TEŞRİK TEKBİRİ NASIL BAŞLADI?
Rivâyet olunur ki, Hazreti İbrahim (Aleyhisselâm) Hazreti İsmail (Aleyhisselâm)ı boğazlamak maksadıyla yere yatırıp da hazırlıklara başladığında Cebrail (Aleyhisselâm) yanında koç bulunduğu bir halde harekete geçti ve Hazreti İbrahim (Aleyhisselâm)ın bıçağı vurmaması için "Allahu ekber, Allahu ekber" diye tekbir getirdi. Bunu duyan Hazreti İbrahim (Aleyhisselâm) da başını kaldırıp semaya baktığında koçu görmesi üzerine: "Lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber" dedi. Hazreti İsmail (Aleyhisselâm) ise buna: "Allahu ekber velillâhi'l-hamd" şeklinde mukabele etti ve teşrik tekbirleri böylece sabit olmuş oldu.
Teşrik Tekbirlerine ait bazı hükümler:
* Arefe günü Sabah namazının farzından başlayarak bayramın 4. Günü ikindi namazının farzı da dâhil her (toplam 23) farz namazın ardından bu teşrik tekbirleri birer kez okunur.
* Teşrik tekbirlerinin hükmü ve tahakkuk şartları konusunda ihtilaf edilmişse de, bu gibi konularda ihtilaftan uzak durularak amel edilmesi ihtiyata uygun olandır. Buna göre; erkek-kadın, misafir-mukim, hasta-sağlam herkes bu tekbirleri belirtilen günlerde her farz namazın ardından getirmelidirler.
* İçerisinde bulunulan senenin teşrik günlerinden birinde kılınmamış olan bir namazın kazası, yine o senenin teşrik günlerinde yapılacak olsa, teşrik tekbiri getirilir. Başka bir senenin teşrik gününde kaza edilmesi durumunda ise teşrik tekbiri getirilmez.
* Teşrik günlerinde kılınan bir farz namazda secde-i sehiv yapmak icap ettiğinde önce sehiv secdesi yapılır ve namazdan çıkmak için verilecek olan selâmı müteakip teşrik tekbiri getirilir.
* Namazdan sonra, kasten abdestini bozan kimseden teşrik tekbirleri sakıt olur. Fakat o kimsenin abdesti, kastı olmaksızın bozulmuş olsa, abdestsiz olarak tekbir alır.
* İmam namazı kıldırıp tamamlayınca tekbir getirmeyi unutursa, cemaat bu hususta ona uymaz, kendileri tekbir getirirler.
* Kendisine teşrik tekbiri vacip olan kimse farz namazı kılıp sol tarafına selam verince yerinden kalkmadan, mescitten çıkmadan ve dünya kelamı konuşmadan teşrik tekbirini getirmesi gerekir. Teşrik tekbiri getirmezse günahkâr olur.
* Tekbiri unutan kişi, konuşma gibi namaza aykırı bir davranışta bulunmadıkça veya camiden çıkmadıkça tekbir alabilir. Tekbirin araya fâsıla girmeden selâmdan hemen sonra alınması menduptur. Selâmdan sonra tekbir getirmeden konuşulması halinde tekbir yükümlülüğü düşer ve bu şekilde davranan kişi günahkâr olur. Teşrîk tekbirlerini almak için abdest şart değildir.
AREFE GÜNÜ OKUNACAK DUALAR
Diyanet İşleri'nde yer alan bilgiye göre Arefe Günü için Hz.Muhammed (S.A.V.) şu duayı uygun görmüştür:
"Allah'tan başka ilah yoktur, o tektir, onun ortağı yoktur. Mülk sadece onun, hamd da yalnız onadır. O her şeye kadirdir."
Hz. Ali ise bugün için şu duanın okunmasını tavsiye etmiştir:
"Allah'ım, bizim dediğimizden hayırlı olarak, Zât'ının buyurduğu gibi hamd sana mahsustur. Allah'ım namazım, sair ibadetlerim, ölümüm, yaşamam senin içindir. Kalan varlığım da Zât'ın içindir. Allah'ım kabir azabından, kalp fitnesinden, işlerin bozulmasından sana sığınırım. Allah'ım esen yelin getirdiği şeyin hayırlısını senden dilerim."
Ayrıca bugün içinde İhlas Suresi'nin sürekli okunması gerektiği de vurgulanıyor.
İhlas Suresi'nin Arapça okunuşu:
"Kul hüvellâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad."
İhlas Suresi'nin Türkçe çevirisi:
"De ki; O Allah bir tektir. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiçbir şeye muhtaç değildir). (O)Doğurmadı ve doğurulmadı. O'na bir denk de olmadı."
Yemin olsun on geceye...
Milyonlarca mü'min "Lebbeyk!" nidalarıyla kutsal diyarlara yüzünü gözünü sürüyor. Gidemeyenlere ise Cenâb-ı Hak, Zilhicce gibi önemli bir fırsat sunuyor. Zira bu ayın ilk on günü bizler için duaları hacıların niyazlarına katma, oradaymış gibi her anı bereketlendirme vakti.
Milyonlarca insanın hac ibadetini eda ettiği, Arafat'ta, Mina'da, Müzdelife'de rahmet sağanağında ıslandığı, "Lebbeyk Allahümme lebbeyk!" nidalarının yükseldiği, kurbanların kesildiği bir zaman dilimi Zilhicce ayı.
Müminler denizinde bir damla olmanın hazzıyla bu kutlu zaman dilimini kutsal topraklarda geçirenler var. Onlar, Hacerü'l-Esved'e yüzünü gözünü sürüp, Ravza'nın sahibinin manevî atmosferinde yıkanıyor. Ancak herkes bu talihe sahip değil. Kâbe'nin kokusunu almak isteyen, Rabb'ine teveccühte bulunmayı arzulayan, "Ah keşke biz de orada olabilseydik!" diyenler de var geride. Onlar için Allah'ın engin rahmeti imdada yetişiyor. Zira Cenâb-ı Hak kullarına umumî bir teveccühte bulunuyor. Yani 10 günü hacdaymış gibi dolu dolu geçirebilmemiz, dualarımızı Arafat'takilerin dualarına katabilmemiz, onların feyiz dolu ibadetlerine ortak olabilmemiz mümkün. Bundan istifade edebilmek için esas olan niyet, arzu ve Rabb-i Rahim'in teveccühüne teveccühle mukabelede bulunmak.