AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, bir televizyon kanalının canlı yayınında açıklamalarda bulundu. Binali Yıldırım'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;
CHP ADAYININ İSMAİL KÜÇÜKKAYA İLE GÖRÜŞMESİ
Burada önemli olan her iki adaya da eşit mesafede durulması. İsmail Bey CHP adayı ile yüz yüze, benimle de telefonla görüşme gerçekleştirmiştir. Ekrem Bey, siyaseten kabul edilemez bir iş yapmıştır. Benim danışmanımla görüştüysen CHP adayının da sadece danışmanıyla görüşmen gerekir.
Yıldırım "Sordum fakat İsmail Bey'den bunun cevabını alamadım. Rakibinle yüz yüze bir odada görüşmeniz ayrı şey benimle telefonda görüşmen ayrı şey. İsmail Küçükkaya'dan bu yaşananlara cevap alamadım" ifadelerini kullandı.
GÖRÜŞME KAMUOYUNDAN GİZLENMİŞTİR
Olması gereken iki tane rakibin program öncesi belirlenen kurallar çerçevesinde her iki adaya da eşit mesafede durulması, kamuoyunun takdirine bırakıyorum, adaylara dürüst muamele yapılmamıştır, görüşme kamuoyundan gizlenmiştir. Keşke bu güzel program yayın öncesi ortaya çıkan bir durumla anılmasaydı, iyi bir sınav verilemedi, rakibimiz ve moderatörün ilişkisi programın değerini azaltmıştır.
MODERATÖRÜN TUTUMUNU ÖNEMSEMEDİM
Ortak yayında verdiğim cevaplar konusunda moderatörün tutumu, davranışını önemsemedim. Ne sorulursa sorulsun dürüstçe cevaplar vermeyi tercih ettim. Tabi ki önemli olan herkesin dikkat kesildiği bu yayında herkesin duymak istediği mesajları vermekti. Rakibimle çok programı sağlıklı yürütebildiğimi söyleyemem. Birçok konuda doğru olmayan ifadeler, tutarsızlıklar... Sürekli bunları düzeltmekle geçti. Daha fazla girmemiz gereken konulara daha az zaman ayırabildik.
"MODERATÖRÜN İLİŞKİSİ PROGRAMIN DEĞERİNİ AZALTMIŞTIR"
Olması gereken iki tane rakibin program öncesi belirlenen kurallar çerçevesinde her iki adaya da eşit mesafede durulması, kamuoyunun takdirine bırakıyorum, adaylara dürüst muamele yapılmamıştır, görüşme kamuoyundan gizlenmiştir. Keşke bu güzel program yayın öncesi ortaya çıkan bir durumla anılmasaydı, iyi bir sınav verilemedi, rakibimiz ve moderatörün ilişkisi programın değerini azaltmıştır.
"NE SORULURSA SORULSUN DÜRÜSTÇE CEVAPLAR VERMEYİ TERCİH ETTİM"
Ortak yayında verdiğim cevaplar konusunda moderatörün tutumu, davranışını önemsemedim. Ne sorulursa sorulsun dürüstçe cevaplar vermeyi tercih ettim. Tabi ki önemli olan herkesin dikkat kesildiği bu yayında herkesin duymak istediği mesajları vermekti. Rakibimle programı çok sağlıklı yürütebildiğimi söyleyemem. Birçok konuda doğru olmayan ifadeler, tutarsızlıklar... Sürekli bunları düzeltmekle geçti. Daha fazla girmemiz gereken konulara daha az zaman ayırabildik.
"HATA YAPTIM, ÖZÜR DİLERİM' DESEYDİ MESELE KAPANIRDI"
Buna ne söyleyelim, artık cümle alem biliyor ki böyle bir şey oldu. Görüntülerle de ses kayıtlarıyla da ortaya çıktı. Hatta yakın arkadaşı Fatih Portakal bile bunun yanlış olduğunu buna karşılık bir tavır alması gerektiğini, kamuoyunu rahatlatıcı bir şey söylemesi gerektiğini, görüntüler var elimizde, yayımlamak istemiyoruz dediğini hepimiz biliyoruz. Bütün bunlara rağmen yol yakınken "Tamam ben böyle bir hata yaptım, özür dilerim..." deseydi mesele kapanırdı.
"Böyle bir şey söylemedim" dedikten sonra bunun ortaya çıkmasıyla millete yalan yalan söylemiş oldu. Şimdi özrü milletten dilemesi gerekir. Validen özür dilemesi yetmez. Siz İstanbul'u yönetmeye adaysınız, alelade bir insan değilsiniz. Söylediğiniz bir şeyi "Yok söylemedim" diye inatla sürdürürseniz insanlar size nasıl güvenecek?
Sürekli yalanlama beni mutlu etmiyor. İstanbulluların vaktinin bunlarla israf edilmesine gönlüm razı değil. Halbuki bizim İstanbul'u konuşmamız lazım. İstanbul projelerini, trafiğini, yeşil alan ihtiyacını, kentsel yenilemeyi, otopark meselesini, güvenliğini konuşmamız lazım. Tüm bunlarla ilgili çözümlerimizi projelerimizi, çözümlerimizi, "İstanbullunun hayatını nasıl kolaylaştırırız, ekonomik zorluklarında nasıl destek olabiliriz?" bunları konuşmamız gerekirken olay kişiselleştiriliyor, adayın çelişkileri üzerinde konuşuyoruz. Bu çok sağlıklı bir şey değil ve bu da beni doğrusu mutlu etmiyor.
İmamoğlu başlı başına bir projedir. Biz Cumhur İttifakı'yız ve bu ittifakta yer alanlar bellidir. Karşı tarafta CHP ve İYİ Parti var. HDP'nin ise açık açık bu Millet İttifakı'na destek olduğunu görüyoruz.
HDP açıklama yapıyor ama borcunuzu da ödeyin diyor. Herhalde bir anlaşma var aralarında. Bu da dolaşıyor ortalıkta. Hangi kurumu kime verecekleri konusunda. Kürtler demek HDP değildir. İstanbul, Türkiye'nin özetidir.
SAYIŞTAY RAPORU
Sayıştay raporunda böyle bir rakam yok dedim, kamu zararı ve usulsüzlük yok. Denetim esnasında ödeme yapılmadığı tespit edilmiş daha sonra KİPTAŞ bu parayı ödemiş. Bunların hiçbiri usulsüzlük değil, tespit, bir kamu zararı oluşursa rapor oluşturulur ve yargılamaya tabi tutulur.
BEYLİKDÜZÜ SAYIŞTAY RAPORU
Sayıştay 6 milyon 553 bin liralık kamu zararı oluştuğuna hükmetmiş, şuanda İmamoğlu ve arkadaşları hakkında yargılama yapılıyor. Belediye 5 yılda 10 bin 265 tane ihale yapmış, sözleşme imzalanan firma sayısı 8 bin 393, iş alan bir daha iş alamamış. Rakibim 37 vaat vermiş, sadece 2 tanesini gerçekleştirmiş, 11 kreş vaat etmiş 5 yılda bir tane gerçekleştirmiş. Saadet Partisi ile bizim köklerimiz aynı, geçmişini inkar eden bizden değildir, Saadet Partililer gerekeni sandıkta yapacaktır.
31 Mart seçimleri çok konuşuldu, 31 Mart kazananı olmayan bir seçim, tamamlanmamıştır. Sandık seçimin namusudur, seçim verilen oylarla değil sayılan oylarla kazanılıyor, oyların sayımında katakulli oldu. Biz bu seçimin tekrarından yana olmadık, seçimin tekrarını istemedik, sonuç ne olursa olsun tümü yeniden sayılsın dedik.