Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Arnavutluk ve Girit Adası depremlerinin Türkiye'yi de etkileyebileceğini öne sürerek, Türkiye'yi batısından güneyine deniz altından sınırlayan bu büyük fayın Türkiye'ye yakın kollarının denizde bir deprem üretmesi durumunda tsunami olacağını söyledi.
TSUNAMİ TEHLİKESİNE DİKKAT ÇEKTİ
Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, salı günü Arnavutluk'ta meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki deprem ile bugün Girit Adası açıklarındaki 6.1 büyüklüğündeki depremlerin Ege ve Afrika levhası sınırında gerçekleştiğini belirterek, buradaki hareketliliğe dikkat çekti. Prof. Dr. Sözbilir, Türkiye'yi batısından güneyine deniz altından sınırlayan bu büyük fayın Türkiye'ye yakın kollarının, denizde bir deprem üretmesi durumunda tsunami olacağını söyledi. Prof. Dr. Sözbilir, şöyle dedi:
"Bu sınır boyunca Ege levhası Afrika levhasına yılda 5 santimetre yaklaşıyor. Levha kenarı niteliğindeki bu sınır Ege Hellenik yayı olarak biliniyor. Türkiye'yi batıdan ve güneyden sınırlayan levha kenarı niteliğindeki mega ölçekli bir dalma- batma zonu. 6.4 büyüklüğündeki Arnavutluk depremi bu zonun kuzeybatı ucundaki bindirme fayından kaynaklandı. 6.1 büyüklüğündeki Girit depremini ise bu zonun üzerinde gelişmiş olan yırtılma fayı üretti. Ekim ayında Muğla güneyinde olan 5.1 büyüklüğündeki depremde bu zona ait pliny.strabo fayı üzerinde gerçekleşti. Bu zon doğuya doğru Kıbrıs'tan geçerek, Ölüdeniz fayına bağlanıyor. Dolayısıyla son iki aydır Hellenik dalma- batma zonu üzerinde gelişen bu depremler birbirlerini tetiklemiş olmalı. Bu fayın bize yakın kolları deprem üretirse, fay denizde olduğu için tsunami yaratır."
'CİDDİ ANLAMDA ORTA VE BÜYÜK DEPREMLER ÜRETMEYE MÜSAADE EDEBİLİR VAZİYETTE'
Jeofizik Mühendisi Dr. Tolga Bekler de dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Bekler, "Türkiye'nin de içinde bulunduğu tektonik hareketlerin ortasında olduğunu söyleyebiliriz. Bu depremlerin bir özelliği de oluşum mekanizmaları itibariyle çarpışma bölgelerinde olmasından kaynaklı." dedi.
"Bu depremlerin oluşum mekanizmaları Türkiye'de meydana gelen ağırlıklı olarak genel akım mekanizmalardan oldukça farklı ve birbirleriyle ilintisi yok" diye konuşan Bekler, "Tabi ki tektonik hareketlilik Anadolu'da biraz daha hızlı gelişir. Nerdeyse yılda 3 cm.'ye varan bir hareketlilik. Dolayısıyla yavaş fakat ani hareketler bu bölgenin aktivitesini ciddi anlamda orta ve büyük depremler üretmeye müsaade edebilir vaziyette" ifadelerini kullandı.
"EN AKTİF FAY ZONLARINDAN BİRİ"
Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Şerif Barış, peş peşe gelen bu depremler hakkında, "Deprem fırtınası değil bu. Alp-Himalaya kuşağı üzerindeki ülkelerde gerilme biriktiğinde bu açık ortaya çıkmak zorunda. Bu üç deprem apayrı deprem. Bu kuşak dünyanın en tehlikeli, en aktif fay zonlarından biri. Bu depremler sürpriz değil" dedi.
Türkiye'nin bu depremlerden etkilenmeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Barış, "Ama şunu unutmayın ki Türkiye'de 15 farklı bölgede deprem üretilirse sürpriz olmaz. Türkiye bu fay kuşağı üzerinde bulunuyor. Depremler devam ediyor ve etmeye devam edecek. Depremler Türkiye'nin kaderi. Büyük depremler olacak. Son 120 yılda 77 çok hasar yapıcı deprem olmuş bu bizi dünyada 4'üncü sıraya yükseltiyor" ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE'DEKİ DEPREMLERİ TETİKLEMESİ MÜMKÜN DEĞİL'
Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy da yaptığı açıklamada, bölgenin deprem kuşağında yer aldığını belirterek, "Bu bölgedeki depremler sürpriz değil. Genellikle 7'ye kadar varır ama 7'yi geçmez. Türkiye'ye doğru dağ kuşakları benzerlikleri var. Girit'in batısındaki deprem endişe vericiydi. Buradaki depremler Arnavutluk depreminden daha şiddetli ve daha yıkıcı olabilirdi. Girit bölgesi daha önemli, daha büyük depremler oluşturan bölgeler. Büyük yıkımlar olabilir, tsunamiler olabilir, volkanları tetikleyebilir" diye konuştu.
Prof. Ersoy, "Türkiye açısından ise Muğla'dan Antalya'ya kadar olan bölgedeki depremlerin mekanizması benzer. Mekanizma benzerliği var. Ne Arnavutluk'taki ne Yunanistan'daki depremlerin Türkiye'deki depremleri tetiklemesi mümkün değil. Hele Marmara'yı tetiklemesi mümkün değil" dedi.