Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu 17 yıl önceki senaryoyu oynuyor!

Geçmişte “Ecevit’siz hükümet, MHP’siz Meclis” için Kemal Derviş’i kullanarak 57. Hükümeti hedef alanlar şimdi de Erdoğan’sız hükümet MHP’siz Meclis” amaçlarını yerine getirmeye çalışıyorlar. Bu kirli planı ise Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Yeni hedefleri Cumhur İttifakı’nı bölmek, asıl hedefleri ise AK Parti’yi Erdoğan’sız bırakmak.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :13 Aralık 2019 , 10:57 Güncelleme Tarihi :13 Aralık 2019 , 15:53
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu 17 yıl önceki senaryoyu oynuyor!

İÇİNDEKİLER

Ecevit'siz hükümet, MHP'siz Meclis' için Kemal Derviş'i kullanıp DSP'yi bölerek 57'nci hükümeti hedef alanlar, şimdi de "Erdoğan'sız hükümet, MHP'siz Meclis" diyerek, Gül, Babacan ve Davutoğlu üzerinden AK Parti'ye aynı planı uygulamaya çalışıyor. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan'ın kuracağı siyasi partilerin asıl maksadının ne olduğu netleşmeye başladı. Kurulacak partiler eski bir kirli oyunun yeni versiyonu olarak sahaya sürülüyor. Gül-Davutoğlu- Babacan üçlüsünün izledikleri yol haritası, 57. Hükümet döneminde Kemal Derviş ve arkadaşlarının DSP'ye oynadıkları oyunla birebir benzerlik taşıyor. ABD'nin DSP'yi bölerek Türk siyasetine yön verme çabasının bir benzeri AK Parti içindeki ayrışmalarla örtüşüyor. 57. Hükümet döneminde "MHP'siz Meclis" ve "Ecevitsiz hükümet" arayışında olanların bugün de aynı senaryoyu devreye koyduklarını ve AK Parti içinden devşirilen isimlerin koçbaşı olarak kullanıldığını ortaya koyuyor. Gül-Davutoğlu-Babacan üçlüsünün siyasi görüntüleri iktidara alternatif bir siyasi hareket olmaktan çok, Cumhur İttifakı'nı zayıflatmak için bir araya geldiklerini gösteriyor. Erdoğan'dan intikam almak isteyen bu isimlerin sırtlarını küresel güçlere dayadıkları yaptıkları, açıklamalara da yansıyor. ABD, 57'nci Hükümet döneminde bölgesel politikalarıyla çelişen bir hükümeti istemeyerek sosyal mühendislik marifetiyle ekonomik krizin eşiğini aralamış ve siyaseten Türkiye'ye yön verme arayışlarına girmişti. Siyasi mühendislik çabaları Kemal Derviş ve arkadaşlarının DSP'nin bölünmesiyle sonuçlanmış ve tehlikeyi öngören dönemin koalisyon ortağı MHP Lideri Bahçeli, erken seçim çağrısında bulunmuştu.

AYNI SENARYO
Bundan 17 yıl önce siyasette yaşananların aynısı bugün de tekerrür ediyor. "Ecevitsiz hükümet" ve "MHP'siz Meclis" isteyen küresel güçler bu kez de "Erdoğan'sız hükümet" ve "MHP'siz Meclis" arayışları için tekrar devreye giriyor. Uzun süredir ABD ile kriz yaşayan Türkiye, küresel güçlerin bölgesel planlarını hayata geçirmesinde bir engel olarak görülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın milli duruşundan rahatsız olan ABD, yeni bir siyasi yönetim istiyor. Çareyi de CHPHDP- İP ittifakına eklemlenecek yeni siyasi partilerin oluşmasında görüyor. Gül-Davutoğlu-Babacan üçlüsü tam da bu noktada kullanılmak isteniyor. Türkiye'yi ekonomik krizin pençesinde gibi göstermeye çalışan söylemler ile gündeme gelmeye çalışan Babacan ise liberal söylemlerle yurt dışından finansman sağlayacağını ifade ederek kendini ele veriyor. ABD'nin bölgesel politikalarıyla uyum içinde olabilecek yeni bir siyasi yol haritası belirleniyor. CHP-HDP-İP-Davutoğlu-Babacan cephesi bunun için hazırlanırken Cumhurbaşkanlığı için ise bu oluşumun mutabık kalacağı Abdullah Gül ismi öne çıkıyor.

ERDOĞAN VE BAHÇELİ NEDEN AMERİKA'NIN HEDEFİNDE?
Türkgün'de yer alan habere göre, ABD'nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli'den rahatsız olmasının ise birçok sebebi var. 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı çok net bir tavır almaları, Fırat Kalkanı Operasyonu, Zeytin Dalı Harekâtı, Barış Pınarı Operasyonu ile Suriye'de terör devleti kurma girişimlerinin rafa kaldırılması, Irak'ta kaçak bir kürt devletine engel olunması, İsrail'in Kudüs'ü başkent olarak tanıyan tasarısına karşı BM'de yapılan oylamaya öncülük etmesi gibi birçok konuda ABD'nin bölgesel politikalarının başarısızlığa uğramasına neden olan kararlara imza atan liderler olması rahatsızlığın başlıca sebepleri. Bütün bu gelişmeler göz önüne alındığında ABD'nin Cumhur İttifakı'nı oluşturan AK Parti ve MHP'den rahatsız olmaması abes olmaz mıydı?

AMERİKA'NIN KİRLİ ELİ
Türkiye'yi yeni bir siyasi döneme hazırlamaya gayret eden ABD, bölgesel politikalarına uygun bir siyasi hareketin iş başına gelmesi için yeni siyasi figürler arıyor. AK Parti'de Erdoğan'a alternatif isimler aramaya başlayan ABD'nin, Amerikan İlerleme Merkezi üzerinden Metropoll Araştırma şirketine "Erdoğan dışında AK Parti'de kim lider olabilir?" araştırması yaptırdığı ortaya çıktı. ABD'nin Türkiye'nin iç siyasetiyle bu denli alakadar olması 57. Hükümet döneminde yaşananlar açısından "bu kadar tesadüf olamaz" dedirtiyor. Geçtiğimiz günlerde FETÖ firarisi Ergun Babahan'ın "Türkiye halkları Bahçeli'siz bir siyaset dönemine hazır olmalı" şeklindeki twitini ABD büyükelçiliğinin beğenmesi de ABD'nin Türk siyasetine şekil verme çabasının bir ispatı olarak yorumlanmıştı.

AHMET DAVUTOĞLU'NUN SİNSİ PLANI: GRUPLAŞMAYA ZEMİN HAZIRLAMAK
7 HAZIRAN 2015 seçimlerinden sonra yani terörle mücadele kararının alınmasıyla birlikte Erdoğan ile siyasi yol ayrımına giren Davutoğlu, bu süre zarfında devlet içinde devlet yapılanmasına da öncülük ediyor. Bürokraside "Reisçiler-Hocacılar" gruplaşmasının oluşmasına zemin hazırlayarak etkinliğini arttırmaya çalışıyor. 1 Kasım 2015 seçimlerinin ardından ise Davutoğlu'nun sinsi yapılanmasının ayyuka çıkmasıyla birlikte AK Parti olağanüstü kongre yaparak Davutoğlu'nun Genel Başkanlık ve Başbakanlık serüveni son buluyor. AK Parti'nin 7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidarı kaybetmesi sonrası başlayan koalisyon arayışlarında ise Davutoğlu'nun tercihinin CHP olması dikkat çekiyor. MHP'ye hiçbir şekilde koalisyon teklifinde bulunmayan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun CHP sevgisi tesadüflerle açıklanamayacak bir hal alıyor. CHP ile koalisyon kuramayan Davutoğlu kendi kuracağı partisiyle CHP ile ittifak yaparak bunu telafi etmek istiyor. Burada dikkat çeken en önemli durum ise yine MHP'nin bu denklemde yer almıyor olması. Cumhur İttifakı'nın karşısında birleşen oluşumun ise ortak noktası var. Bunlardan birincisi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi karşıtlığı, ikincisi ise sınır dışı operasyonlara duyulan rahatsızlık.