ABD'nin New York kentinde tutuklu yargılanan işadamı Rıza Sarraf ve Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın gelecek hafta başlaması beklenen jürili duruşmaları öncesinde son derece ilginç bir gelişme yaşandı. Hakim Richard Berman, Washington merkezli düşünce kuruluşu FDD'nin Başkanı Mark Dubowitz ve Başkan Yardımcısı Jonathan Schanzer'in "İran yaptırımları konusunda" bilirkişi olarak dinlenmesinin önünü açtı. FDD'nin arkasından ise FETÖ çıktı. FDD Başkan yardımcısı Schanzer'in, FETÖ'cülerle panel panel gezip Türkiye'yi karalayan CHP'li eski vekil Aykan Erdemir ile katıldığı bir panelde Türkiye hakkında FETÖ ağzıyla söylenmiş tüm yalanları tekrarladığı görüldü. 12 Ağustos 2016'da Washington merkezli ve ABD ile İsrail amaçlarına hizmet eden Ortadoğu Gerçekleri Vakfı'nın (EMET) toplantısında konuşan Schanzer'in yalanları, ABD yargısının bu davaya tarafsız olarak atadığı bilirkişinin aslında FETÖ tarafında olduğunu gösterdi. İşte Schnazer'in skandal sözleri:
ABD ve İsrail'in Ortadoğu'daki çıkarlarını korumak için kurulan EMET'teki toplantıda Jonathan Schnezer'den sonra CHP'li eski vekil Aykan Erdemir kürsüye çıktı. ABD'de panel panel gezerek Emre Uslu gibi Fetullahçı teröristlere Türkiye'yi karalayan Erdemir, 15 Temmuz'un kurgu olduğunu anlattı. Ordunun zayıflatılarak DEAŞ ile mücadele edemeyecek duruma götürüldüğünü anlatan Erdemir, ordunun önceki darbelerde MİT'e, polise karşı hiç olmadığını, halka ateş açmadığını, meclisi bombalamadığını söyledi. Ardından da "Darbe başarılı olsaydı ölenler binler olurdu. Büyük tutuklamalar, işkenceler gerçekleşirdi. Ekonomi çökerdi. Darbe başarılı olmadı ama tüm bunlar gerçekleşti" diyerek 15 Temmuz'un kurgu olduğunu belirtti.
Yıllardır Erdoğan'ın demokrasiyi bırakarak İslamlaştırdığı bir Türkiye'yi izliyoruz. Türkiye'nin tehlikeli işbirlikleri içinde olduğunu görüyoruz.
Türkiye, İran'la ticaret yapmaya başladı. 15 milyar dolar petrol parası topladılar. Çok yüksek miktarda altın ticareti yaptılar. Bu miktar İran yaptırımlarının delinmesi demektir.
Ardından bundan bir yıl sonra Türkiye güneydoğu bölgesinden, tam da DEAŞ'la sınır olduğu noktadan binlerce insanın geçişine göz yumdu. Bunların içinde silahlı DEAŞ'lılar vardı. Ve Türkiye bunu reddetti. Ayrıca Türkiye DEAŞ petrollerini alıp satmaya başladı. Ama bize bizimle beraber DEAŞ'a karşı savaştıklarını söylediler.
Türkiye, Eylül 2013'te Chinese Precision Machinery Export Import şirketi ile hava savunma sistemi anlaşması yaptı. Bu şirket İran'ın nükleer programına destek verdiği için ABD'nin yasak listesindeydi. Bu da Türkiye'nin müttefiklerini çok kızdırdı.
Ve Aralık 2013'te tüm bu Gülen-Erdoğan çekişmesinin patladığı olay gelişti. 100 milyar dolardan fazla kara para aklama iddialarının olduğu dava ortaya çıktı. Türk hükümeti bunun üzerini kapadı.
Ayrıca Türkiye DEAŞ'a karşı kurulan koalisyona ancak 2015'te katılmaya başladı. Ondan önce hem de kendi sınırlarında olan bir terör örgütüne karşı mücadele etme gereği görmeyerek bizi gerçekten şaşırtmışlardı. Ve bu mücadele için bize İncirlik Üssü'nü kullanma iznini bile vermemişlerdi.
Türkiye bizim için çok önemli bir ortak. En başta coğrafi olarak çok kritik. Ancak darbe girişiminden sonra bunun arkasında Gülen'in, Gülen'in arkasında ise CIA ve ABD'nin olduğunu söylediler. Bunu Rusya'ya bildirdiler. Bu bir NATO ülkesinin yapabileceği bir şey değil.
Türkiye'de ciddi miktarda nükleer silah var ve onlar NATO üyesi olmayan ülkelerle flört yapıyorlar. ABD'yi, NATO'yu. CIA'yı suçluyorlar.
Tüm bunlar ise farklı bir dava ile ilgili. Rıza Sarraf davası... Sarraf, İran ve Türkiye arasında altın ticaretini yapan kişidir. Ve o itirafçı olacak. Ardından tüm bu kirli para ilişkilerini anlatacak.