Başkan Recep Tayyip Erdoğan TBMM'de MHP lideri Bahçeli'nin siyaseti sallayan çıkışlarını değerlendirerek Kürtlere tarihi bir çağrı yaptı.
BAHÇELİ'NİN ÇIKIŞLARI
MHP lideri Devlet Bahçeli, "Teröristbaşı Öcalan Meclis'e gelsin PKK'yı lağvettiğini açıklasın" çıkışıyla birlikte DEM'e "Türkiye partisi olun" telkininde bulundu. DEM ise iç cephe yerine 'dış cephe'de konumlanmayı tercih etti. DEM Parti'nin Türkiye'yi işgalcilikle suçlayıp 'teröristan' hayali kuran Suriye PKK'sını (YPG) akladığı bildiriyi Takvim.com.tr gündeme getirdi.
Bildiri sonrası Bahçeli, "Uzanan hoşgörü elini idrak edemediler" diyerek "Terör ve bölücülüğü sadece hayatımızdan değil, milli hafızadan da söküp atma hedefinden cayma, sapma ve savrulma söz konusu değildir. Şayet buna direnç gösterilirse, eski usul mücadele stratejilerinden çok daha sert, seri ve şiddetli yöntemlerin devreye alınması mukadder hale gelmeli, hiç kimsenin de gözünün yaşına bakılmamalıdır." uyarısında bulundu.
BAŞKAN ERDOĞAN'DAN KÜRTLERE ÇAĞRI
Yaşananlar siyaset gündemini sallarken Başkan Recep Tayyip Erdoğan dün (30 Ekim) tarihi açıklamalarda bulundu.
Hem Bahçeli'nin çıkışını hem de DEM'in bildirisini değerlendiren Erdoğan tarihe geçecek mesajlar verdi.
Erdoğan Bahçeli'nin tarihi bir fırsat penceresi açtığını belirterek, "Kandil'deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur, olamaz da. TUSAŞ'a yapılan kalleş saldırı bir kez daha göstermiştir ki, teröristin anlayacağı yegane dil, terörle tavizsiz mücadeledir." ifadelerini kullandı.
MÜJDELERİMİZ OLACAK
"Türkiye içinde de Irak'ta ve Suriye'de de Avrupa başta olmak üzere var olduğu her yerde terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdürecek" diyen Erdoğan, "Ülkemize tehdit nereden geliyorsa mutlaka kökünü kazıyacağız. İnşallah önümüzdeki dönemde milletimize hem boydan boya tüm güney sınırlarımızın güvenliğini, hem insanımızın can ve mal emniyetini garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacaktır." ifadelerini kullandı.
"BİR KOLTUKTA TERÖR, DİĞERİNDE SİVİL SİYASET TAŞINMAZ"
Erdoğan DEM'in bildirisine ise tepki göstererek "Nerede durduklarının işaretini verdiler" dedi.
Erdoğan şunları söyledi:
"Terörün boyunduruğundan halen çıkamayan bazı Türkiyelileşmeye dair istek ve iradesi henüz olmayan siyasi parti de yaptığı son açıklamayla nerede durduğunun işaretini vermiştir. Şurası çok net anlaşılmalıdır ki Türkiye'nin terörü destekleyen, teröre arka çıkan, terörün sözcülüğünü yapan, kardeşliğe değil husumete, demokrasiye değil anarşiye, hukuka değil hukuksuzluğa hizmet eden oluşumlara taviz vermesi, bunlara göz yumması mümkün değildir."
Terörle siyasetin, şiddetle demokrasinin yan yana gelmeyeceğinin altını çizen Erdoğan, "Bir koltukta terör, diğerinde sivil siyaset taşınmaz. Hukukun ve demokrasinin içine girmeyen, hukuk ve demokrasi içinde karşılığını alır, almıştır ve bundan sonra da alacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
"GELİN BU ELİ SAMİMİYETLE TUTUN"
Erdoğan, konuşmasına şu tarihi çağrıyı yaptı:
"Biz bunca yıldır Türkiye'deki her kesimin özgürlüğü için, en çok da Kürt kardeşlerimizin istiklali, onuru, namusu için mücadele verdik. Allah'a hamdolsun pek çok alanda hayal dahi edilemeyecek yerlere geldik. Şu ana kadar birçok meseleyi birlikte ortak akılla çözüme kavuşturduk. İşte şimdi ülke ve millet olarak Sayın Devlet Bahçeli'nin Cumhur İttifakı ortağımız MHP'nin elini değil, tüm vücudunu taşın altına koymasıyla çok daha büyük bir imkan ele geçirdik. Önümüze açılan bu fırsat penceresinin iç cepheyi dost düşmana karşı güçlendirme fırsatının millet ve milletin meşru temsilcisi siyaset kurumu tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Şunu lütfen unutmayınız: 85 milyon olarak aşımız bir, ekmeğimiz bir, kıblemiz bir, vatanımız, toprağımız bir, bayrağımız, marşımız bir, devletimiz bir, en önemlisi de mazimiz bir, istikbalimiz bir, kaderimiz birdir. Buradan Gazi Meclis'imizden, milletin kürsüsünden sesleniyorum; sevgili Kürt kardeşlerim, senden bu eli samimiyetle, sımsıkı tutmanı bekliyoruz. Siyonist İsrail'in aparatlığını, emperyalizmin uşaklığını, Türkiye düşmanlarının maşalığını yapanları aradan çekip çıkarmanı istiyoruz. Sevgili Kürt kardeşim, imanına, İslamına, ezanına, vatanına, toprağına, kardeşlik hukukuna sahip çıkmanı istiyoruz. 'Gel Türkiye Yüzyılı'nı birlikte inşa edelim' diyoruz. 'Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında al bayrağımızın gölgesinde aydınlık, müreffeh, kardeşçe bir istikbali birlikte kuralım' diyoruz.
Bundan 101 sene önce Cumhuriyet'i birlikte kurduk, bu Cumhuriyet benim olduğu kadar senin de Cumhuriyetin. 'Gel Cumhuriyet'i birlikte hepimiz için bir esenlik yurdu yapalım' diyoruz. 'Gel yumruklarını sıkanları aradan çıkartalım' diyoruz. 'Gel terörü meşrulaştıranların, sırtını dağa verenlerin altındaki zemini boşaltalım' diyorum. 'Gel milletin verdiği yetkiyi terör baronlarına peşkeş çekenlere, o yetkinin asıl sahibinin kim olduğunu gösterelim' diyorum."
ERDOĞAN'IN DUASI
Başkan Erdoğan konuşmasını şu dua ile noktaladı:
"Rabb'imden şunları diliyorum: Ey Türk'ü ve Kürt'ü İslam'ın şanlı ordusu kılan Allah'ım, sen Türk'ün ve Kürt'ün kardeşliğini koru, muhabbetimizi çoğalt, imanımızı artır, bize güç ver, bizi tekrar bu kadim coğrafyanın huzur ve barış ordusu yap. Senin her şeye gücün yeter, amin."
KÜRT ÇIKIŞININ ŞİFRELERİ
Peki Devlet Bahçeli'nin uzattığı el ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın tarihi bir çağrı ile "Gel Türkiye Yüzyılı'nı birlikte inşa edelim" diyerek yaptığı çıkışın arka planında ne var, hangi mesajlar verildi, yeni dönemde neler olacak?
Usta yazarlar bu çıkışları kaleme alarak meseleye ışık tutan bilgiler ve analizlere imza attı.
Sabah Yazarı Mahmut Övür, "Türk ve Kürt Yüzyılı" başlıklı yazısında bu çıkışlarla küresel güç merkezlerinin şaşkına uğradığını belirterek şu ifadeleri yazdı:
"Cumhuriyet'in 101'inci yıldönümü törenleri için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeyiz. Öyle bir zaman ki, tıpkı 100 yıl önceki gibi herkesin dilinde Türkiye'nin geleceği var.
Son dönemde o geleceğe ilişkin ilginç açıklamalar da gelince merak bir hayli artı. Önce Başkan Erdoğan'ın ısrarlı iç cephe vurgusu, ardından MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim'le başlayan ve 22 Ekim'de Öcalan eksenli çağrısıyla tepe noktaya varan açıklamaları, bütün gözleri içeride Cumhur İttifakı'na, dışarıda da Türkiye'ye çevirdi.
O geceye katılanlar büyük çoğunlukla ümitvar yaklaşsalar da önceki çözüm süreçleri sonrası yaşanan hayal kırıklıkları nedeniyle biraz kaygılıydı. Kiminle konuşsam hiç değişmeyen şu sorular birbiri ardına sıralanıyordu:
"Öcalan etkili olabilir mi? Bu bizim projemiz mi? Ve ABD bu kadar yatırım yaptığı bir örgüte silah bıraktırır mı?"
"KÜRESEL GÜÇ MERKEZLERİ ŞAŞKIN"
Türkiye'yi dışarıdan izleyen küresel güç merkezleri de şaşkındı ki, "Türkiye ne yapmaya çalışıyor?" diye soruyorlardı.
Şaşkınlıkları doğaldı; çünkü Türkiye uzun bir süredir bin yıllık kardeşliğin gereğini yapmak ve 100 yıl önce yapılan hataları telafi etmek için büyük bir hamle hazırlığında. Belki arka planda nasıl bir çalışma yapıldığı tam bilinmese de iki liderin, Başkan Erdoğan ve Bahçeli'nin son dönem konuşmalarında bu büyük planın ipuçları vardı.
Daha önce de yazdım; Bahçeli'nin özellikle 22 Ekim ve Ziya Gökalp konuşmaları birlikte okunursa, milliyetçi bir liderin Kürtler gerçeğine sınırları da aşan bakışla yaklaştığı çok açık. O yüzden herkes şaşkın. Bahçeli ilk kez "Kürt kökenli" demeden bir yaklaşımın önünü açtı ve Türkler ile Kürtlerden söz etti. Dahası açık açık önümüzdeki yüzyılın "Türk ve Kürt Yüzyılı" olacağını söyledi. Bu ülkeyi birlikte yönetme çağrısıydı. Çıtayı öyle yukarı koydu ki, anadil eğitiminden kayyum atamalarına, tecritten hukuk eksiğine siyaseti bu kavramlara sıkıştıranları açığa düşürdü.
Yine gündelik siyaset içinde sorulan, "Cumhurbaşkanı Erdoğan bu işin neresinde?" sorusunun da aslında bir cevabı vardı. O gece bu daha da açıklığa kavuştu.
Başkan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 29 Ekim Özel Programı'nda ince ince hem bu soruya cevap verdi hem de Cumhuriyet'in kuruluş günleriyle bugünün ortaklığına atıf yaparak şöyle diyordu:
"Bugün küllerimizin değil, sahip olduğumuz imkânların ve azmin üzerinde yükseldiğimiz bir döneme giriyoruz. Bir başka ifadeyle, yeniden ve daha güçlü bir başlangıcın arifesindeyiz."
O başlangıçtan söz ederken Bahçeli'nin çıkışına nasıl baktığını da dün AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda net bir şekilde anlattı:
"Sayın Devlet Bahçeli'nin, Cumhur İttifakı ortağımız MHP'nin elini değil, tüm vücudunu taşın altına koymasıyla çok daha büyük bir imkân ele geçirdik. Önümüze açılan bu fırsat penceresinin iç cepheyi dost ve düşmana karşı güçlendirme fırsatının millet ve milletin meşru temsilcisi siyaset kurumu tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Buradan Cumhur İttifakı'ndaki yol arkadaşımız Sayın Devlet Bahçeli'ye, tüm MHP camiasına selam ve şükranlarımı ifade ediyorum. Devlet Bey, cesur çıkışlarıyla daima tarihe istikamet çizen bir liderdir."
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE İÇİN MİLLET PROJESİ"
Sabah Yazarı Okan Müderrisoğlu da konuyu köşesine taşıdı. Müderrisoğlu, Başkan Erdoğan'ın merak edenler için, pozisyon almaya çalışanlar için kritik bir hususun altını çizdiğini belirterek şunları söyledi:
"Bizim muhatabımız milletimizdir.
Bizim, Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, kandan beslenen Kandil'deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur, olamaz da.
TUSAŞ'a yapılan kalleş saldırı bir kez daha göstermiştir ki teröristin anlayacağı yegâne dil, terörle tavizsiz mücadeledir.
Ve önemli bir detayı, görünür gelecek için not ettirdi:
"Önümüzdeki dönemde milletimize, hem boydan boya tüm güney sınırlarımızın güvenliğini, hem insanımızın can ve mal emniyetini garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacak!!!"
Cumhurbaşkanımız, DEM Parti etrafında örgütlenen bazı unsurlara konumlarını gözden geçirmeleri ve tercihlerini yeniden yapmaları için bir kapı araladı:
Hukukun ve demokrasinin içine girmeyen, hukuk ve demokrasi içinde karşılığını alır, bundan sonra da alacaktır.
Terörle siyaset, şiddetle demokrasi yan yana gelmez, aynı kapta bir arada bulunmaz.
Bir koltukta terör, diğerinde sivil siyaset taşınmaz."
TERÖRLE MÜCADELE MİLLETLE MÜZAKERE
Konuyu köşesine taşıyan bir diğer isim de Hürriyet Yazarı Abdulkadir Selvi oldu. Daha önce PKK tarafından sabote edilen süreci hatırlatan Selvi son çıkışları, "Terörle mücadele milletle müzakere" olarak değerlendirdi.
Selvi'nin yazısı şu şekilde:
"Erdoğan beklendiği gibi Bahçeli'ye destek açıklaması yaptı. Ama ondan öte yeni sürecin çerçevesini çizdiği tarihi bir konuşma yaptı. Süreci sağlam bir zemine oturttu.
KÜRT'ÜN DE TÜRK'ÜN DE CUMHURİYETİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet'in 101. yıldönümü üzerinden kapsayıcı, kucaklayıcı bir Cumhuriyet tarifi yaptıktan sonra, "Bu Cumhuriyet, Türk'ün de Cumhuriyeti'dir; Türk'ün olduğu kadar elbette Kürt'ün de Cumhuriyeti'dir" dedi. Sonra sözü kendi dönemlerine getirdi. Kürtçe kaset dinlemenin yasak olduğu, OHAL uygulamalarının devam ettiği bir dönemde iktidar oldu AK Parti.
"Hak ve özgürlükleri genişletme konusunda en büyük adımları biz attık. Bunu yaparken dedik ki terörü ve terörün ürediği bataklığı kurutacağız; eşzamanlı olarak kardeşliği büyüteceğiz. Aradan geçen 22 yıl boyunca aynı minvalde, aynı istikamette sarsılmadan yürüdük, yürüyoruz. Türk ile Kürt'ün kardeşliğini büyütmek için, ne yapılması gerekiyorsa, nasıl yapılması gerekiyorsa, hemen hepsini yaptık, denedik, tecrübe ettik" dedi.
DUVAR
Erdoğan'ın devamındaki cümlesi çok manidardı. "Fakat her seferinde karşımıza bir duvar, bir ihanet, bir alçaklık çıktı. Sorundan beslenenler, sorunun çözülmesine engel oldular. Terörden beslenenler, terörün bitmesini istemediler. Şiddetten nemalananlar, şiddetin sona ermesine rıza göstermediler.
Kardeşliğin pekişmesiyle, Türkiye'nin her alanda büyüyeceğini görenler kardeşliğin önüne set çektiler, tuzaklar kurdular, gizli aparatlarını harekete geçirdiler. Emin olun, çok bedel ödedik, çok hayal kırıklığı yaşadık, çok ihanet gördük, hatta kelimenin tam anlamıyla sırtımızdan hançerlendik" diye konuştu.
ECEVİT DE DUVAR DEMİŞTİ
Bu "duvar" metaforu çok önemlidir. Ecevit'le bir röportaj yapıyordum. Suikastlara maruz kalmış bir liderdi. Başbakan olduktan sonra neden bu suikastları aydınlatmadığını sorduğumda, "Gittim gittim. Karşıma bir duvar çıktı. Duvarın ötesine geçemedim" demişti.
O duvar başbakanların dahi ötesine geçemediği bir duvardı. Gladio'nun duvarıydı. Derin devletin duvarıydı. Kürt sorunun çözümünde de Erdoğan yine benzer bir duvardan söz etti.
SABOTE ETTİLER
Erdoğan, 2005 yılında "Kürt sorunu benim sorunum" diyerek tarihi açılımı başlattıktan sonra gittiği Diyarbakır'da PKK'nın siyasi uzantısı kepenkleri kapatıp günlerce çöpleri toplamayıp, insanları sokağa çıkarmamıştı. Erdoğan, "Baldıran zehri içme pahasına bu sorunu çözeceğim" dediği ikinci çözüm sürecini ise hendek savaşları, Kobani olayları ve Kandil'in tek yanlı ateşkes bitti savaş süreci başladı açıklamaları ile sabote ettiler.
SİYASİ HAYATINI TAÇLANDIRMA
Erdoğan'ı diğer liderlerden farklı kılan bir özelliği var. İnandığı değerler uğruna mücadele etmekten vazgeçmiyor.
Yeni sürece ilişkin bir ahitte bulundu. "Türkiye'nin ve milletimizin aydınlık geleceği için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaktan asla geri durmadık, durmayacağız. Çünkü bu, bir dönemin, bir kesimin değil topyekûn nesillerin hayatını etkileyecek önemde bir meseledir. Allah'ın izniyle, Rabbim ömür ve fırsat verirse bu meseleyi ülkemizin gündeminden tamamen çıkartarak, millete hizmetle geçen 40 yıllık siyasi hayatımızı taçlandırmak niyetindeyiz" dedi.
BAHÇELİ'YE ŞÜKRANLAR
Erdoğan'ın Bahçeli'ye vereceği destek merak ediliyordu. Erdoğan destek ötesi bir şey yaptı. "Terör belası başta olmak üzere kronik sorunlarımızı çözmek, kardeşliği pekiştirmek, Türkiye'yi 'kardeşlik ekseninde' büyütmek için, bugün önümüze bir kez daha bulunmaz bir imkân çıkmıştır. Buradan, Cumhur İttifakı'ndaki yol arkadaşımız, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'ye, tüm MHP camiasına, grubum adına, aziz milletimiz adına, selam ve şükranlarımı tekrar ifade ediyorum" diye seslendi.
BAHÇELİ'NİN FARKI
Ama Erdoğan'ın özellikle Bahçeli'nin şahsına yönelik bir değerlendirmesi vardı ki bu süreçte altı çizilmesi gereken bir noktaydı.
"Devlet Bey tavır, konuşma, söylem ve siyasetiyle, feraset ve tecrübesiyle, cesur çıkışlarıyla, akıl dolu cümleleriyle, daima tarihe not düşen, tarihe istikamet çizen bir liderdir" dedi.
MHP Genel Başkanı olarak, Öcalan'la ilgili o çağrıyı yapabilmek için Erdoğan'ın tarif ettiği bir lider olmak gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Bahçeli'nin son çağrısının bu çerçevede okunması gerektiğini söyledi.
VÜCUDUNU TAŞIN ALTINA KOYDU
Erdoğan'ın grup konuşması Bahçeli'nin yaptığı çıkışın tarihi perspektifini ortaya koyma adına yapılmış bir konuşmaydı diyebiliriz.
"Ülke ve millet olarak Sayın Devlet Bahçeli'nin, Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi'nin elini değil, tüm vücudunu taşın altına koymasıyla çok daha büyük bir imkân ele geçirdik" dedi. O fırsat ne? İç cepheyi tahkim etme ve PKK terörünü sonlandırma fırsatı.
MUHATAP KİM