"KİTAP VE SÜNNET, SAHABE UYGULAMASINDA SOMUTLAŞMIŞTIR"
Bu ilahi inayet ve rahmetin, peygamberler silsilesinin sonuncusu Hz. Muhammed Mustafa indirilen son vahiy olan Kitap ile onun açılımı olan Sünnet'te ifadesini bulduğunu dile getiren Erbaş, "Kitap ve Sünnet, sahabe uygulamasında somutlaşmıştır. Sahabeden itibaren ortaya konulan anlama ve yorumlama çabalarının sonucu olarak belirlenen dinin ilke ve kuralları, tarih boyunca yapılan içtihatlarla şekillenmiştir." diye konuştu.
İslam'ı temel kaynaklarının kitap ve sünnet olduğunu vurulyan Erbaş, "Bu iki ana kaynağın sunduğu bilgi icma, kıyas, istihsan, maslahat gibi delil ve yöntemlerle işlenerek farklı zamanlarda ve farklı kültür havzalarında yaşayan bütün Müslümanları dinin kuşatması sağlanmıştır. İslam dininin, ilahi vahyin son halkası ve insanlığa evrensel bir davet olmasının gereği de budur" ifadelerini kullandı.
"SADECE KUR'AN'IN YAHUT SADECE KUR'AN VE SÜNNET'İN ESAS ALINMASI GEREKTİĞİ DÜŞÜNCESİ DE DOĞRU DEĞİLDİR"
İslam'daki sabiteler ve değişkenlerin, sahabe asrından itibaren oluşan zengin ilim geleneğinin ürettiği usuller çerçevesinde belirlendiğini anlatan Erbaş, "Söz konusu gelenek, tarihi süreç içerisinde farklı zaman dilimlerinde, döneminin kültürünü, ihtiyaç ve problemlerini gözeterek ortaya çıkan birikimi ifade eder. Geçmişten bize ulaşan yorum ve yaklaşımlardan oluşan bu birikimin dinin bizzat kendisi olarak algılanması da, bütünüyle göz ardı edilerek, sadece Kur'an'ın yahut sadece Kur'an ve sünnet'in esas alınması gerektiği düşüncesi de doğru değildir." şeklinde konuşu.
Erbaş, yenilenmeyi ifade eden ve geleneklerinde var olan ıslah, ihya ve tecdid kavramlarının, dönemsel ihtiyaçlar gözetilerek güncel sorunların belirli bir usul çerçevesinde çözümlenmesi çabasına işaret ettiğini söyledi.
Modern dönemle birlikte hızlı ve etkili bir değişimin yaşandığı inkar edilemeceğini vurgulayan Erbaş, şunları kaydetti:
"Evrensel bir din olan İslam'ın yaşanılan durum karşısında bu değişime cevap verebilecek bir iç dinamizme sahip olduğu açıktır. Makasıddan maslahata, örften istihsana kadar birçok çözümün imkanını bünyesinde barındıran içtihat bu dinamizmi sağlayan ana unsurdur."
İçtihat beşerî bir faaliyet olduğu için her müctehid, usûl/yöntem anlayışı, bilgi birikimi ve çevresel/toplumsal etkenler sebebiyle farklı görüşler ileri sürebilmiştir. Anlayış, bilgi ya da toplumsal etkenlerdeki değişmelerin beşer ürünü olan içtihatlarda da değişime sebep olması son derece doğal bir durumdur. Fakihler bu gerçeği; "Ezmânın tağayyuru ile ahkâmın tağayyuru inkâr olunamaz" kuralıyla ifade etmişlerdir.
Zamanın ve sosyal hayatın değişiminin bir sonucu olarak ortaya çıkan yeni meseleler ve güncel konular hakkında görüş beyan ederken çağın idrakine hikmete uygun bir dille sunulmasına ihtiyaç olduğu açıktır. Bu konuda, toplumun her kesimine hitap edebilecek kuşatıcı ve anlaşılır bir dil ve üslup kullanılması, tek doğrucu yaklaşımlardan uzak durulması, nefret ve şiddet içerikli söylemlerden kaçınılması gerekmektedir.
"FRANSA'DA YAYINLANAN BİR BİLDİRİDE DİLE GETİRİLEN İDDİALAR KUR'AN'A YAPILMIŞ EN BÜYÜK İFTİRADIR"
Kur'an-ı Kerim, Allah'ın indirdiği son kitaptır. Bu ilahi kelam, hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir. Yakın zamanda Fransa'da yayınlanan bir bildiride dile getirilen iddialar Kur'an'a yapılmış en büyük iftiradır. İslam medeniyetinin farklı inanç mensupları ile bir arada yaşama tecrübesi bildirgede dile getirilen iddiaları ve ithamları yalanlamaktadır.Diyanet İşleri Başkanlığı, ibadet vakitlerini geçmişten günümüze İslam âlimlerinin ve astronomların ortak görüşünü, İslam dünyasındaki uygulamaları ve bilimsel gözlem sonuçlarını göz önünde bulundurarak belirlemektedir. Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığının sürdürdüğü gözlem sonuçları Diyanet takviminde yer alan ibadet vakitlerinin doğruluğunu bir kez daha teyit etmiştir.