Bazı İngiliz yayın organları, Yeni Zelanda'da iki camiyi hedef alan terör saldırısıyla ilgili haberlerinde Avrupa'daki terör saldırılarına oranla farklı bir dil kullanmayı tercih etti.
Dünyanın önde gelen medya kuruluşlarında saldırıyla ilgili haberler genel olarak terör saldırısı başlığıyla sunulurken BBC, katliama ilişkin haberlerini sadece "silahlı saldırı" ya da "Yeni Zelanda cami saldırısı" ifadesiyle izleyicilerine aktardı.
6 kişinin öldüğü 22 Mart 2017 Londra saldırısı için "terör" ifadesini kullanan BBC'nin 49 Müslümanın öldüğü katliam için bu değerlendirmeyi yapmaması tepki çekti.
BBC'YE TEPKİ
İran'ın Londra Büyükelçisi Hamid Baidinejad, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "BBC'nin yöneticileri için Londra'da bıçaklı saldırı terörist saldırı sayılır ancak Yeni Zelanda'daki katliam sadece bir saldırıdır." ifadesini kullandı.
Pakistan İnsan Hakları Bakanı Şirin Mezari, Twitter hesabından şu mesajı paylaştı:
"Şu anda BBC'yi izliyorum ve Avustralya'daki BBC muhabirinin Yeni Zelanda'daki terör saldırısıyla ilgili haberinde 'terörizm' ifadesini kullanmaması nedeniyle şoke olmuş durumdayım. Bunun yerine toplu öldürme diyorlar! İğrenç. Terör saldırısı olduğu bu kadar açık olduğu halde neden 'terörizm' kelimesini kullanmaktan kaçınıyorlar?"
BBC'nin eski editörlerinden Rifat Jawaid de İngiliz yayın kuruluşuna tepkisini, "Eski bir BBC editörü olarak göz kamaştırıcı şekildeki taraflı yayınlarınızdan inanılmaz derecede hayal kırıklığı duyuyorum. Avustralya ve Yeni Zelanda başbakanları saldırıları terör saldırısı olarak nitelemesine rağmen televizyonunuz ve editörleriniz için bu sadece bir cami saldırısı! Utanç verici." ifadeleriyle dile getirdi.
TERÖRİST İÇİN "MELEK ÇOCUK" DEDİ
Diğer tepki çeken bir İngiliz basın kuruluşu da Daily Mirror gazetesi oldu. Gazete, "Camilerde katliam" üst başlığını kullandığı haberinde, ilk sayfada teröristin babasının kucağında küçüklük fotoğrafına yer vererek, Brenton Tarrant için "Şeytani bir aşırı sağ katliamcısına dönüşen melek çocuk" ifadesini kullandı.
Eski arkadaşlarının ifadeleri kaynak gösterilen haberde, teröristin, "çocuklar için ücretsiz spor programları veren sevimli bir kişisel antrenör olduğu" ancak "son yıllarda yaptığı seyahatler sırasında bir şeylerin onu değiştirdiği" savunuldu.
"BATI BASINININ KURUMSAL IRKÇILIĞININ BİR ÖRNEĞİ"
Gazetenin katliam için "terör" ifadesini kullansa da teröristin çocukluk fotoğrafıyla konuyu çarpıtmaya çalıştığı değerlendirmesi yapıldı. Matt Wain adlı Twitter kullanıcısı, aynı gazetenin ABD'de gece kulübüne yönelik terör saldırısının faili için "DEAŞ'lı manyak" dediğini hatırlatıp aradaki farka dikkati çekti.
Adam Walker adlı başka bir kullanıcı, gazetenin etik değerlerden uzak olduğunu yazarken, James Mather farka dikkati çekerek, "Batı basınının kurumsal ırkçılığının bir örneği. Bu örnekte, Daily Mirror, onların en kötüsünden hayret verici şekilde çok daha kötü durumda." değerlendirmesini yaptı.
Okuyucular, "utanç verici", "korkunç", "rezil gazete, rezil editörler", "tiksindirici," gibi ifadelerle gazeteye tepki gösterdi.
FRANSIZ BASINI DA "TERÖR" DEMEDİ
Fransa'da gerçekleşen saldırılar için "terör" ifadesini kullanan ülkenin en önde gelen gazeteleri de Yeni Zelanda'yla ilgili haberlerinde bu ifadeyi kullanmaktan kaçındı.
Le Figaro Gazetesi, Paris'te 13 Kasım 2015'te 130 kişinin öldüğü saldırıyı terör saldırısı olarak nitelendirirken, camilerdeki Müslümanları hedef alan katliamı terör saldırısı olarak görmedi.
Le Parisien gazetesi de aynı şekilde Yeni Zelanda'daki saldırıya ilişkin yayımladığı haberlerde terör saldırısı ifadesini kullanmadı. Geçen senelerde ülkede meydana gelen saldırıları terör saldırısı olanak nitelendiren kamu yayıncısı France Info'nun bu saldırı için aynı değerlendirmeyi yapmaması dikkati çekti.
Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde cuma namazı sırasında on dakika arayla iki camiye düzenlenen terör saldırısında 49 kişi yaşamını yitirmişti. Hem Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern hem de Avustralyalı mevkidaşı Scott Morrison, Christchurch kentindeki saldırıların hemen ardından yaptıkları açıklamalarda olayın terör saldırısı olduğunu açıklamıştı.
KILIÇDAROĞLU'NUN YOLDAŞLARI!
BBC ve Daily Mirror, müslümanlara karşı yapılan bu hain saldırıyı uluslararası arenada masumlaştırma ve aklama peşine düşerken, içeride de aynı görevi CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu üstlendi. İç siyasette PKK ve FETÖ ile işbirliği içinde hareket ederek Türkiye düşmanlığını kendine görev edinen Kılıçdaroğlu'nun bu tutumu arkasında kimlerin olduğunu, kimlere hizmet ettiğini ve nasıl bir ihanet içerisinde olduğunu gözler önüne serdi.
SAADET PARTİSİ DE AYNI İHANETİN İÇİNDE!
Öte yandan 31 Mart Yerel seçimleri öncesi Zillet İttifakı etrafında toplanan, HDPKK ile dahil işbirliği yapan CHP'nin ortağı Saadet Partisi de Kılıçdaroğlu'nun bu skandal açıklamalarına karşı sessiz kalmayı tercih etti. Kendilerini sözde İslami değerlere sahip çıkan bir parti olarak tanıtan Saadet Partisi'nin küçük hesaplar uğruna CHP'nin bu skandal açıklamalarına karşı sesini çıkarmaması da ihanetin boyutunu gözler önüne serdi!