Canlı yayından bomba açıklamalar

Yeni Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez gündeme ilişkin çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Değişen Diyanet kanunu ile birlikte gündemin ilgi odağı haline gelen yeni Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez yeni yılın ilk pazar gününde CNN Türk ekranlarında yayınlanan Eğrisi Doğrusu programında gazeteci Taha Akyol'un konuğu oldu.
"DEMOKRATİK SİVİL YAPILANMALARDA GÖREV DEĞİŞİKLİKLERİ ESASTIR"
Gazeteci Taha Akyol'un son günlerde gündemi işgal eden Diyanet Vakfı Kadın Kolları Başkanı Ayşe Sucu'nun görevden alınmasıyla ilgi sorduğu soruyu cevaplandıran Başkan Prof. Dr. Görmez, konunun doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilişkisinin bulunmadığını, tamamen Diyanet Vakfı'nın takdiri olduğu söylerken, son günlerde gündeme getirildiği şekliyle Diyanet'te bir depremin kesinlikle söz konusu olmadığına dikkat çekti. "Demokratik sivil yapılanmalarda görev değişikliklerinin esas" olduğunu vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez "Her türlü eleştiriye açık olduklarını ve kimsenin sorgulanamaz" olmadığına da dikkat çekerken Ayşe Sucu'nun vakıf hizmetlerine daha farklı bir ivme kazandırmak amacıyla görevinden alındığını söyledi. Bunun bir rejim meselesi gibi algılanmasının son derece yanlış olduğununun altını özellikle çizen Başkan Prof. Dr. Görmez; "Yaşanan on beş yılın ardınan çalışmalar daha kuşatıcı olsun diye, hatta bu çalışmayı on altı büyük ile yaymak üzere bir istişarede bulunulmuş ve bir görev değişikliğine ihtiyaç duyulmuş. Diyanet Vakfı bir görev değişikliğinin faydalı olacağına inanmış ve bu hayata geçirilmiş. Bunun ne rejimle ne Diyanet'le ne Diyanet'in yeni vizyonuyla hiçbir ilgisi yok." diye konuştu. Bu konunun kimsenin yaşam tarzı ve kılık kıyafetiyle de bir bağlantısının olmadığını söyleyen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, vakıftaki çalışmaların verimli bir şekilde devam ettiğini bu nedenle bu konunun memleket meselesi haline getirilmesinin son derece üzücü olduğunu kaydetti.
"CUMHURİYETİN DİNLE OLAN İLİŞKİSİ VAROLUŞSAL BİR İLİŞKİDİR"
Diyanet'in Atatürk ve Cumhuriyet ile olan ilişkisine yönelik bir soruyu cevaplandıran Başkan Prof. Dr. Görmez, Cumhuriyetin dinle olan ilişkisinin varoluşsal bir ilişki olduğunu, dikkat edilirse cumhuriyeti kuran kadroların dindar insanlardan oluştuğunun görüleceğini, Diyanet'in İslam'ın iki esası olan Kuran ve Hadis'i kaynak olarak aldığını belirtirken kuruluş felsefesini hakkında şunları söyledi; "Biz Diyanet olarak rasyonalist değiliz ancak rasyonaliteyi aklın verilerini sonuna kadar kullanmayı Allah'ın emri biliriz. Biz bilimci positivist değiliz, ancak bilimin verilerini Allah'ın yeryüzündeki kanunlarının bir parçası olarak görürüz. Biz modernist değiliz ama modernizmin farkında olmayı, çağı okumayı aynı zamanda dindarlığımızı da bu asra taşınmanın bir yolu olarak görürüz. Dinin en küçük bir hakikatini asra, çağa uydurmak gibi bir yanlışın içine girmeyiz. Fakat asrın ruhunu, çağın idrakini okumayı dini doğru okumanın da bir yolu olarak görürüz. Dini metinleri kanun metinleri gibi okuyan, onların hayatla ilişkisini kurmayan, onların özellikle maksadını ve gayesini kaybeden bir okuma çok farklı bir din anlayışını ortaya çıkarır." Diyanet'te her türlü değişikliğin gerçekleşebileceğini, bununla beraber müdürlerin, vakıf görevlilerinin, kadın kolları başkanlarının ve hatta başkanların dahi rahatlıkla değişebileceğini ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Diyanet'in değişmeyecek tek özelliğinin siyaset üstü konumunun kurumsallaşması olduğunu kaydetti. Diyanet'in kuşatıcılığına da vurgu yapan Başkan Prof. Dr. Mehmet Görmez şunları söyledi; "Diyanet'in üzerine oturduğu bir başka önemli ilke, hoşgörü ve kuşatıcılığıdır. Otuz beş tane Osmanlı sultanına yüz yirmi yedi tane Şeyhül İslam düşüyor. İlk azlin sebebi Mevlana ve İbni Arabi'yi ağır bir şekilde eleştirmekten kaynaklanıyor. Böyle bir geleneğimiz var. Diyanet İşleri Başkanlığı'mız 72 milyonun diyanetidir. Diyanet İşleri Başkanlığı 72 milyona hizmet sunmak ve dini doğru anlatmak zorundadır."
"CUMHURİYET'İN İLK BEŞ YILI DİYANET'İN EN MESUD YILLARIDIR"
Diyanetin kuruluş gayesinin aslında toplumun dini inanış hürriyetinin bir teminatı olduğunu söyleyen Başkan Prof. Dr. Görmez "Diyaneti kurmakla aslında devlet erki, topluma din konusunda şu taahhütte bulunmuştur; biz devlet olarak, hükümet olarak siyaset olarak, yönetim olarak dinin diyani yani ibadet ve ahlak kısmına asla müdahale etmeyeceğiz. Buraları Diyanet İşleri Başkanlığı dini kendi sahih bilgisine göre oluşturur, kurar, bunları din hizmetine dönüştürür. İlk beş yıl, belki zaman zaman bir takım şeyler olmuş ama Diyanet'in en mesud yıllarıdır. Fakat 1930 ile 40 arasında on yıl içerisinde zaman zaman yönetim erki diyani alana da müdahale etmek istemiştir. Bir takım müdahaleler yapmak istemiştir, fakat Diyanet İşleri Başkanlığı burada önemli bir duruş sergileyerek siyasetin, yönetim erkinin diyani alana müdahale etmesinin hem dinin aleyhine hem toplumun, devletin ve cumhuriyetin aleyhine olduğunu ifade etmiştir." şeklinde konuşurken bu dönemde Diyanetin 4 bin personelinin Vakıflar Genel Müdürlüğüne kaydırılarak, imam hatip okulları ve ilahiyat fakültelerinin de kapatılarak cezalandırıldığını kaydetti. 1940'lı yıllarda çeşitli değişimler geçiren Diyanet'e 30'lu yıllarda kendisinden alınanların geri verildiğini kaydeden Başkan Prof. Dr. Görmez eski Diyanet İşleri Başkanlarından Ahmet Hamdi Akseki'nin mücadelesinin önemine vurgu yaptıktan sonra şöyle devam etti; "1950'li yıllarda süreç daha da ilerlemiştir. 1960'lı yıllarda konumunu sağlamlaştıracak ve 65'te yasasına kavuşacaktır. Ve burada 1924'te iman itikat ve ibadetle ilgili olan konulara 65'te ahlak girecektir ve Diyanetin görevleri arasına "toplumu din görevleri konusunda aydınlatma" maddesi girecektir. Ve Diyanet orada da konumunu tahkim etmiş olarak çıkacaktır. Ve ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı'na "toplumu birleştirmek ve bütüleştirmek" adı altında bir görev daha yüklenecektir."
"DİYANET'İN HİZMETLERİNİ SADECE CAMİ İLE SINIRLANDIRMAK DOĞRU DEĞİLDİR"
Diyanet'in yeniden yapılandırılmasıyla nelerin değişeceğinin sorulmasına cevap veren Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, araçlarda, özellikle dil ve üslupda değişime ihtiyaç olduğunu söylerken ilkelerin oturduğunu bu ilkeler ışığında günümüz insanına dini hizmetlerin götürülmesi gerektiğini ifade etti. Konuşmasının devamında "Bu çağın insanına yeni bir dil ve üslupla yeni bir hizmet anlayışıyla Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hizmetlerini götürmek zorundayız. Bugün aralarında bir yaş olan iki kardeşin arasında sanki bir kuşak farkı var. Gerçekten bu ciddi bir sorun. Bu alanlarda ciddi değişikliklere ihtiyaç var. Bu çağın gençlerine bu çağın insanına o manevi boşluğu doldurmak için toplumun o manevi hayatını yeni bir hikmetli bir üslup ile nasıl inşa ederiz biz daha çok bunun üzerinde yoğunlaşacağız." diyen Başkan Prof. Dr. Görmez, Diyanet hizmetlerinin sadece cami hizmetleriyle sınırlandırılmasının yanlış olduğunu söylerken, yeni değişen Diyanet kanunuyla beraber yapısal olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın müsteşarlık seviyesine çıkartıldığını ancak bunun protokol sıralamasında çok etkili bir değişime neden olmayacağını, bu yeni değişimin din görevlilerinin kalitesinin artmasına olumlu katkıları olacağına inandığını kaydetti.
"ALEVİLİK KONUSUNA EMPATİ YAPARAK VE KENDİMİZE ELEŞTİRİ YAPARAK YAKLAŞTIK, ALEVİ ÖĞRETİLERİNİ VE KAYNAKLARINI YAYINLADIK"
Program esnasında Alevilik ile ilgili soruları da yanıtlayan Başkan Prof. Dr. Görmez, Alevilik ile ilgili varolan yanlışlar nedeniyle Aleviliğin Sünniliğin zıddıymışcasına algılanmasının son derece yanlış olduğunu ehli beyt yolunun hepimizin ortak yolu görülmesi gerektiğini söylerken Alevilerin müslüman olduğunu bunun ayrı bir dinmiş gibi algılanmasının mümkün olmadığını belirtti. Alevilik çalışmalarının doğrudan bakanlık tarafından yürültüldüğünü ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Alevi vatandaşların sorunları konusunda Diyanet'in empati yaptığını ve bu çerçevede yapılması gerektiği halde yapılamayan üç şey tespit ettiklerini belirtirken şöyle devam etti; "Alevi çalışmalarının çok önemli iki sonucu çıktı; birincisi Madımak otelinin kamulaştırılması. Madımak'ın bir kin ve öfke mekanı olarak kalması doğru değildir. Onun kamulaştırılması en azından bir takım yaraları sarmaya yardımcı olacaktır. Bu konuda biz Başkanlık olarak da destek verdik. Arkasından önemli bir neticesi de Din Bilgisi Ahlak Bilgisi derslerinin içerisine Alevilik öğretisi hakkında doğru bilgilerin konulmuş olması. Bunu da çok önemsiyorum, çünkü yanyana oturan Alevi kardeşinin nasıl ve ne tür öğretilere sahip olduğunu, inanış olarak öğrendiğinde ne kadar yakın olduğunu görecektir. Bunu da son derece önemsiyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Alevilik konusuna beş altı sene evvel empati yaparak yaklaştık. Şunu sorduk kendimize; Diyanet İşleri Başkanlığı mevcut vizyonuyla, yasasıyla Alevi vatandaşlarımıza, kardeşlerimize yönelik ne yapabilirdi de yapamadı.
Bunu sorduk birbirimize. Ve yüksek sesle dedik ki üç şey yapabilirdik ama yapmadık. Bunu bir ihmal olarak görüyoruz. Yüz binin aşan görevlimizi bu ilkenin bu vatanın bir realitesi olarak beraber yaşadığımız Alevi kardeşlerimizin öğretileri hakkında doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayabilirdik. Hacı Bektaşı Veli kimdir, kırk makam nedir, Ehli beyt, kerbela, aşura, muharrem nedir ne değildir bunların ne kadarı camilerde anlatılanlarla ortaktır, cem nedir cem ayini nedir, orada hangi ayet ile başlanır ve hangi ayet ile bitirilir. Bunu derhal başlattık. İkinci olarak ne yapabilirdik; her cuma 15 ila 20 milyon kardeşimiz camilere geliyor. Bir parantez açarak ifade edeyim; Türkiye'de Sünnilik Aleviliğin karşıtı değildir. Herkes otursun Aleviliği tanımlasın Aleviliğin karşısında bir Emevilik çıkar, o da tarihte kalmıştır. Anadolu'da Sünnilik hiçbir zaman Aleviliğin zıddı ve karşıtı olmamıştır. Çünkü ehli beyt yolu, Hazreti Ali, Hazreti Fatıma, Kerbela hepimizin ortak değerleridir. Bir takım yalan yanlış bilgileri biz caminin içinde düzeltebilirdik. Bunu ihmal ettik, öyleyse bunu ele almalıyız dedik ve bunu ele aldık. Diyanet İşleri Başkanlığı kendi televizyon programlarınla ilk defa Alevi büyüklerini çağırdı, aşurayı konuştu, Kerbela'yı konuştu. Üçüncü bir şey daha var; referans kaybından kurtarabilirdik. Çünkü bir kültür şifai kültürle hayatiyetini devam ettiremez. Eğer yazılı kaynaklarını kaybetti ise referanslarını da kaybeder. Dolayısıyla bu referans kaybını da önleyebilirdik. Üzerinde ittifak edilen Alevilik öğretilerinin içinde yer aldığı temel Alevi Bektaşi kaynaklarını ojinal halleriyle ve türkçeleriyle altlarındaki sadeleştirilmiş halleriyle yayınladık."
"İLAHİ VAHYİN RAHMET MESAJLARININ HERKESİN KENDİ ANLAYACAĞI ANA DİLİNE ÇEVRİLMESİ SARFI NAZAR EDİLEMEZ"
Son zamanlarda demokratik açılım çerçevesinde gündeme gelen Kürtçe meal konusuna da açıklık getiren Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez herkesin ilahi vahyin kendi anlayacağı ana dile çevrilmesini arzu etmesinde bir sakınca olmadığını aksine bunun sarfı nazar edilemeyeceğini belirtirken, "Bir insan ilahi vahyin rahmet mesajını kendi ana dilinden okumak istiyorsa bunu tartışmak dahi zayid olur" ifadesini kullandı. Toplumun ibadet ederken kullandığı dilin ortak değerler içerdiğine vurgu yapan Başkan Prof. Dr. Mehmet Görmez; "Kuran-ı Kerim, Kürtçeye, Zazacaya, Arnavutçaya, Boşnakçaya tercüme edilebilir. Bizim açımızdan ilahi vahyin mesajının herkesin en doğru anlayabildiği kendi ana dilinde, en doğru koşabildiği dile çevrilmesi sarfı nazar edilemez. Böyle bir çalışma yapıldığında şu görülecektir; dinin temel bütün kavramlarının Türkiye içinde kullanılan bütün dillerde aynı olduğudur. Buradan hiç kimse bir ayrılık gayrılık üretmeye kalkışmasın. Biz aynı kelimelerle dua ediyoruz, Allah'a yalvarıyoruz. Orada ayniliğimiz ortaya çıkacaktır" diye konuştu.
"HAZRETİ PEYGAMBERİ ESKİ ÇAĞ İLE YENİ ÇAĞIN ORTASINDA BİR YERDE GÖRÜYORUZ. BU ÇALIŞMAYLA ONUN GELECEĞE YÖNELİK VE BU ÇAĞA MESAJINI ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ"
Hadis ilmi konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yürüttüğü çalışmaların son aşamasında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mehmet Görmez, dört yıl önce başlayan çalışmanın önemine vurgu yaptığı konuşmasında Hazreti Peygamberin hadislerinin bir hazine misali ortada durduğunu ancak bazı metodolojik yanlışlıklar nedeniyle üzerinde hassaslıkla çalışılması gereken bir konu olduğunu kaydetti. Tekrarlarla beraber Hazreti Peygamber'in 200 bine yakın hadisi olduğunu belirten Başkan Prof. Dr. Görmez, tekrarların çıkartıldığında 20 – 30 bin civarında bir hadis olduğunu söylerken son zamanlarda hadis çalışmalarıyla ilgili basında çıkan "diyanette reform yapılıyor" türünden açıklamaların gerçeği yansıtmadığını şöyle ifade etti; "Son zamanlarda hadis konusunda yaptığımız çalışmalar basın mensubu arkadaşlarımız tarafından diyanette reform şeklinde aktarıldı. Bu yabancı basında yer aldı. İslam dünyasında yer aldı, uzun sure bunu tekzip etmekle uğraştık. Biz Hazreti Peygamberi, Muhammed İkbal'in ifadesiyle eski çağ ile yeni çağın ortasında bir yerde görüyoruz. Mesajı kaynağı bakımından eski çağa aittir, getirdiği mesajın ruhu bakımından ebedidir ve geleceğe aittir. Biz bu projeyle Resul-ü Ekrem'in mesajını anlamaya çalışıyoruz." Son aşamaya gelen çalışmanın önümüzdeki Ramazan ayına yetiştirilmeye çalışıldığını belirten Başkan Prof. Dr. Görmez, yayınlanacak eserin sahasında önemli bir kaynak olduğunu ve bu sayede binlerce hadisin elektronik ortamda da konularına göre tasnif edildiğini söyledi. Ayrıca Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın tefsiri ile Babanzade'nin Tecdidi Sarih eserlerinin Diyanet Yayınları tarafından güncelleştirileceğini, bunun tarihi bir görev olduğunu kaydetti.
"FACEBOOK VE TWITTER İLE İLGİLİ SÖYLEMEDİĞİM SÖZLER BANA ATFEDİLDİ"
Göreve gelmesinin ardından Diyanet dergisinde yayınladığı mesajında hiç konu edilmemesine rağmen "facebook ve twitter" gibi sosyal paylaşım sistelerine "zehirli aygıtlar" dediği eleştirilerine de yanıt veren Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Benim peygamberim selamı yayınız buyurmuştur. Selamı, esenliği, güvenliği bütün dünyada yayınız demek bu. Bu araçlarla bütün insanlığa selamı yaymak kadar güzel bir şey olabilir mi? O konuda konuşmadığım halde çok ciddi şeyler yazıldı çizildi" derken birbirimizi anlamak için yeni bir yüksek gönül dili geliştirmemiz gerektiğini söyledi. Ayrıca sosyal medyanın olumsuz yönlerine de dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, konuşmasını şöyle bitirdi; "Ancak gençlerimizin sanal ortama mahkumiyetinin bütün yönleriyle doğru olduğu anlamına gelmez, Diyanet İşleri Başkanları, bilimadamları, psikologlar ve din adamları bu konuda konuşmaya devam edeceklerdir. Ancak Diyanet İşleri Başkanı olarak hiçbir konuda genelleme yapmadan Mevlana'nın "kimseyi rencide etmeden akla kapıyı açmak" üslubunu kullanmaya çalışıyoruz."
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.