'ULUSLARARASI KURULUŞLARDAN TEVECCÜH GÖRÜYORUZ'
İFM Genel Müdürü Ahmet İhsan Erdem, İstanbul'un sahip olduğu coğrafi konumu itibariyle doğal bir merkez konumunda olduğunu söyledi. Sadece birkaç saatlik uçuşla trilyonlarca dolarlık bir hacme ulaşmanın mümkün olduğunu belirten Ahmet İhsan Erdem, "Sayın cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizin son 20 yılda her alanda yaşadığı büyük değişim dönüşüm, İstanbulumuzun doğal merkez olma konumunu perçinlemiştir. Küresel ekonominin kalbinin attığı, uluslararası ticaret ve yönetim merkezlerinden biridir" dedi. Erdem, ulusal ve uluslararası kuruluşlardan çok ciddi talep gördüklerini belirterek şöyle konuştu: "Bir bölgenin finans merkezi olabilmesi için çeşitli bileşenlerin olması gerekmektedir. İstanbul Finans Merkezi 1,3 milyon metrekare ticaret alanı, 2 bin 100 kişilik konferans merkezi, 5 yıldızlı oteliyle tüm ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte tasarlanmıştır. Dünyanın en gelişmiş teknolojileriyle donatılan tüm fiziki tesis yapısının yanı sıra İstanbul Finans Merkezi'nin bir gayrimenkul projesi dışında bir amacı vardır. İFM olarak oluşturmak istediğimiz ekosisteme uygun bir strateji izliyoruz. Ulusal ve uluslararası kuruluşlardan çok ciddi teveccüh görüyoruz. Ülkemize yeni gelecek şirketlerden de çok ciddi manada talep görmekteyiz."
ŞİRKETLER BU YIL HALKA ARZLARLA 17 MİLYAR LİRALIK FON SAĞLADI
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı İbrahim Ömer Gönül, Türkiye yüzyılında finansal piyasalarda yeni başarı hikayelerini yazmak için mutlu ve gururlu olduklarını dile getirerek "Türkiye'nin kaliteli insan kaynağı, dijital dönüşüm başarısı, gelişmiş finansal piyasaları finans merkezine destek sağlıyor. İFM yönetiminde yer alan bankalar, üst kurullar, şirketler oluşturdukları ekosistemle stratejik konumdaki finans sektörüne destek sağlayacak" dedi. Finans merkezlerinin ülkelere pek çok avantajlar sağladığını İFM'nin de Türkiye'ye avantaj sağlayacağını ifade eden Gönül, şunları söyledi: "Uluslararası fonların Türkiye'ye çekilmesi, ekonomik büyümeye katkısı, istihdama katkısı, uluslararası ve hukuk normlarına uyumun hızlandırılması, finansal ürün çeşitliliğinin artırılması, kaliteli insan kaynağına erişim bunların en önemli başlıkları. İstanbul kısa vadede bölgesel, orta uzun vadede küresel finans merkezi olmaya adaydır. Farklı ülkelerden global şirketler İFM'de yerini alacak. Sermaye piyasası dünya klasmanında önemli yere sahip olacak. Ve bu sinerji toplumun tüm kesimlerine dalga dalga yayılacak" dedi.
Gönül, İFM ile hem batı hem doğuya ait Türkiye'ye özgü yeni finansal ürün ve sistemin ortaya konacağına inandığını vurgulayarak şunları söyledi: "100'üncü yılda daha güçlü sermaye piyasası için teknoloji, hukuki altyapı ve insan kaynağı tekrar oluşturuyoruz. Şirketlerin kurulumu, halka arz, sermaye artırımı gibi tüm işlemleri elektronik ortamda yapabilecekleri altyapıyı hayata geçiriyoruz. Bu işlemler artık daha şeffaf takip edilebilir olacak. Risklere karşı da risk merkezimiz piyasa verilerinin anlık takip edilebileceği hayata geçireceğiz. Son iki yılda sermaye piyasasının arz ve talep tarafından ciddi artışlar yaşandı. 2021-22 yıllarında 92 şirketin ilk halka arzı gerçekleşti. Böylece sermaye piyasasından 41 milyar lira fon elde ettiler. 2023 yılında halka arzlar tüm hızıyla sürüyor. Yılbaşından bu yana 10 şirket halka arz gerçekleştirdi birinin süreci devam ediyor. Yaklaşık 17 milyar lira büyüklüğünde fonu şirketlere kaynak olarak sağladık. Pay piyasasındaki yatırımcı sayısı 2,5 yılda iki kat arttı ve 4,8 milyon yatırımcıya ulaştık. Bu tüm paydaşlara önemli sorumluluklar yüklüyor. Yatırımcıların hak ve menfaatlerini korumak için finansal okuryazarlık için projelerde çalışıyoruz. Tüm yatırımcı profilini kapsayacak finansal okuryazarlığı geliştirecek portalı yakında açıyoruz. Sanayi ve ticaret odalarıyla çalışmalarımız sürüyor. Şirketlerin neden halka açılmaları gerektiği, avantajları nelerdir gibi konularda bilgi vermeye çalışıyoruz."
'GECİKMİŞ ALACAK ORANI TARİHİ EN DÜŞÜK SEVİYESİNDE'
BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben de İFM'deki ilk programda olmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek "İFM Türkiye'nin finansal ekonomik güç haline gelme sürecinin önemli adımını ifade etmektedir. Söz konusu süreç dünya dünya ve bölgedeki ekonomik ve sosyoekonomik gelişmeler dikkate alındığında daha önemli hale gelmektedir. Gelecek dönemlerde küresel düzeyde sorunların yoğunlaşmasını bekliyoruz. Özellikle dünya genelinde devam eden enflasyonist sürecin bir küresel ekonomik yavaşlamaya dönüşme ihtimali yüksek. Küresel resesyon bizim gibi gelişen ekonomileri etkilemektedir. Bu bakımdan reel ekonomimizi ve onu finanse eden finansal kuruluşların sağlam ve güçlü olması önem arz etmektedir. Bankaların üzerindeki görev banka dışı mali kuruluşlara yayılarak genişletilmesi gerekmektedir" dedi.
Finansal piyasaları güçlü tutmanın yollarından birinin de denetleme ve düzenleme etkilerinin yüksek olması olduğunu kaydeden Akben, şöyle konuştu: "Dünyadaki krizler, gelişmeler son dönemde ABD'deki banka sorunları gibi, bunların bulaşıcı etkisi vardır ve ilgisine göre bulaşıcı etkiyi göstermektedir. Bu anlamda İFM'nin dünya ile boy ölçüşmede, dünyadaki diğer finans merkezlerini düşündüğümüzde Türkiye'nin önemli bir oyuncu olarak bu rekabet içinde olmasını destekleyecek önemli şeyler var. Bizim bankacılık sistemimiz 2015-2016 yılından beri Basel standartlarında uygunluk görüşünü aldı. Şu anda dünyada yaklaşık 50'ye yakın ülkede bu uygunluk devam etmektedir. Sıkı şekilde denetlenmektedir. İFM finansal kuruluşlar için yalnızca fiziki bir alan değil bankacılık ve diğer kuruluşlar için inovasyon odağı olacağını düşünüyoruz. Bizim bankacılık sektörümüz Avrupa'daki, dünyadaki birçok bankaya da örnek teşkil eden bir yapıya sahip. Son yaptığımız dijital bankacılık düzenlemeleri Avrupa'daki, dünyadaki benzer uygulamalara önderlik edebilecek konumdadır. Sektörün sermaye yeterlilik rasyosu, aktif büyüklüğü, NPL oranları dünya Avrupa rekabet ortalamalarına bakıldığında çok iyi durumdadır. NPL oranı gecikmiş alacak oranı yüzde 1,8 seviyesinde ve Türkiye'de şu anda bugüne kadar en iyi rakam olarak ortadadır. Geçen haftalarda bir bankanın raporunu gördüm. NPL artacak diyor, bunu yıllardır ifade ediyorlar ama bir türlü o noktalara gelmiyor. Bu rakamların ortaya çıkmasına etki eden çalışmalar yapan tüm sektör temsilcisi arkadaşlarım bankaların genel müdürlerine teşekkür ediyorum."
Türkiye büyümesinin istihdam, üretim, ihracat ve cari açığı ortadan kaldıracak bir model üzerinde hareket ettiğini ifade eden Akben, "Ve bu sebeple kullandırılacak kredilerin alanlarını tespit etmek önem arz ediyor. Dışarıdan bizim modelimizde doğrudan yatırım çekilmesi, ülkemize gelen yatırımların sıcak para veya piyasayı bozucu etkilerden arındırılmış olması gerekiyor. Swap kararları, bankacılık düzenlemelerinde hep bunlara dikkat ettik. Burada ithalat ihracat dengesini mutlak suretle ihracat lehine geliştirmemiz lazım. Doğal kaynaklarımızın harekete geçmesi lazım, ithal girdi yerine yerli üretimin teşvik edilmesi lazım. Yerli üretimlerin artırılması lazım. Bunu sağladığımızda ana cari açığa da olumlu katkısı olacaktır" dedi.
Akben, yeşil finans konusunda da İFM'nin buna bir öncülük edebilme şansına sahip olduğunu dile getirerek "Ülkemiz teknolojik olarak da altyapı olarak da buna çok uygundur. Dünyanın çeşitli merkezlerinin ortasında bir yerdedir, bu merkezin sadece binalar yığını değil binaların ruhu da finansın ruhu da bu gelişmelerle hep beraber hareket etmek durumundadır. Türkiye'nin rakamlarının birbirine yakınsaması gerekir. 17'nci büyük ekonomiyse tüm rakamların da buraya gelmesi gerekir, hedef bu olmalı" diye konuştu.
'TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE ÇOK BÜYÜK POTANSİYEL VAR'
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, İstanbul Finans Merkezi Zirvesi'nde yaptığı konuşmada Türkiye ve İstanbul'un konumuna vurgu yaptı. İstanbul Finans Merkezi'nin geleceğiyle ilgili konuşmanın daha doğru olacağını belirten Göksel Aşan, Doğu-Batı arasındaki çekişmenin artık iyice su üzerine çıktığını belirterek "Doğu ile Batı arasındaki bu çekişme, çelişki artık iyice su üzerine çıkmış durumda, fiilen bir savaşa dönüştü. Artık inkâr edilemeyecek bir boyuta gelmiş durumda. Bu büyük çekişme ticaret alanında elbette daha öncelerde başlamıştı ve çok belirgin hale geldi, hala belirginleşmediği alan finansal alandı. Son iki yıldır savaş da hızlandırdı, orası da yavaş yavaş hızlanacak. Üretimdeki kayma onun kadar basit olmayabilir, hızlı olmayabilir ama orada da birtakım gelişmeler olacağı açık" dedi.
Göksel Aşan konuşmasını şöyle sürdürdü: "En son Çin Başkanı'nın Putin'i ziyareti, orada konuşulanlar, orada verilen mesajlar, arkasından birtakım ülkelerin kendi para birimimizle ticaret yapacağız demeleri, finansla alanda da bu çekişmenin bir noktaya doğru evrileceğini görmek mümkün. Üretim ticaret kısmındaki coğrafi anlamdaki kaymalar, orayı domine eden grupların el değiştirmesi bugün nispeten daha kolay, bundan 100 yıl önce kolay değildi… Fakat bugün o zenginliğin el değiştirme kısmı o kadar büyük savaşlara yol açacak potansiyel taşımıyor, bu finansal alanda gerçekleşiyor bugün. Batı böyle bir üstünlüğü kolay kolay elinden bırakmayacaktır. Önümüzdeki dönemin, kendi adıma söylüyorum, dünya açısından işte nispeten daha böyle karmaşık, kaotik bir dönem olacağını düşünüyorum. Elbette hiçbir kaos kaotik durum kalıcı olmamış. Daima yerini başka bir fırsatlara bırakmış, başka bir dünya oluşmuş ve şekillenmiş. İşte şimdi burada bizim, Türkiye'nin ve İstanbul'un önemi ortaya çıkıyor. Çekişmenin tam ortasında biz varız. Bu bir taraftan zor bir iş, neticede bir yerde böyle bir fay oluşacak, çatlayacaksa bizim üzerimizden geçecek, yönetmesi çok zor bir süreç. Herhangi bir zarar almadan yönetmek lazım. Çok ciddi bir potansiyel bir taraftan da. Bu çekişme içerisine nereye gideceğinizi kestirip ona göre pozisyon alabilirse Türkiye önünde çok büyük bir potansiyel olduğunu görüyorum. Şimdi önümüzdeki dönem için Türkiye'nin ve İstanbul'un çok önemli potansiyel taşıdığını görüyorum. İnşallah bunu iyi değerlendireceğiz, hem en az zararla çıkmalıyız bu büyük çekişmeden hem de fırsatları bu süreçte çok iyi değerlendiriyor olmamız lazım. Burası bir inşaat projesi değil, doğru. Ama şunu da söylememe müsade edin, güzel bir proje oldu. Burada inanılmaz bir emek var, insanüstü bir çaba var, sonucu ortaya çıkmış güzel bir şey var. Büyük resme baktığımızda buranın önemi biraz daha fazla ortaya çıktığını düşünüyorum. Özellikle Türkiye'de ne olacağı, dünyayı ilgilendirir hale geldi. Seçime gidiyoruz, bir hafta 10 gün kaldı, bütün dünyanın bu kadar üzerinde yazdığı konuştuğu seçim olmamıştır, büyük ihtimalle… Madagaskar kalmadı seçimle yorum yapmayan, o da yakında yapacaktır. Bu önümüzdeki dönemde dünyanın yeniden şekillenmesinde bu toprakların ne kadar büyük önem taşıdığını gösteriyor."
'İFM YABANCI YATIRIMCIYI ÇEKECEK'
Turkuvaz Medya Grubu'nun düzenlediği "İstanbul Finans Merkezi Zirvesi" alanında öncü isimlerin katılımlarıyla gerçekleştirilen panellerle sona erdi. Özlem Doğaner ve Dilek Güngör moderatörlüğünde "Finansın Kalbinde Bankacılığın Geleceği" panelinde Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Halil Öztop, finans merkezi olma koşulları ve bankacılık sektörünü anlattı.
'BÖLGESEL FİNANS MERKEZİ HEDEFLENMELİ'
Alpaslan Çakar, bir ilke ev sahipliği yapmaktan büyük keyif duyduklarını belirterek bir yerin finans merkezi olabilmesi için belli bir ekonomik büyüklüğe sahip olması gerektiğini dile getirdi. Çakar, "Ülkemiz 9 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip. Dünyada ilk 10 içerisine girmeyi hedefliyoruz. Çok ciddi bir gelişme içerisindeyiz. İkinci önemli husus ekonomik ve ciddi bir siyasal istikrar lazım. Yine finans merkezlerinin sermaye hareketlerine yakın olması lazım. İstanbul'un konumu çok iyi. Standartlarınızın, yasal alt yapılarınızın, karar mekanizmalarının dünya ile entegre olması lazım. Mevzuat kurallarının başta vergi mevzuatı olmak üzere dünya ile entegre olması, uluslararası yatırımcının yerel bir yatırımcıyla aynı muameleyi göreceğini bilmesi lazım. Nitelikli bir iş gücüne sahip olunmalı. İstanbul konumu, alt yapısı, nitelikli iş gücü, ekonomik potansiyeli, siyasal, ekonomik istikrarı dikkate alındığında İstanbul bir finans merkezi olma hüviyetine sahiptir. Tabi bugünden sermaye akışını beklemek doğru değil ama bunu zamanla düşünmek lazım, bu çok ciddi katkılar verecek" dedi.
Finans merkezlerindeki temel amacın dünyadaki 106 trilyon dolara ulaşan fonlardan yararlanmayı sağlamak olduğunu söyleyen Çakar, "Fonu reel sektörünüzle, yatırımcınızla buluşturmak istersiniz. Biz de bu finans merkeziyle, dünyadaki bu fonlardan yararlanacağız, çok ciddi sermaye akışları olacak. Biz finans sektörü olarak yurtdışı piyasalardan 75 milyar dolar fon sağlamış durumdayız. Daha ucuz yani maliyeti düşük fonlara ulaşma şansı yakalamış olacağız. Bu fonlarla yatırım üretime ve istihdama dönecek ve büyümeye katkı sağlayacak" diye konuştu.
Önümüzdeki dönemde dünyanın gidişatının da merkezi etkileyeceğini söyleyen Çakar, "Asıl belirleyicilerden birisi teknoloji olacak. Çünkü önümüzdeki dönemin iki temel kavramı var. Bir tanesi dijitalizasyon, diğeri iklim ve çevre koşulları. Ekonomiyi belirleyenlerden biri de enerji olmaya devam edecek. Bu hepimizin pozisyon almasını yeniden şekillendirecek" dedi.
Çakar, kısa süre içerisinde Türkiye'nin küresel bir finans merkezi olmayacağını söyleyerek "Bölgesel bir finans merkezi olmayı hedeflemeli ve güçlü kaslarımızı ön plana çıkarmalıyız. Özellikle İslami finansın yoğunlaştığı merkezlerden biri olmalıyız" dedi.
'İFM BİZİM GİBİLERİN SAYISINI ARTIRIR'
Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ da Türkiye'nin çok ciddi ekonomik potansiyele sahip olduğunu, çok sağlam altyapısı, dünya standartlarının üzerinde bankacılık sektörü bulunduğunu dile getirerek, "Hem regülatörler nezdinde hem de yapısal olarak finans merkezi bankacılığa çok ciddi bir rekabet katar, çok sağlıklı yabancıları getirir. Biz şu an Türkiye'deki doğrudan yatırım olarak en büyük yabancı sermayeyiz. İyi bir finans merkezi bizim gibilerinin sayısını artırır. Türkiye'deki en büyük bankalardan biri olarak, bizim başarımız, bizim sermayedarımızın burada mutlu olması, gelmesi gereken yabancı yatırımcının referanslarından biri olacaktır. Biz başarılı olmak durumundayız, sermayedarı mutlu etmek durumundayız ve bizi görenlerin gelmesini temin etmek durumundayız. Bizim yabancı yatırımcıyı çekmemiz lazım, üzerimize düşeni yapacağız" dedi.
Baştuğ, ekonominin bir an önce normalleşmesi gerektiğini söyleyerek, "İstikrarı yakalamamız lazım. Regülasyonlarla dünya standartlarını yakalamamız lazım. Hukuki ihtilafların tamamlanma süresi çok uzun, burada süreçleri hızlandırmalıyız. İkinci ana başlık finansal alt yapı, yani finansal büyüklükler. Orada da yolumuz uzun. Bankacılık sektörünün ülke gayri safi milli hasılasının 2 katı, 3 katı büyümesi lazım. Kendi içimizde büyüğüz, ama ülkenin ölçeğini taşıyacaksak küçüğüz. Bankaların sermayesi para, bina değil. Ve siz bu parayı enflasyon kadar getirili hale getirmezseniz küçülürsünüz, erirsiniz. Eğer böyle bir finans merkezini güçlendireceksek güçlü bankalara ihtiyacımız var. Bazı büyüklüklerle barışmaya ihtiyacımız var. Sürdürülebilir finansal kuruluşlar olmalı ki biz bu merkezleri daha yukarılara taşıyalım. Üçüncüsü alt yapı. Bulut teknolojisini bütün dünya kullanıyor, biz entegre olamıyoruz. Bu tür teknolojilerde bizim onlara yaklaşmamız lazım. Diğer konu insan kaynağı. Son dönemde çok fazla insanımızı dışarıya kaptırmaya başladık. Bankacılık sektörü bu konuda çok muzdarip" dedi.
Enflasyon, mevduat ve kredi faizlerine dikkat çeken Baştuğ, "Ülkenin geleceğiyle alakalı sağlıklı yatırım yapacak teşebbüs var, finansman var. Sadeleşirsek her şeyi halledeceğiz, önümüzdeki dönem için temennim bu" diye konuştu.
'HEM YERLİ HEM YABANCI YATIRIMCI OLMALI'
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim H. Öztop merkezin vizyonunun 2009 senesinde öngörüldüğünü ve şu anda altyapının hazır olduğunu belirterek, "Bizim böyle bir merkeze sahip olmamız, yabancı yatırımcı açısından çok önemli. Çok likit bir piyasayız. Yabancı yatırımcının gelmesi arzusundayız, buna göre bir yapılanmamız var. Kurduğumuz bir yatırım ofisi var. Bizim insan kaynağımız da çok ciddi bir potansiyele sahip. Garanti BBVA'nın CEO'su bir Türk, bu anlamda baktığımızda gurur duyulacak bir insan kaynağına sahibiz. Teknoloji anlamında da daha dün Fransızlara ne kadar iyi bir sisteme sahip olduğumuzu anlattık. Sermayeye ihtiyacı olan bir ülkeyiz. Bölgesel güç olmak arzu ettiğimiz bir şey, coğrafyamız da buna uygun. Burada sermayenin gelmesi, üretimin artmış olması, istihdamın artmış olması ve refah düzeyinin artmış olması çok önemli. İslami finans açısından bakmaktan ziyade, bütüncül bakmakta fayda var. Bir fon piyasasıyla Lüksemburg'un geldiği noktayı hepimiz görüyoruz. Keza Hollanda aynı şeyi yapıyor. Bizler buraya çok ciddi bir sermaye akımı getirmek durumundayız. Sadece yabancıya bağımlı olmak da kötü, bunun bir balansı önemli. Hem yerli hem yabancı olması gerekiyor" dedi.
Sermaye piyasalarının son yıllarda erozyona maruz kalmış vaziyette olduğunu dile getiren Öztop, "İnsanları girişimci olmaya teşvik ediyoruz, ama finans sektörü olarak baktığımızda bankacıları tutamıyoruz, portföy yönetim şirketleri keza öyle, burada ciddi bir sıkıntımız var. Ama buna rağmen çok umutluyuz, alt yapımıza baktığımız zaman, borsaya ciddi bir ilgi var. En kötü zamanımızda bile borsamız hep açıktı. Bunlar önemi şeyler" diye konuştu.