İşte Süleyman Soylu'nun açıklamalarından satırbaşları:
"Hakkari Çukurca sınırında bulanan üst bölgesindeki çatışmada şehit olan 4 arkadaşımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Yurt genelindeki bütün şehit cenazelerinde katılan devlet erkânına göre aldığımız güvenlik önemler ve tedbirler bellidir. Yine aynı önlemler alınmıştır.
Cenazeye yaklaşık 12 bin vatandaşımız katılmıştır. Tören esnasında henüz cenaze namazı kılınmamışken önce Mansur Yavaş alana gelmiştir. Orada bulunan köylü kadınlarının kısmi protestosu olmuştur. Daha sonra alana Kılıçdaroğlu gelmiştir. Kendisine yönelik yoğun sözlü protestolar olmuştur. Cenaze namazının ardından şehidimizin cenazesi, cenaze arabasına konulmuştur.
Törenin bu kısmında, Kemal Kılıçdaroğlu aracına giderken kendisine açıkça bir saldırı olmuştur. Kendisinin aracına güvenle ulaşmasının mümkün olmadığı görülünce, kendisi mahalledeki bir eve alınmıştır.
GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ÜST DÜZEY
Törendeki bu hareketlenme başlar başlanmaz, 1 jandarma bölüğü, 2 jandarma özel harekat bölüğü, Emniyet'ten 350 çevik kuvvet, 9 özel harekat timi bölgeye sevk edilmiştir. Evin çevresindeki kalabalığın dağılması için Milli Savunma Bakanımız, Milli Eğitim Bakanımız, Çubuk Kaymakamımız teskin edici konuşmalar yapıyor.
'GÖZALTINA ALINANLAR AKKUZULU KÖYÜNDEN'
Temel üzüntümüz şudur, biz şehit cenazelerini milletçe huşu içinde gerçekleştiririz. İnancımı gereği, geleneğimiz ve alışkanlığımızda bu var. Elbette ki siyasetçiler gerek şehit cenazelerinde, gerekse başka yerlerde tepkilerle karşılaşabilir. Burada tepkinin fiziki saldırıya dönüşmesi söz konusudur ve bizim bunu tasvip etmemiz mümkün değildir. Bju nedenle adli ve idari soruşturma başlatıldı ve hadiseye karıştığı tespit edilen 4 kişi gözaltına alınmıştır. Bununla birlikte şehir dışına çıkan şehit yakını bir kişi daha gözaltına alınmıştır. Bundan sonra da 4 kişi daha gözaltına alınmıştır.
Cenazeye kimin katıldığı, kimin geldiği bellidir. Kameralarla ve plaka tanıma sistemiyle kimin geldiği tespit edilebilmektedir. İnternetin, iletişim imkanlarının ve sosyal medyanın da etkisiyle, toplumsal olayların ilk saatlerinde bir bilgi kirliliği yaşıyoruz. Maalesef bu olayda da yaşananlara ilişkin bazı yanlış bilgi ve değerlendirmeler olduğunu gördük. Dünden beri başka yerlerden insan taşındığı gibi iddialar ortaya atıldı. Biz de bunu araştırmak için müfettişlerimizi görevlendirdik. Şimdiye kadar yağpılan çalışmalarda, olayın dışardan gelen bir provokasyondan kaynaklandığını tespit edemedik. Ayrıca Kılıçdaroğlu'na yumruk atan kişinin şehidin hısımı ve köylüsü olduğunu tespit ettik. Şehit cenazelerine Anadolu'nun her yerinden insanlar gelir. Dünkü olayda Kılıçdaroğlu'nun çevresindeki herkesin Akkuzulu'dan olduğunu tespit ettik. Akkuzulu'nun dışından da Çubuk'tan da cenazeye katılanlar olabilir.
'ORGANİZE BİR PROVAKASYON GÖRÜLMEDİ'
Bizim ilk yaptığımız değerlendirmelerde, ortada organize bir provokasyon olmadığı görülmüştür. Tepkinin bu hale gelmesi ne kadar yanlışsa, bu olaydan siyasi bir rant çıkarmak da o kadar yanlıştır. Sorumluluk noktasındaki insanlar sağlam ve gerçek bilgilerle hareket etmelidir. Gerginlik oluşturacak adımlardan kaçınmak herkesin temel prensibi olmalıdır. Her seçim arkasında tortular bırakır.
Böyle bir hassas dönemde, bir genel başkan bir cenazeye gelecekse, genel başkanın güvenlik birimleri bunu güvenlik güçleriyle paylaşmalıdır. Seçimdeki pozisyonlar açık ve nettir. CHP'nin HDP'yle teması ve HDP'nin kendisini PKK'yla ayrıştırmaması toplum önünde gerçekleşmiştir. Kemal Kılıçdaroğlu'nun cenazeye geleceğine dair herhangi bir bildirimi olmamıştır. Kimsenin haberinin olmadığı bir katılıma yönelik, örgütlü bir provokasyon iddiası da gerçekçi değildir. Özellikle de bir gün önce Sayın İmamoğlu, Pervin Buldan ve Selahattin Demirtaş arasındaki güzellemeler kamuoyuna yansımıştır. Tüm bunları konuşurken, bu psikolojik ortamı da gözönüne alıyoruz.
2.5 yıldır İçişleri Bakanlığı yapıyorum ve sorumluluklarımın bilincindeyim. Bakanlığım döneminde birçok seçim kampanyası yapıldı. Sadece kendisine değil herhangi bir siyasetçinin güvenliğine halel getirdim mi?
Kimse kusura bakmasın, Kılıçdaroğlu ve CHP'nin bu meseleye bakışı yapıcı ve birleştirici değildir. Genel Başkan Yardımcılarının sürekli şahsımı hedef göstermesi, buradan siyasi bir rant elde etme çabası, alalacele genel merkez önüne toğpladıkları kişilere şahsıma sürekli küfürler ettirmeleri hangi anlayışta olduklarını göstermektedir.
'BEDELİNİ ÖDEMEYE HAZIRIM'
Her seçimde partilerin söylemleri olabilir ve olacaktır. Ancak seçimler yapılmış ve bitmiştir. Herkes PKK terörü karşısında tavrını almak ve safını belli etmek zorundadır. İkircikli tutumlar millet tarafından kayıt altına alınmaktadır ve milletimizin hafızası çok güçlüdür.
Oluşturulmaya çalışılan iklim ve kurgu çok net bellidir. Bugün HDP, PKK ile arasına bir duvar örmemiştir. Bilinmeli ki, terörle mücadelemiz aynı kararlılık ve aynı anlayışla devam edecek. Bu psikolojik iklime de ve bunu oluşturmak isteyenlere de teslim olmayız.
Herkes itidal ve sağduyuya davet ediyoruz. Bunu davet etmek yetmez, gereğini yapmak gerekir. Benim için ülke ve milletimin menfaati her şeyden önce gelir. Memleketime, ülkeme, milletime yapmış olduğum hizmetin bedelini ödemeye hazırım. Bunun tayin edicisi ne Kılıçdaroğlu ne de avanesidir."