Bu açıklama bir gaf mı yoksa bilinçli mi yapıldı?
Çok doğru bir nokta bu. Bu aslında herkesin bildiği sırrın ifşasından biri ancak; Sayın Babacan gibi aşırı ihtiyatlı ve yedekli çalışan bir siyasetçi için bu tam anlamıyla bir gaflet anı ama aynı zamanda siyasetteki iki yüzlülüğün bir anlamda ifadesi yönünden hayırlı oldu.
Önümüzdeki dönem herkesin kartlarını seçmen nezdinde açık oynayacağı bir süreç. Bu şekilde kapalı devre ilişkiler, örtülü ve yandan devam eden bu paylaşımlar, paslaşmalar siyasetin bugünkü konjöktüründe karşılık buluyor ama seçimlere doğru son düzlüğe girdiğimizde böyle çok daha fazla ifşayı duyacağımızı ve seçmenin kafasındaki birçok soru işaretinin de giderileceğini ve daha berraklaşacağını öngörüyorum açıkçası.
Seçmenin kafasındaki soru işaretleri dediniz. Sayın Babacan, AK Parti tabanına hitap etmek isteyen bir siyasetçi. O dönem Babacan AK Parti'ye üye olduğu bir zaman. Bu durum seçmen tarafından nasıl okunacak?
Efendim iddiasına göre 2018 yılında zaten duygusal kopuş yaşamış. Kafasında zaten AK Parti'yi ve AK Parti'yle ilişkisini bitirmiş dolayısıyla o kopuş anında Sayın Gül'le hareket etmesi kadar doğal bir şey olamazmış nihai olarak resmi ayrılmayı da 2019'da yapmış. İddiasına göre burada bir çelişki yokmuş.
Bu çok havada kalan bir açıklama. Ali Babacan profilini hatırlatmakta fayda var. Sayın Babacan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "babasından kız ister gibi isteyip siyasete kazandırdım" dediği bir isim.
Dolayısıyla siyasi yolculuğu boyunca gücü Erdoğan'dan alan fakat koruması Gül üzeriden giden bir isim oldu.
Sayın Erdoğan, bu hareketin lideri olarak seçmendeki jutlak karşılığıyla en zor zamanlarda büyük sınamalarla büyük meydan okumalarla başa çıkarak bugünlere kadar geldi ve partisini de getirdi ve her zaman kazanan taraf olunca yanında konuşlananlar da bundan istifade ettiler.
O yönüyle bakıldığında kabine dengeleri içinde de o zaman yine kabinenin içinde olan Sayın Gül Sayın Babacan'a sahip çıktı. Hem Bakanlar Kurulu toplantılarında hem kritik kararlarda ama aynı zamanda kendisini yerli ve yabancı sermayeye de akredite etti.
Yetmedi Bilderberg Toplantıları diye ifade edilen oldukça stratejik ve uluslararası düzenin kapalı mahvillerinin müdavimi haline geldi ve getirildi Ali Babacan. Zamanla AK Parti içinde AK Parti'ye muahlif bir karakter de kazanmaya başlamıştı.
Ve giderek tablo şunu gösteriyordu; esasen Sayın Erdoğan oyu alıyor ama ülkeyi ve oyunu biz kuruyor ve yönetiyoruz gibi bir mantık.
O yönüyle bakıldığında Erdoğan sadece görünüşte var ama arka planda işleri biz yürütüyoruz ve ortaya çıkanlar da bizim başarımız gibi bir yanılgıya kapıldılar.
Hatta o dönem bazı isimler, Sayın Erdoğan için "Evet dünyanın en yüksek tepesi Everest'tir ancak Himalayalar'ın üzerinde yükselir" diyerek Sayın Cumhurbaşkanı'nın AK Parti içindeki yerini de indirgeyen bir 2. yanıldıya kapıldılar.
Ve onların hepsi siyasette iddialarını kaybettiler. Ya kenara çekildiler ya tasfiye oldular ya alternatif parti kurdular. Büyük savrulmuşluklar yaşadılar.
AK Parti'nin içinde eleştirilebilecek çok sorun vardır. İnsanın olduğu kararın devlet yönetiminin olduğu yerlerde farklılıklar olacaktır.
AK Parti parti içinde farklı fikirleri tartışsa da alınan ortak kararı uygulamasıyla bugünlere kadar geldi.
AK Parti'den kopuşlarda gerçek manada AK Parti'yle ilgili bir sarsıntıya dönüşmedi.
Gövde AK Parti'dir dallar ve yapraklar işte böyle ya kuruyor ya düşüyor.
Sayın Babacan'ın AK Parti'den ayrılma sürecinde Cumhurbaşkanı'yla yolları ayırma biçimi Sayın Gül'le oluşturmaya çalıştığı ittifak ve bu ittifaka da AK Parti'ye muhalif olan unsurlardan destek bulma çabası son televizyon programında çok bilinçli olmadığını anlıyorum.
Çünkü genellikle bir şeyin ipucunu verir arkasını anlatmamaya çalışır.
Oradaki konuşması da bu minvalde ilerliyordu.
