Başkan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"İdlib'de uğradıkları alçakça saldırı sonucu şehit olan 7 askerimize ve 1 sivilimize Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralanan 12 asker ve 1 sivil tercümanımıza acil şifalar diliyorum. Türkiye'nin Suriye politikası için kapsamlı bir değerlendirme yapmak istiyorum.
SURİYE KRİZİ
Türkiye'nin Suriye'deki varlığı keyfe keder bir tercih veya basit hesaplar sonucu ortaya çıkmış değildir. Çatışmalardan uzak durmak için yıllarca sabrettik. Vatanlarını korumak için mücadele eden Suriye halkına desteğimizi hep bu taraftan verdik. 4 milyon Suriyeli kardeşimize kapılarımızı açmakta tereddüt etmedik. Bu millet tarihinin hiçbir döneminde bugün de mazluma sırtını çevirmemiştir, çevirmeyecektir. Ancak 2015 yılından itibaren Suriye'deki kriz tamamen kontrolden çıktı. Durum rejim ve terör örgütlerinin sınırlarını tehdit etmeye başladığı bir noktaya ulaştı.
FIRAT KALKANI HAREKATI
Rusya ile yaşadığımız uçak krizi bizim için Suriye meselesini karmaşık hale getirdi. Suriye hükümeti ile 1998 yılında imzaladığımız Adana Mutabakatı, Türkiye'ye gerektiğinde teröristlere karşı operasyon yürütme hakkı tanıyor. 2016 Ağustos'unda DEAŞ ve PKK/YPG'ye yönelik Fırat Kalkanı'nı başlattık. 3 binin üzerinde DEAŞ'lıyı imha ederek Cerablus ve El Bab bölgesini teröristlerden temizledik. Bizim elimizde kapı gibi Adana Mutabakatı anlaşması var. Fırat Kalkanı Harekatı, DEAŞ'a karşı tek ciddi ve sonuç alıcı operasyondur.
ASTANA GÖRÜŞMELERİ
Türkiye DEAŞ'la savaşırken Halep'i ele geçirmekle meşguldü. Cenevre sürecinden somut neticeler çıkmaması üzerine Türkiye, Rusya ve İran olarak Astana görüşmelerini başlattık. Suriye'deki İdlib, Humus, Lazkiye, Guta bölgelerinin çatışmasızlık alanı olarak belirlenmesi kabul edildi. Rejim buna uymayarak İdlib dışındaki tüm bölgeleri ağır saldırılarla yakarak, yıkarak ele geçirdi. Oluk oluk sivil kanının döküldüğü bu vahşete seyirci kalındı.
ZEYTİN DALI HAREKATI
Biz de Afrin bölgesi yöneldik. Zeytin Dalı ile Afrin'i teröristlerden temizledik. Harekatta etkisiz hale getirdiğimiz terörist sayısı 4 bin 500'ü buldu. 2018 Eylül'ünde Soçi'de İdlib'de gerginliği azaltma bölgesi oluşturma konusunda anlaştık. 12 gözlem noktası kurduk. Tüm bu süreçleri ABD ile birlikte, Rusya ile birlikte en üst düzeydeki temaslarla mutabakatlarla, işbirlikleriyle yürüttük. Bir terör koridoru oluşturma gayretleri hiç durmadı.
BU SALDIRI YENİ DÖNEMİN MİLADIDIR
Asıl dert petrol kuyularıydı. Kimin iştahını kabarttığı da ortadaydı. 2019 yılı ekim ayında Barış Pınarı Harekatı'nı başlattık. Bu harekatla Rasulayn ve Tel Abyad arasını teröristlerden temizledik. Bugün geldiğimiz noktada ne İdlib'deki ne Barış Pınarı Harekatı bölgesindeki mutabakatların gerçek anlamda işlemediğini görüyoruz. Suriye'de anlaşmalara uyulmuyor.
Önceki gün askerlerimize yapılan saldırı Türkiye açısında, Suriye'de yeni dönemin miladıdır. Türk askerinin kanının aktığı yerde her şeyin aynı şekilde devam etmesine izin veremeyiz. Taraflar buna uymayacaksa, bu mutabakatlar ne için yapılıyor?
FARKINDA DEĞİL MİYİZ?
Rejim denen kuklanın suni solunumla yaşatılmaya çalışıldığının farkında olmadığımız mı düşünülüyor? Suriyelinin evlerine bilinçli olarak dönmelerine izin verilmediğini bilmediğimiz mi sanılıyor. Türkiye ne yapacaksa, bunu hiçbir masumun canına, malına zarar gelmeme prensibiyle hareket ediyor. Suriye'deki milyonlarca insanı canımız pahasına savunuyoruz. Çözümün zalimleri yok ederek masumları korumak için bunca riski göze alıyoruz.
Elbette bunları yaparken, vatandaşlarımızın huzurunu, sınırlarımızın güvenliğini, devletin bekasını düşünüyoruz. Her kim 'Türkiye'nin Suriye'de ne işi var' diye soruyorsa ya gafildir, ya da taammüden bu milletin hasmıdır.
Aynı durum Libya başta olmak üzere Afrika, Karadeniz, Akdeniz ve Balkanlar için de geçerlidir. Bunun için bölgemizin huzuru ve güvenliği için çalışmaya devam edeceğiz.
İdlib'den kontrolümüz altındaki bölgelere doğru harekete geçen sayısı 1 milyona yaklaştı. Kimsenin böyle bir yükü omuzlarımıza yükleme hakkı yoktur. Bunu düzelterek İdliblilerin evinde yaşamasına mecburuz. Bundan sonra mutabakatların ihlaline göz yummayacağız.
REJİM GERİ ÇEKİLMEZSE TÜRKİYE BU İŞİ BİZZAT YAPAR
12 gözlem noktasının 2'si rejim hattının gerisinde kalmıştır. Rejim geri çekilmezse Türkiye bu işi bizzat yapmak mecburiyetinde yapmak durumunda kalacaktır. Bugüne kadar rejimin İdlib'de yaptığı saldırılarının gerekçesi sunulan ateşkes ihlalleri tek taraflı olmamıştır. Suriye'deki en sorunlu grupların toplandığı İdlib'de işlerin kolay yürümeyeceğini herkes biliyordu. Rejim nasıl en küçük ihlale ağır saldırılarla karşılık veriyorsa, bundan sonra rejimin ihlalleri de aynı şekilde cevaplandırılacaktır. Askerlerimize ve dost unsurlara yapılan her saldırı kaynağına bakılmaksızın ve ikaz yapılmadan misliyle cevaplandırılacak. Madem İdlib'de askerlerimizin güvenliği sağlanamıyor, bunu bizzat yapmamıza kimse itiraz edemez. TSK'nın hava ve kara unsurları serbestçe hareket edecekler, gerektiğinde operasyon yürüteceklerdir. Tel Rifat bölgesi derhal Suriye halkı yönetimine bırakılmalıdır.
BARIŞ PINARI'NI SÜRDÜRMEKTE TEREDDÜT ETMEYECEĞİZ
Tel Abyad Rasulayn kısım güneyden saldırı altındadır. Terör örgütünün ülkemize yönelik saldırılarının durmasını koşmuştu. Bombalı araçlar ve saldırılar bu beklentimizin karşılanmadığını gösteriyor. Bu durdurulamıyor, öyleyse bizim bu işi bizzat kendimizin yapması kaçınılmaz hale gelecektir. Önümüzdeki günlerde bu adımların atılmaması halinde Barış Pınarı Bölgesi'ndeki harekatı sürdürmekte tereddüt etmeyeceğiz. Bizim hiçbir müttefikimizle, hiçbir ülke ile karşı karşıya gelme gibi bir niyetimiz, derdimiz söz konusu değildir.
RUSYA İLE İLİŞKİLER
Tek derdimiz Suriye istikrarına kavuşana kadar en doğru, en sağlıklı, en güvenli çözümü bulmaktır. Rusya ile olan dostluğumuzun sürmesine özel önem veriyorum. Geniş bir alanda çok derin ilişkilere sahip olduğumuz Rusya'dan tek beklentimiz Suriye hakkındaki hassasiyetlerimizi daha iyi anlamasıdır. Merkel ile bir görüşme yaparak Libya'da ne gibi adımlar atacağımızı konuşacağız.
Bugün Suriye'de kimler var diye baktığımızda; Suriye'de Rusya, ABD, İran, kimi Avrupa ülkeleri koalisyon güçleri adı altında var, Körfez ülkelerinden bazıları var, PKK terör örgütü var, DEAŞ kalıntıları var. Herkes var. Elbette Türkiye de var.
İDLİB'DEN GÖÇ DALGASI
Bu kadar Suriyeli konuştuğumuz bu ülkelere mi gidiyor. 4 milyon Suriyeliye biz evsahipliği yapıyoruz. Şimdi briket evler yapıyoruz. Burada İdlib'den gelen Suriyelileri yerleştirmeyi planladık. Yoğun bir şekilde buna çalışıyoruz.
Onların derdi PKK'yı daha fazla nasıl silahlandırırız? Öyle silahlandıralım ki onlar Türkiye'ye karşı ayakta durabilsinler. Onların düşmanı Türkiye. Türkiye onlara işgal gücü olarak imkan tanımaz. Ama bunu maalesef rejim dahi bilmez. Kürtlere pasaport, kimlik kartı dahi vermezdi. Ben aksini söylerdim ama vermezdi. Esed aynı Esed. Bundan sonra da onlara orada yaşam hakkını tanımayacak. Bizim ise böyle bir derdimiz yok. Bize topraklarımız yeter. Ama derdimiz aramızda tarih boyunca birliğimiz, beraberliğimizin, dostluğumuzun, kardeşliğimizin olduğu Suriye'ye işgal güçlerinin girmesini engellemek. Oraya girdiğimizde Misak-ı Milliyi görürüz. Burada bulunmaya en çok hakkı bulunan Adana Mutabakatı'yla Türkiye'dir. Suriye'nin siyasi birliği ne kadar çabuk sağlanırsa bizim için o kadar iyi olur. Türkiye olarak bu yönde çalışmaya devam edeceğiz.
FİLİSTİN-KUDÜS MESELESİ
İİT dönem başkanlığımız sırasında Kudüs davasına sahip çıktık. Gerek bölgesel platformlarda gerekse BM Genel Kurulu'nda ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti tanıma kararını reddettirdik. Biz Kudüs konusundaki duruşumuzla aynı zamanda Hıristiyanların da bir kısım Musevilerin de hakkını koruduk. Tam 4 asır Kudüs'e hizmet eden bir ecdadın torunları olarak başka türlü davranamazdık. Tarihimizin ve inancımızın gereği neyse onu yaptık.
ABD yönetimi bir plan açıkladı. Daha önce de ifade ettiğim gibi bu bir barış değil, ilhak planıdır. Buradan soruyorum, akıl, vicdan sahibi hangi kimse buna saygı gösterebilir? Bu plan milyonların geri dönüş hakkı verilmeyeceğini söylüyor. Kendi topraklarına bir daha dönemeyecek. Bunlar işgalci. Demek ki Trump bu işgalcilerin arkasında duruyor. Kudüs'ün ve Flistin'in İsrail'e peşkeş çekilmesini kim içine sindirebilir? Türkiye'deki hahambaşını burada kabul ettik. Bizde düşmanlık kin yok. Bunların her yerinden hefret akıyor, kin akıyor. Bunların eli savunmasız kadınlara kalkıyor. Sabilere, çocuklara kalkıyor. Yerlerde sürüklüyorlar. Bunlar bu denli insanlıktan nasibini almamış tiplerdir.
Türkiye olarak Filsitin'i işgal planını reddetttik. Ardından Mahmud Abbas ile telefonda, Hamas lideri Hanniye ile yüzyüze görüştük. Türkiye'nin güçlü tepkisinin kimi arap ülkelerini tavır değişikliğine zorladığını görütyoruz. ABD gerek şahsıma, gerek istihbarat başkanıma yönelik tehditler savuruyor. Ne yaparsanız yapın bunu kesinlikle başaramayacaksınız.
Arap Birliği ve İİT'nin geçtiğimiz günlerde aldığı kararları olumlu karşılıyor ve destekliyoruz. Kudüs'ü gasp etme girişimine sessiz kalanları ise tarih asla affetmeyecek. Gün sessizliğe gömülme değil, Kudüs'e sahip çıkma günüdür. 1967 temelinde başkenti doğu Kudüs olan egemen, bitişik ve bağımsız bir Filistin'i savunmaya devam edeceğiz.
İLKER BAŞBUĞ'A TEPKİ
Türkiye'de sürekli tuzak kuran, bu yüce kurumu yıpratmaya çalışan bir grup var. Faşistin önde giden olan jakoben zihniyetin oyunuyla karşı karşıyayız. CHP, o dönem bu konuda doğru bir tutum sergilemiştir. Bu düzenleme ile AK Parti Grup Başkan vekilleriyle görüşen Kılıçdaroğlu'ydu. Bu düzenleme komisyondan ve genel kuruldan geçip kanunlaşmıştır. Düzenlemenin amacı darbelere zemin hazırlayan, hukukun işlemesinin önüne geçen, yanlış bir uygulamanın düzeltilmesidir. Suç işleyen kişinin asker kimliğinin ona ayrıcalık tanıması ne hukukta ne demokraside yeri olamaz. CHP'liler başta olmak üzere tüm Meclis'in desteklediğini görüyoruz. Bugün dönüp geriye baktığımızda Meclis'in doğru iş yaptığını görüyoruz. Ne yaptık, askeri mahkemeleri kaldırdık.
Eski bir genelkurmay başkanı, kendisini gayet iyi tanırım. Meclisimizi itham altında bırakan açıklamalar yaptı. Süratle hepiniz dava açmalısınız. Anayasa buna amir. Meclis'in yasama yetkisini bir kişinin yere çalmaya hakkı yoktur. Bu açıklamalara CHP ve diğer partilerden kimileri destek vermiştir. Daha önce aksi karar almalarına rağmen. FETÖ gölgesi düşürülmeye çalışılması Meclis'e saygısızlıktır. Vesayet döneminin hevesi olan bu yaklaşımın desteklenmesinin anlaşılabilir hiçbir tarafı yoktur. Bu boru göstermeye benzemez.
CHP'lilerin bu konu göğüslerini gere gere savunabilecekleri meseledir. 2009 yılında Meclis'te görev yapmış tüm arkadaşlarımızın hemen dava açarak, parlamentonun onurunu savunacaklarına inanıyorum.
DEPREMZEDELERE YARDIM KAMPANYASI
Elazığ ve Malatya'da meydana gelen depremde etkilenen vatandaşlarımız için yardım çalışması başlattık. Dün çıkmış konuşuyor, 'Kızılay çadırını göremedim' diye. Senin gözün var, göremiyorsun. Ülkemiz genelinde yürütülen yardım kampanyasına AK Parti olarak en güçlü şekilde destek vereceğiz. Ziraat Katılım'da hesap açtık. 1000 liradan az olmamak üzere milletvekillerimizden katkı bekliyoruz. Ayrıca Türkiye genelinde de teşkilatlarımızın bu kampanyaya katılma hakları mevcuttur. Zira ağır hasarlı bina sayısı 10 bin civarında. Biz süratle bunları yapıp, inşa edeceğiz.
Bu millet Sakarya, Kocaeli, Bolu, Düzce bu depremleri de yaşadı. Orada kimler vardı biliyorsunuz. Bitiremediler. Bizler o yıkık binaları bizler bitirdik. Biz Van depremini aynı gece oraya vararak tespitlerini yaptık. Van depremindeki o enkazları kaldırarak yeni şehirler inşa ettik."