Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından ATO Congresium'da düzenlenen "İktidarının 16. Yılında AK Parti Sempozyumu"nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli açıklamalarda bulundu.
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Kuruluşundan bugüne AK Parti Sempozyumu'nun başarılı geçmesini diliyorum. Bu kapsamlı toplantı için SETA yöneticilerini tebrik ediyorum. AK Parti'yi ve AK Parti dönemini anlamanın bugünlerde çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Siyasetten dış politikaya, ekonomiden toplumsal alana kadar her alanda AK Parti'nin Türkiye'de gerçekleştirdiği büyük dönüşümün konuşulacak, değerlendirilecek olmasını doğrusu çok çok önemli görüyorum. SETA bu başlıklarda yayınladığı 4 ayrı kitapta sempozyumun tartışma zeminini zaten oluşturmuştu.
Partimiz söz konusu olduğunda her fırsatta ifade ettiğim bir tespitimi burada sizlerle paylaşarak sözlerime başlamak istiyorum. Biz en başından beri AK Parti'yi milletimizin partisi olarak gördük ve öyle tanımladık. Dolayısıyla AK Parti'nin tarihi milletimizin tarihi kadar eskidir. Cumartesi günü yapacağımız büyük kongremizde bu konuyu enine boyuna kamuoyumuzla paylaşacağız. Özellikle vurgulamak istediğim husus AK Parti'yi anlamak için önce Türkiye'yi ve Türk milletini anlamak gerekir.
Coğrafyasıyla, tarihiyle, kültürüyle, sevinciyle, hüznüyle bu milleti anlamayan hiç kimse AK Parti'nin ne olduğunu, nereden geldiğini, ne yaptığını, nereye gittiğini çözemez. AK Parti'nin nasıl olup da iktidar olduğuna, girdiği her seçimden birinci çıktığına akıl erdiremeyenlere tavsiyemiz bakış açılarını değiştirmeleridir. Her yarışı kaybedenlerden bazılarının, işi millete hakarete kadar vardırmaları aslında hiç de şuursuz bir tepki değildir. bunlar geçmişte hem devletin imkanlarını tepe tepe kullanmış, hem de milletimizin değerlerine inancına savaş açmış faşist bir zihniyetin önümüzdeki temsilcileridir. Seçimden sonra sergiledikleri tavırlar da AK Parti'yi değil milleti yenememiş olmanın hırsından kaynaklanıyor. Bu kesim artık ülkemize ve milletimize olan düşmanlıklarını, AK Parti'ye muhalefet örtüsü altında gizleyemez hale geldi. Tüm bunları esasen hayırlı gelişmeler olarak görüyorum. Türkiye tartışmaların, semboller kodlarla değil açık yüreklilikle yapıldığı bir ülke olmalıdır.
"YAPABİLECEĞİMİZ İKİ ŞEY VAR"
Türkiye'ye yönelik açık bir ekonomik saldırı var. Eskiden bu işler daha örtülü dolaylı yollardan yapılırdı. Şimdi bodoslama şekilde üzerimize geliyorlar. Yapabileceğimiz iki şey var. Bunlardan biri ekonomik, diğeri siyasi tavırdır. Ekonominin gerektirdiği teknik tedbirleri aldık, alıyoruz. Hazine ve maliye bakanlığımız ile tüm ilgili kurumlarımız gece gündüz çalışıyorlar, çalışıyoruz. Biz de tüm süreci yakından takip ediyoruz.
Yapabileceğimiz ve bana göre asıl önemli olan husus siyasi duruşumuzu sağlam tutmaktır. Madem maruz kaldığımız saldırının ekonominin gerçek durumuyla ilgisi yoktur, işin arkasında başka niyetler vardır. öyleyse bizim de kendimizi buna göre konumlandırmamız gerekiyor. Bunları söylerken, ekonomi alanında, cari açık faizler enflasyon başta olmak üzere çözmemiz gereken bazı sorunlarımız olduğu gerçeğini gözden ırak tutmuyoruz. Ama aynı zamanda ülkemizin uzun süredir, gerçekten ekonomik gücüyle mütenasip olmayan bir konuma yerleştirmeye çalıştığını da biliyoruz. Son saldırı bu haksızlığın üzerine adeta dikenle gelinerek cilalı sözleri fiyakalı raporları, caf caflı grafikleri anlamsız hale getirmiştir. Türkiye ismini kapatıp ülkemizin ekonomi verilerini, yerli yabancı dost düşman kime gösterirseniz gösterin ortada gariplik olduğunu görecektir.
"HAMDOLSUN EKONOMİMİZ TIKIR TIKIR ÇALIŞIYOR"
Dolar ülkemizin parası karşısında 4,8 seviyesinden nasıl oldu da 7'lere fırladı? 15 Temmuz sabahı 2,8 seviyesinde olan kurun iki yılda 4,8 seviyesine çıkmış olması dahi anlamsızken bu durumu nasıl izah edeceğiz? Ortada bir anormallik var mı diye baktığımızda gördüğümüz manzara şudur. Türkiye'nin 1994 ve 2001 krizinde, ülkemizde veya 10 yıl önceki mortgage krizinde olduğu gibi bankaları mı battı? Hayır. Bugün ülkemiz dünyadaki en sağlam bankacılık sistemlerinden birine sahiptir. Borçlarımızı tıkır tıkır ödediğimiz gibi, kamu borç stokunun ödemesi konusunda Avrupa'nın en iyisiyiz. Türkiye üretemez duruma mı düştü? Hayır. Hamdolsun ekonomimiz tıkır tıkır çalışıyor. İhracatta turizmde rekorlar kırdığımız dönemden geçiyoruz. Bir savaşa mı girdik? İşgale mi uğradık? Siyasi kaos mu yaşıyoruz? Hayır. Tam tersine kendi topraklarımızda da bölgede de huzurun güvenin teminatı bir ülke durumundayız.
"DEMEK Kİ ÜLKEMİZE YÖNELİK DAHA DERİN BİR OPERASYON VAR"
Öyleyse bu soruna her zamanki klasik yaklaşım dışındaki bir bakış açısıyla bakmak zorundayız. Bizim yaptığımız şu anda budur. İşin ekonomi tarafının küresel boyutu olduğu açıkça ortadadır. Amerika sadece ülkemizi değil, Çin'den Rusya'ya İran'dan Avrupa'ya kadar pek çok yeri ekonomik bakımdan hedef almış durumda. Hemen yanı başında Kanada'yı hedef almış durumdadır. Ama bu durum tek başına ülkemizde yaşananları izaha yetmiyor. Demek ki ülkemize yönelik daha derin bir operasyon var. Ekonomide geçtiğimiz 16 yılda ülkemizi 3,5 kat büyütmekle sıçrama yaptık. Yine de dünyanın toplamda 17'inci, satın alma paritesine göre 13'üncü büyük ekonomi olmasının bu derece büyük husumete yol açması akla ve mantığa uygun değildir.
Tabi ki kendimize güveniyoruz. Bu noktada kendimize inancımız var. Ama eksiklerimizi de gayet iyi biliyoruz. AK Parti döneminde en önemli değişim, devletimizle milletimizi barıştırarak, ülkemizin gücünü ekonomide kat ettiği mesafenin çok ileri bir yere taşıması olmasıdır. sanıyoruz birileri bu durumu kabullenemiyor. Rahatsızlık burada. Bunlar sahada bize istediklerini yaptıramayınca, ekonomiyi de bir silah olarak kullanmaktan çekinmiyorlar. Ekonomiyle ilgili kararlarımızı bu derece soğuk kanlı almamızın sebebi işte bu arka plandır.
Ya biz sizinle stratejik ortak değil miyiz? Somali'de beraber olmadık mı? Afganistan'da herkes bir tarafa dağılırken orada beraber olmadık mı? Kosova'da beraber olmadık mı? Peki bu yaptığınız nedir? Ne yapmak istiyorsunuz? Nereye varmak istiyorsunuz? Ama şunu bilmeniz lazım. Bu milletin karakteri sağa sola savrulan bir karakter değildir.
Ha şunu da söyleyeyim. Yaşadığımız sürecin bize bir maliyeti vardır. ama operasyonları gerçekleştirenlere de bir maliyeti olduğu şüphesiz. Zira Türk milleti istiklali ve istikbali söz konusu olduğunda, canıyla malıyla tüm varlığıyla ortaya koyacağını defaatle göstermiştir. 15 Temmuz bunun en son, en çarpıcı örneğidir. Dün milletimizle birlikte tankların, topların, uçakların, namluların karşısında dimdik durmuştuk. Kimsenin şüphesi olmasın ki, bugün de doların kurun enflasyonun faizin karşısında aynı kararlılıkla duracağız. Ben milletime inanıyorum. Milletimin bu konuda kararlılığına inanıyorum. Onlar yoğun şekilde şu anda Türk Lirasını hemen alıp, doları bankalara bozdurduğunu görüyorum. Mesele bu. Dolar, hemen bozdurulup Türk Lirası'nın onurunu korumamız işte bunlara en güzel cevap olacaktır. ABD'nin elektronik ürünlerine boykot uygulayacağız.