Özellikle büyük şehirlerde yaşayanların önemli bir kısmı aile büyüklerinin yanına, tatil bölgelerine doğru yola çıktı ya da çıkma planları yapıyor Türkiye'de her ne kadar son yıllarda uçak kullanımı artmış olsa da yaz seyahatlerinin büyük bir kısmı karayolu üzerinden gerçekleşiyor. Yine pek çoğumuz otomobillerle tatile çıkmayı tercih ediyoruz. Durum böyle olunca şehirlerarası yollar kışın olduğundan daha kalabalık hale geliyor. Tatilin başladığı ilk günlerde peşpeşe gelen ölümlü trafik kazası haberleri ise herkesi üzüyor. Türkiye her yıl teröre kurban verir gibi 4-5 bin insanı karayollarındaki kazalarda kaybediyor, aileler dağılıyor, çocuklar anne-babasız kalıyor.
Durum gerçekten içler acısı; üstelik son 6-7 yılda Türkiye'nin en yoğun bölgelerini kapsama altına alan duble yollar özellikle hatalı sollamaya dayalı kaza sayısını ciddi oranda azaltmasına rağmen. Fizikî şartların daha zor olduğu kış aylarına göre yaz aylarında gerçekleşen ölümlü kaza sayısında artış var. Kazalarda tespit edilen sürücü hataları yol ve araç kusurlarının çok üzerine çıkmış durumda. Uzmanlar, trafik kazalarında en çok sürücü psikolojisinin etkili olduğu belirtirken yaz kazalarındaki psikolojik sorunlar ve çözüm önerilerini şöyle sıralıyor.
Huzursuzluk: Yola çıkarken insan yol arkadaşlarıyla çeşitli sebeplerle, örneğin 'geç kaldın, acele etmedin' diye kavga ediyor; yola negatif çıkılmış oluyor. Bir an önce tatile başlama isteği, sadece tatile gidilince dinlenileceği düşüncesi ağır basıyor. Yol tadı daha baştan kaçıyor ve gerginlikle yola çıkılıyor. Çözümü ise, daha opsiyonlu bir yolculuk planı yapmaktan geçiyor.
Sabırsızlık: Pozitif ya da negatif psikolojiyle yola çıkılıyor. Ancak bir an önce hedefe yani baba evi, otel, tatil köyü vs.'ye varmak isteniyor. Oysa yol zaman alıyor. Aslında yol da bir tatil olabilir. Üstelik şehir hayatında bir arada kalamayan aile araç içinde uzun süre birlikte ortak bir şeyler dinleyip konuşma imkanı yakalıyor. Yol boyunca birçok noktada ilginç şeyler görme, mola verme şansı var. Evden çıkıldığı anda tatili başlatmak mümkün. Yol üzerinde geçen zamanı yol kültürü olarak değerlendirmek gerekiyor. Aksi takdirde sürücü bir an önce varayım dediği zaman kuralları çiğnemeye başlıyor.
Bilgisizlik: Yola çıkarken güzergah planı yapılmıyor. Nasıl olsa bulurum düşüncesi hakim oluyor. Olmadık bir noktada son anda fark edilen bir tabela kazaya neden olabiliyor. Kendisi kaza yapıyor canı gidiyor, ailesi çocukları tehlikeye giriyor, başka insanların canını tehlikeye atıyor. Mutlak surette bilgi sahibi olmalı, hangi yoldan gidileceğini planlamalı. Özellikle gece yolculuğu yapılıyorsa güzergahı mutlaka bir harita üzerinden görmekte fayda var. Üstelik artık navigasyon sistemleri ile anlık olarak yolu takip etmek bile söz konusu.
İhtiyatsızlık: Kendine, araca aşırı güven duyup nasıl olsa geçerim düşüncesi kazalarda rol oynayan etkenler arasında. Oysa aynı sürücü başkasını o hareketi yaparken görse tasvip etmiyor. Kendisi olunca riskler alabiliyor, bu durumda aşırı güven hata yaptırıyor. Başkasına olur, bize olmaz düşüncesi, aşırı iyimserlik, ne kadar hızlı ve kuralsız gidersek o kadar iyiyiz gibi düşünceler tehlike doğuruyor. Oysa en iyi sürücü varılacak yere en sağlıklı olarak götürendir.
Tedbirsizlik: Yola çıkmadan araç için gereken tedbirleri alırken beden olarak, zihin olarak da hazır olmak gerekiyor. Tatile çıkacak bir sürücü sabah işe gidiyor, akşam eve dönüyor, tatilden gün kazanmak adına akşam tatil yoluna çıkıyor. Gerçek bir tehlike! Oysa güzelce dinlense, gün aydınlığında yola çıksa, molalar verip yola devam etse sonucu telafi edilemeyen kazalara uğramamış olur. Tatil keyif olmaktan çıkıp zehir haline gelebiliyor.
Sıcak psikolojisi: Yaz sıcakları insanın sabırsızlığını bir kat daha artırıyor. Çünkü sürücü normalde bir saatte yorulacaksa, bu yarım saate iniyor. Zaten yorgunsa sıcaklarla uykusuzluğu artıyor. Dikkat dağılıyor, konsantrasyon azalıyor. Sıcak-karlı-buzlu hava gibi sürücü psikolojisi açısından tehlike anlamına geliyor. Yolda elini yüzünü yıkaması insanı çok rahatlatır. Sürekli klimayla değil arada gerçek temiz havayla temas edilmesi önemli. Kısa süreli de olsa mutlaka mola vermek gerekiyor. Bu konuda sürücünün kendi saatini dinlemesi lazım; dikkati dağıldığında başı ağrıdığında durmalı. Bir elli km daha gideyim demek sonra kullanacağı tüm enerjiyi yok ediyor. Gündüzün çok sıcağında yorulma süresi değişiyor, akşam değişiyor. İki saatte bir mola verelim gibi bir şartlanma asla olmamalı...
Otomobile aşırı güven: Son yıllarda teknoloji arttı ve araçların çok iyi olduğu kanaati hakim hale gelmeye başladı. İşte motorlar güçlendi, frenler artık daha kısa sürede tutuyor vs. Nihayetinde bu teknolojiler kazaları azaltmayı sağlıyor ama kaza oluşumunu önlemiyor. Bu psikoloji ile araçların hızını algılamak da zorlaştığından daha ölümcül kazalara yol açılabiliyor.