SABAH, gazeteci Haydar Meriç cinayetinin perde arkasını belgelere dayanarak açıklıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile Emniyet Müdürlüğü'nün iki yıl süren araştırması sonucunda ulaştığı bulgulara göre Haydar Meriç'in, 2011'de öldürülmesine uzanan olaylar zinciri Fetullah Gülen hakkında bir kitap yazacağını duyurmasıyla başladı. Meriç, Gülen'in 1960'lı yıllarda Kırklareli'nde görev yaptığı camideki tuvaletçi ile gayri ahlaki münasebetlerde bulunduğu iddialarının yer alacağı bir kitap hazırlığı yaptığını duyurduktan sonra paralel yapıya mensup istihbaratçı polislerce 'teknik abluka'ya alındı. Telefonları DHKP-C'li olduğu bahanesiyle dinlenen Meriç'in evine gizlice girildi, böcek yerleştirildi, bilgisayarının imajı alındı ve Meriç MOBESE kameraları ile adım adım takip edildi. Kıyıköy Limanı'ndan yabancı bir tekneye bindirilerek kaçırıldığı iddia edilen Meriç'in domuz bağı yapılmış cesedi 18 gün sonra denizde bulundu.
'O KİTABIN ÇIKMAMASI LAZIM'
Haydar Meriç, Kırklareli'nde yaşayan emekli bir öğretmendi. Aynı zamanda Rumeli 39 adlı bir yerel gazete ile haber sitesinin sahibiydi. Araştırmacılığı ile tanınıyordu ve aynı zamanda defineciliğe merakı ile biliniyordu. Meriç, 2011'de 1964-1965 arasında Kırklareli'nde vaizlik yapan Gülen'in bir tuvalet bekçisi ile gayri ahlaki ilişki yaşadığına ilişkin elinde veriler bulunduğunu duyurdu. Meriç, içkili bir ortamda "Gülen hakkında kitap yazacağım. Gülen'in Kırklareli'nde çalıştığı dönemde yaşadığı cinsel sapkınlıklarıyla ilgili bilgi ve tanıklarım var. Yakında bombayı patlatacağım. Bütün Türkiye çalkalanacak" dedi. Kırklareli İstihbarat Şube Müdürlüğü ekiple ri bu bilgiyi ilerleyen günlerde Şube Müdürü İbrahim Şimşek'e iletti. Tanıkların ifadesine göre İbrahim Şimşek, bu istihbaratı getiren polis memuruna, "O kitabın çıkmaması lazım, engellemeliyiz" dedi. Bilgiyi çok önemseyen Şimşek, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'yla da paylaştı. Ankara ve İstanbul'dan 7 kişilik bir özel ekip Kırklareli'ne gönderildi. Kırklareli İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde çalışmalarına başlayan bu ekip göreve çıkarken peruk, sakal ve takma bıyık ile kamuflaj yapıyordu.
MÜŞTERİ KILIĞINDA EVE GİRDİLER
Paralel Örgüt mensubu polisler o andan itibaren Meriç'in her konuşmasını kayıt altına aldı. Ekibin amacı Meriç'in bahsettiği kitaba ilişkin materyallere ulaşmaktı. Kitabın evindeki bilgisayarında olabileceği değerlendirildi ve satılık ilanı olması fırsat bilinip keşif için müşteri gibi evine girildi. Müşteri kılığındaki istihbaratçı polisler dış kapı kilidinin modeli belirlendikten sonra aile olmadığı sırada çilingir ile eve girip bilgisayarın imajını aldı. Bu sırada tedbir olsun diye evi gören bütün güvenlik kameralarının kabloları da kesildi. Fakat bilgisayardan hiçbir şey çıkmadı. Meriç'in evine dinleme cihazı yerleştirilmişti ama bu cihazından da istenen veriler elde edilemedi. Kitap taslağının çantasında olabileceği değerlendirildi ve asayiş polisi ile görüşülerek hiçbir sebep yokken arkadaşlarının yanında parkta çantası arandı. Gülen hakkında yazıldığı düşünülen kitap taslağı orada da bulunamadı. Evine girildiğini, takip edildiğini anlayan Meriç, 31 Mayıs 2011'i 1 Haziran'a bağlayan gece aniden ortadan kayboldu. Meriç'in 00.58'de 66 saniyelik bir telefon görüşmesi yaptığı telefonun hattının da kendisini takip eden istihbaratçılara ait 'patates hat' olduğu belirlendi. Kıyıköy Limanı'ndan bir tekneye bindirilirken görülen Meriç'in cesedi 18 Haziran 2011'de Düzce Akçakoca'da denizin 400 metre açığında bulundu.
AMİRİNE KADIN KUMPASI
Cinayeti araştırmak üzere harekete geçen Kırklareli Cinayet Büro Amiri Ragıp Tunç'un ise başına gelmeyen kalmadı. Meriç'in son görüşmesinin log kayıtlarından silindiğini farkeden Tunç, 'kadın' iftirası atılmak suretiyle görevden uzaklaştırıldı. Yerine gelen Paralel Yapı'ya yakın isim cinayetin aydınlatılmasını engelledi. O dönem Kırklareli İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı olan Salih Döğenci, cinayet ile ilgili bildiklerini anlatmak üzere Ankara'ya gitmesine rağmen bir camide sıkıştırılıp Paralelci meslektaşlarınca tehdit edildi. Tehdit eden meslektaşların TEKOP Şube Müdürü Bekir Mert ile Salih Keskinkılıç olduğu belirlendi. Döğenci, o gün Ankara'dan ayrılmak zorunda kalsa da sonraki günlerde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak bütün bildiklerini anlattı ve tezgâhı çökertti. Döğenci, Haydar Meriç gibi bir sonla karşılaşmaktan korktuğunu da belirtti.
41 YAKALAMA KARARI, 30 GÖZALTI
Cinayet ile ilgili iki yıldır soruşturma yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu operasyon için dün sabah düğmeye bastı. Gazeteci Meriç'in öldürülmesiyle ilgili 41 polis hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Savcılığın talimatıyla polis 22 ilde operasyon yaptı ve 30 kişiyi gözaltına aldı. Ünlü istihbaratçılar Lokman Kırcalı ve Serdal Güldalı hakkında yakalama kararı çıkan isimlerden. Şüpheliler "silahlı terör örgütüne üye olmak", "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "kişisel verilerin hukuka aykırı elde edilmesi", "görevi kötüye kullanma" ve "tehdit"le suçlanıyor. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ofisi ve evine böcek koyan ekipte yer alan ve hakkında açılan dava kapsamında her yerde aranan Enes Çiğci de şüpheli listesinde yer alıyor.
SABAH