İşte Sabah gazetesinde Dilek Güngör'ün yazısından bir kısım:
Biri bu ülkede beş yıl Merkez Bankası Başkanlığı ve yıllarca bürokratlık, diğeri ekonominin patronluğunu yaptı.
Şimdi öyle 'sütten çıkmış ak kaşık' gibi konuşuyorlar ya...
Ne diyeyim?
Allah ıslah etsin...
Ali Babacan ve Durmuş Yılmaz'dan bahsediyorum.
Bugün ekonominin döviz bağımlığında suçları yok mu? Bol para yağarken rezerv biriktirdiler mi? Ülkenin dış ticaret dengesini bozmadılar mı? Küresel hava azıcık sislendiğinde arabayı uzun süre parka çekmediler mi?
Herkesin hafızasını tazelemekte yarar var.
Hatırlayın, o dönemleri...
Efsane (!) denilen Ali Babacan önce IMF programını uyguladı, sonra ABD'nin politikaları sonucu canlanan sermaye akımlarını çekmek için yüksek faiz-düşük kur politikasını benimsedi. Ülke sıcak para cenneti oldu. Dış borç arttı, sürdürülemez finansal istikrarsızlık oluştu. Özel sektör döviz borçluluğu sorunu ortaya çıktı. Ülkeye sıcak para yağarken, 1 dolar=1 TL senaryoları konuşulurken, dövize bağımlılığı azaltacak üretim hamlelerini gerçekleştirmedi. Düşük kurla içeride üretmeyi değil dışarıdan ithalatı cazip hale getirdi.
Diyebilirsiniz ki, gelirimiz arttı.
...
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...