Samanyolu Televizyonu'nda ve Türkçe Olimpiyatları'nda sunuculuk yapan
İkbal Gürpınar Akit'e önemli açıklamalarda bulundu. Fetullah Gülen grubuna yönelik yaptığı her toplantıda trilyonların toplanmasını sağladığını belirten İkbal Gürpınar, "17 Aralık sonrasında Zaman aboneliğini bıraktığı için babamı tehdit ettiler. Hidayet Karaca'ya bana yaptıklarından dolayı hakkımı helal etmiyorum" dedi.
İşte, yıllarca Samanyolu Televizyonu'nda sunuculuk yapan İkbal Gürpınar'ın şok açıklamaları:
BABAMI TEHDİT ETTİLER
-
Paralel Yapı'nın insanlara nasıl zulüm yaptığına dair yaşadığınız olaylar var mı?
Bakın ben size Babamın bana anlattığı bir meseleyi aktarmak istiyorum. 17 aralık öncesi Zaman Gazetesi aboneliğini iptal ettirdiği zaman, işyerine Vergi Dairesi'nden bir adam gelip 'Neden aboneliğinizi sonlandırdınız? Bak biz sizi kontrole gelmiyoruz, sizi hiç sıkmıyoruz. Tekrar Zaman aboneliğine devam edin' deyip üstü kapalı tehdit ettiler. Sonrasında kıramayacağı kişiler devreye girip yeniden abone yaptırmışlar. Bu kez 17 Aralık sonrası yine aboneliği iptal ettirdiğinde Kırıkkale'deki ağabey olan bir pastahanenin sahibi "Hocam, iptal ettirmek şöyle dursun,daha çok abone olmalı,destek vermelisin" demiş. Babam ise ,artık yaşlandığını,gazetelerin hepsini okuma fırsatı olmadığını söyleyip reddetmiş. Görüyorsunuz şu yaptıklarını değil mi?
HİMMET VERMEYİNCE TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞINDAN İÇERİ ATTILAR
- Başka yaşadığınız bir örnek paylaşabilir misiniz?
Mekke'de 17 Aralık sonrası Kabe'nin dibinde Türk hacılar sohbet ederken İzmit'li kereste tüccarının anlattıkları çok daha korkutucu. Abiler gelip bundan böyle Cemaate her ay 12 bin Tl himmet yapması gerektiğini söylemişler. beyefendi de farklı bir cemaatin üyesi olduğunu, zekatlarını oraya verdiğini,bunlara vermeyeceğini söylediğinde,ısrarcı olmuşlar ama kabul ettiremeyince " Son sözün bu mu? Bundan sonra günah bizden gitti deyip fabrikadan çıkıp gitmişler. Ertesi gün polis kapıya dayanmış ve adamcağızı içeri atmışlar. 2 Gün ne için içeride olduğunu öğrenmeden gözaltında tutulan beyefendi ,mahkemeye çıktığında öğrenmiş suçunu. Tarihi eser kaçakçılığından içeri almışlar.hakim kanıt istemiş,hiçbirşey gösterilmeyince azarlamış savcıyı ve adamı serbest bırakmışlar. Bu olay sonrasında Başbakanlığa bile mektup yazıp 'bunların ne kadar tehlikeli olduğunu anlattım ama bana inanmadılar' demiş. Aslında halkla röportaj yapılsa buna benzer eminim binlerce olay ortaya çıkarılabilir.
Geçen hafta hanımlar toplantısına gittim Güngören'de. Kur'an Kursu için ev sahibinin kira almadan oturtuğu hoca AK Parti'ye oy verdi diye şimdi evi boşaltmasını istiyor ev sahibi. Zira koyu bir Fethullahçı.
HEP ZENGİNLERİN ÇOCUKLARINI OKUTTULAR
- Fetullah Gülen'e bağlı okul ve dershanelerde sizce kimler okutuluyordu? Fakir, zengin ayrımı yapılıyor muydu?
2007 yılında ben Bugün Gazetesinde köşe yazarlığı yapıyorum. Ve gazetede çalıştığım birinin çok zeki bir çocuğu vardı. Benim de etüt merkezlerinde ve dershanelerin açılışında çok emeğim olduğu için buna dayanarak madem dedim bu yerler maddi durumu iyi olmayan çocuklar için açıldı. Böyle zeki bir çocuğumuz var gönderelim dedim. Bana sadece 250 lira indirim yaptılar. Çocuğun taksitlerini ben ödedim. Bu durum sonrasında ben duraksadım. Baktığım zaman hep zenginlerin çocuklarını okuttukları, dar gelirli ailelerin çocuklarından çok azına hizmet verdiklerini gördüm.
ZAMAN GAZETESİ YENİ YAPTIRMIŞIM GİBİ TEKRAR HABER YAPTI
- Siz aynı zamanda onlar için himmet toplantıları yapıyor muydunuz?
Benim yaptığım toplantılarda en az 3 trilyon yardım parası toplanırdı, cemaat için. Önemli şirketlerin sahipleri olurdu ve açık artırma yolu ile yardım parası toplanırdı. Ben bile parmağımdaki yüzüğü çarır açık artırmaya sunardım. Eskiden yapmış olduğum pek çok hizmeti yeni yapmışım gibi gazetelerinde haberini yaptılar ve böylece hala onlara destek veriyormuşum imajı oluşturmak istediler. Örneğin, Bedirhan Gökce ve birçok sanatçıyla ortak yapılan 'Göklerin Titreyişi' isimli albüm sanki yeni yapmışız gibi gündeme getirdiler.
PKK'YA HİZMET EDEN HDP'YE NASIL DESTEK VERİRLER ANLAYAMIYORUM
- Yüzüğünüzü dahi bağışladığınız Gülen cemaatinin PKK'nın siyasi uzantısı HDP'ye oy vermesi sizi nasıl etkiledi?
Bir zamanlar ağlaya ağlaya yardım topladığım cemaatin geçtiğimiz seçimlerde HDP'ye oy topladığını görünce ya şimdi sahtekarlar ya da o zaman sahtekarlardı diyorum. Biz çocuklar dağa çıkmasın diye okulları etüt merkezlerini açtık. Bizlere siz para vermediğiniz ya da az verdiğiniz için 'çocuklar dağa çıkıyor, diyorlardı. Şimdi nasıl PKK'ya hizmet eden HDP'ye destek verirler anlayamıyorum. Sosyal medya üzerinden takipçilerimden bir çoğu kendilerinden HDP'ye oy istediklerini açıkladılar.
HER TOPLANTIDA 3 TRİLYON PARA TOPLUYORDUM
- Sizi şimdi hainlikle suçlayabilirler?
Şimdi bana 'ekmek yediğin yere laf söyleme' şeklinde yorumlar geliyor. Ben onlardan kazandığımın çok daha fazlasını kendilerine yardım olarak geri iade ettim. Her toplantı da 3 trilyon para topluyordum. Anadolu yakasında bir restorantta yapılıyordu toplantılar. Genellikle zengin iş adamları ve eşleri geliyordu.
ALLAH LAFZININ EN AZ 10 BİNE SATILMAK ZORUNDA OLDUĞUNU SÖYLEDİLER
- Toplantılarda sizi rahatsız eden bir durum yok muydu?
Orada beni rahatsız eden bir şey vardı elbette... Bu durumun benzeri de Kod Adı Koz filminde gösterilmişti. O toplantıların birinden bir Allah lafzı satılacak fakat kimse açık artırmaya katılmıyor. Bana bu lafzın en az 10 bine satılmak zorunda olduğunu söylediler. O sırada toplantı da getir götür işlerinde çalışan ve orada bulunan hanımlardan gelir seviyeleri daha düşük iki bayandan biri 4 bin verebileceğini söyledi. Diğer bayan da üstüne 2 bin daha koyarak açık artırmaya katıldı. Sonrasında bir heyecan furyası yaşandı ve o Allah lafzı 10 binin üstünde bir rakama satıldı. Ki bunların yanında ben yüzüğümü veya üstümdeki feracami, eşarbımı beğenenlere açık artırma yolu ile satıyor ve hayır yapılmasını sağlıyordum.
HİDAYET KARACA'YA HAKKIMI HELAL ETMİYORUM
- Sizi en çok üzen nedir?
Beni bir günde batırdılar. Hidayet Karaca'ya bana yaptıklarından dolayı hakkımı helal etmiyorum. Bana Kanal D'den iş teklifi gelmişti. O zamanın parasıyla çok uçuk bir rakamdı. STV'den aldığım da o paranın onda biri kadardı. Hem TRT'de hem de STV'de çalışıyorum. TRT'de yapımcıyla yönetim arasında sorun çıktığı için TRT'den ayrıldım. O zaman tek maaşa kaldığım için geçinemedik, eşimin işi yoktu ve ben STV'den zam veya yeni bir program vermelerini rica ettim. O zamanlar da yeni evliyim. Bir takım masraflarım da vardı. O arada işte Hidayet Karaca'nın yanına gittim. Ya bana yeni bir program yapmalarını ya da maaşıma zam yapmalarını rica ettim. Kanal D'ye de öylesine uçuk bir maaş teklifine rağmen gitmek istemediğimi de söyledim. Kendisi ayağa kalktı ve 'size Kanal D'de başarılar diliyorum' dedi. Ben tabi çok şaşırdım. O olayın akşamında bütün mütevelli toplantılarında benim parayı tercih ettiğimi söyleyerek beni aforoz ettiler. Benim Yakamoz Yayıncılıktan kitabım çıkmıştı. NT mağazaları benim kitabımı çokça sipariş etmişti. Bir gece bütün kitaplarımı yayınevine geri gönderdiler. Yayınevi sahibi benim yüzümden batma noktasına geldi. Bu olayların sonucunda ben Kanal D'de çalışmak zorunda kaldım. Bu durum eski eşimin bir arkadaşı vasıtasıyla Fethullah Gülen'e durumu anlatması üzerine ben tekrar STV'de çalışmaya başladım. Fakat o dönem hamileydim. Doğum sebebiyle ayrıldıktan sonra bir daha hiç çalışmadım.