Siyaset ve siyasetçi profili öylesine değişime uğruyor ki... Bunun en canlı örneği CHP'nin, HDP destekli İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu'nda tezahür ediyor. O, yeni bir formatın simgesel aktörü olarak büyütülüyor. "O kadar da olmaz" demeyin. Oluyor. Zira;
Müzakereyi değil münakaşayı benimsiyor.
Sözde meramını anlatmak için karşısındakine saldırıp sindirmeye çalışıyor.
Yüzde yüz emin olduğunuz bir konuda dahi "inkar dilini" kullanarak, sizi şüpheye sürükleyebiliyor.
Taraftarlarının egosunu şişirirken, kazanmak istediği öteki kitleye sempatik görünebiliyor.
Sosyal medya operasyonlarını seviyor ve buradan besleniyor.
Makul veya haklı sayılabilecek çıkışlarında bile rövanşizm hissi uyandırıyor.
Sıkıntılı anlarında ise konuyu saptırıyor, meselenin özünü unutturabiliyor.
Özetle...
Olduğu gibi davranmaktansa hedefine ulaşmak için bilhassa "göründüğü" gibi davranıyor. Böylece algıyı ve kamuoyunu yönettiğini varsayıyor. Kendi gerçekliği fark edilene dek, hayli mesafe alacağını umuyor. CHP zihniyeti değişmeden, adayın değişmesi ile sağlanan bugünkü "sanal" ortamda İmamoğlu ya koç başı olarak sonraki proje isimlere yol açar ya da sürekli tembihlenerek maskeli balodaki rolüne devam eder.
Ve bütün bunlar, AK Parti'nin son 17 yılda ürettiği sosyolojiyi siyaseten yeniden nasıl kazanacağı, eleştiri / özeleştiri çizgisinde ne tür kararlar geliştireceği gerçeğinin önemini gölgelemiyor!