Gazi Üniversitesi öğrencisi Şule Çet'in ölümüne ilişkin davada mahkeme, sanık Çağatay Aksu'ya, "nitelikli adam öldürme", "nitelikli cinsel saldırı" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından müebbet ve 12 yıl 6 ay hapis cezası vermişti. Sanık Berk Akand ise söz konusu suçlara yardım etmekten 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi'nin önceki gün Şule Çet Davası'na ilişkin açıkladığı kararın gerekçesinde dikkat çeken ayrıntılar yer aldı.
'ŞİDDETLİ TEPKİ GÖSTERDİ'
Sanık Çağatay Aksu'nun avukatı Levent Erkmen'in, "Şule'nin elindeki saç intiharın ispatıdır" savunmasına dikkat çekilen gerekçede, Çağatay Aksu'nun kendisinden şikâyetçi olacağını düşünmesi nedeniyle Şule Çet ile tartışmaya başladığı, olay yeri fotoğraflarında genç kızın elinde bulunan kendi saç tellerinin sebebinin ise, genç kızın uğradığı cinsel saldırı eylemi sonucu Aksu'ya çok şiddetli tepki göstermesi sonucu meydana geldiği ifade edildi.
'ATILDIĞINDA CANLI DEĞİLDİ'
Gerekçede sanık Çağatay Aksu'nun, "Şule pencereden atladı" savunmasının inandırıcı olmadığı, Çet'in pencereden atıldığında canlı olmadığı belirtilerek şöyle denildi: "Maktulenin kısıtlı şekilde açılan pencereden canlı olarak atılması halinde direnç göstereceği, bu direnç sonucu pencere camında kırılma ve sanık Çağatay'da yoğun boğuşma izlerinin bulunması gerekeceği anlaşılmıştır. Sanık Çağatay'ın, olay sonrası ayrıntılı muayanesi yapılarak raporun alınmadığı, sadece yüzeysel bir muayane ile rapor düzenlendiği, bu raporda da sadece sağ el üçüncü parmakta kırık olduğu belirtilmiştir. Sanık ve müdafiisi tarafından sonradan dosyaya sunulan resimde Çağatay'ın sağ kolunda sıyrık izleri görüldüğü anlaşılmış, vücudunun başka bir yerinde de boğuşma izlerinden bahsedilmemiştir. Yine güvenlik görevlilerinin 03.50 sıralarında sadece patlama sesi gibi bir ses duyduklarını söyledikleri, çığlık ya da bağırma gibi bir ses duymadıkları anlaşıldığından, gece saat itibariyle maktulenin canlı olarak atılması ya da sanıkların söylediği gibi kendisinin atlaması ve saçlarını bu sırada yolması halinde bağırma ve çığlık sesinin de duyulması gerekeceğinden, maktulenin henüz canlı ve şuurunun yerinde olduğu sırada ofisin penceresinden atılmadığı kanaatine varılmıştır."