İşte Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür'ün "İki deprem iki fotoğraf" adlı köşe yazısı:
Birkaç gündür gözümüz kulağımız Elazığ-Malatya hattında yaşanan depremde.
Televizyonlara düşen son dakika haberinden sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu aradım. Başkan Erdoğan'ın talimatıyla harekete geçtiklerini, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile birlikte hemen Elazığ'a gideceklerini, bütün kurumları da harekete geçirdiklerini söyledi. Ardından Başkan Erdoğan ve diğer bakanlar da deprem bölgesine gitti.
Başta AFAD ve Kızılay olmak üzere onlarca yardım kuruluşu, sivil toplum örgütü, yerel yönetimler de harekete geçmişti.
Bu tabloyu gördüğüm an, 21 yıl önceyi düşündüm. 17 Ağustos 1999 İstanbul'u da sarsan o büyük depremin yaşandığı geceyi... Müthiş sarsıntıdan sonra dışarı çıkmış ve hızla atv Haber'e ulaşmıştım. Ancak ortada depremin merkez üssüne ilişkin bir bilgi yoktu. Durumu devlet ve hükümet de bilmiyordu. Gün aydınlandığında acı gerçek yüzümüze çarptı. Başta Gölcük ve Yalova olmak üzere çok sayıda yerleşim biriminde onlarca bina çökmüş, binlerce insan göçük altında kalmıştı.
Tam anlamıyla çaresizdik. Çünkü ne devlet ne de vatandaş olarak deprem sonrasına ilişkin hiçbir hazırlığımız yoktu. Aslında 80'lerde, yakında "Büyük İstanbul depremi geliyor" diye yazmış, bilim adamlarının uyarısını iletmiştik ama başta devlet olmak üzere kimse umursamıyordu. İşin doğrusu ciddi anlamda da yoksul bir toplumduk. Başımızı sokacak ev bulamazken, kimse sağlam mı değil mi diye bakmıyordu. Milyonlarca insan gecekondularda yaşıyor, birkaç katlı ev yaptırmak isteyenler biraz da açgözlülükle fırsatçı vurguncu müteahhitlerin eline düşüyordu. Devlet ve yerel yönetim ise onları denetlemekten acizdi.
O yıllardan bugünlere gelindiğinde çok şeyin değiştiğini görüyoruz.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN