürt hareketi" gerekse "kadın özgürlük hareketi" temalı halk hareketlerinde daha fazla alan kazanabileceği bir çerçeve yaratıyor. Söz konusu iki farklı temayı iç içe geçirmeyi hedefleyen PJAK, bu yolla "kadın hareketi" imajı ile hem İran'ın Kürt bölgelerinde hem de İran genelinde sempati ve çekim alanı oluşturmayı amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda, İran'da gelişen ve büyük ölçüde Batılı ülkeler tarafından desteklenen feminist hareketler ve gruplarla iş birliği zemini bulacağını uman PJAK, bu yolla aynı zamanda, tıpkı YPJ örneğinde olduğu gibi uluslararası meşruiyet ve destek arayışına da girebilecek. Nitekim bu durum, İran'daki mevcut kitle hareketi sürecine de yansıdı; protestolarında PKK tarafından kullanılan "Jin Jiyan Azadi (Kadın, Yaşam, Özgürlük)" sloganının göstericiler tarafından öne çıkarılması, PKK/PJAK söylemlerini taşıyan pankart ve duvar yazıları PJAK'ın bu süreçteki etkisine ve potansiyeline dair bir işaret sundu.
YUNANİSTAN'DA SALDIRIYA UĞRAYAN İRAN BÜYÜKELÇİLİĞİ
Diğer yandan terör örgütü PJAK'ın bu süreçte yarattığı etki ve elde ettiği potansiyel, terörizme yönelik dış desteğin kaynak ülke açısından ürettiği negatif sonuçları da gözler önüne serdi. Bu çerçevede, özellikle son yıllarda yoğunlaşan İran-PKK yakınlaşması bağlamında, terör örgütü PKK'nın PJAK aracılığıyla İran üzerinde bir "şantaj" kozu elde ettiğini saptamak mümkün. PKK'nın, PJAK aracılığıyla elde ettiği bu koz ile İran'ı kendisine daha fazla destek sunmaya zorlayabileceği gibi aynı zamanda Batılı ülkeler ve PJAK iş birliğine dayalı bir stratejiyi de benimseyebileceği öngörülebilir. Bu durum İran'ı, bir güvenlik çıkmazına sürükleyebilecektir.
Benzer biçimde, 25 Eylül günü Yunanistan'daki İran Büyükelçiliğine yönelik molotoflu saldırı da bu duruma farklı bir örnek sunuyor. Milli Savunma Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Programı'nda doktor adayı olan Çağatay Balcı, tıpkı İran gibi, Türkiye'ye karşı terör faaliyetleri yürüten pek çok örgüte barınma imkanı sağlayan Yunanistan'da gerçekleşen bu eylem, terörizme yönelik dış desteğin kaçınılmaz bir biçimde kaynak ülkenin güvenliğine yönelik tehdide dönüştüğünü ortaya koyduğuna dikkat çekiyor. Balcı, 'İran'daki protestolarda terör örgütlerinin etkisi ve potansiyeli' başlıklı analizinde, "Bu çerçevede İran ve Yunanistan'ın, Türkiye ile bölgesel rekabette bir yıpratma savaşı unsuru olarak araçsallaştırdığı terör örgütlerinin, kendi güvenlikleri için bir tehdide dönüştüğü açık bir biçimde saptanabilir." ifadelerine yer veriyor.