Çin'de ortaya çıkan ve dünyayı saran koronavirüs dünya genelinden 20 binden fazla insanın ölümüne sebep oldu.
Türkiye koronavirüs salgınına karşı mücadele ederken, eğitim sisteminin aksamaması ve öğrencilerin mağdur olmaması için Milli Eğitim Bakanlığı uzaktan eğitim sistemini devreye aldı. Bakanlığın devreye soktuğu sistemle televizyon üzerinden eğitim-öğretim devam ederken, çocuklara yakın tarihin anlatıldığı bir videoda Adnan Menderes'in idam kararının gösterilmesi üzerinden bazı kesimler algı operasyonuna başlayıp MEB'i hedef aldı.
Konuya ilişkin "Yazıklar olsun bizlere!" başlıklı bir yazı kaleme alan Akit Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu, haksız yere idam edilen Adnan Menderes'in öğrencilere öğretilmesinin dahi belli odaklar tarafından engellenmeye çalışıldığını belirterek buna karşı koyulmamasına tepki gösterdi.
Karahasanoğlu, "Haksız yere idam edilen başbakanın asıldığını öğrencilere öğretmek istediğimizde.. "Hooop dedik. Buna hakkınız yok" desinler. Bizim bakanımız da, "Doğru ya.. Hakkımız yok" diyerek, onlara katılsın.." ifadeleriyle durum karşısında gösterilen tavıra tepki gösterdi.
İşte Akit Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu'nun "Yazıklar olsun bizlere!" başlıklı o yazısı:
Yazıklar olsun. Binlerce defa yazıklar olsun. Elin ateisti.. Elin darbecisi. Elin örtü düşmanı..
Bir saatte algı çalışmasını yapıp, hem sosyal medyada, hem internet sitelerinde, hem tv ekranlarında propagandasını dört koldan yaptırıp, bizim mahallenin insanlarına bile "Yanlış yaptı azizim. Ne gereği var şimdi, ilk günden kalkıp da Adnan Menderes'in idam edildiğini, ortaokul öğrencilerine anlatmaya. Sonra bir ara, anlatırdık yani.. Hatta hiç anlatmayalım.. Çocukların psikolojisi bozulur. Ne hakkımız var ki, çocukların psikolojisini bozuyoruz. Olmuş bitmiş. 60 yıl önceki olayı, çocuklara aktarmaya, mecbur muyuz yani!" dedirttiler..
Onlar idam etsinler.
Biz üstünü örtelim.
Sonra..
Onlar kendi aralarında kavgaya tutuşsunlar. Kendi adamlarından birisini idam etsinler..
Onu kahramanlaştırmak için, o idamı sabah akşam, günde iki defa, haftada 14, ayda 60 defa sanki biz idam etmişiz gibi gözümüzün içine soksunlar..
Daha net söyleyeyim, "Müslümanlar 6. filoya karşı namaza dururken, biz ABD emperyalizmine direniyorduk, Müslümanlar da sopalarla bize saldırıyorlardı" diyerek, ahlaksızca propaganda yapsınlar. Deniz Gezmiş'i asanlar da sanki bizlermişiz gibi algı oluştursunlar..
Bunu sabah akşam tekrar tekrar bizim yüzümüze karşı söylemelerine karşı, bir itirazda bulunamayalım..
Ama biz.
Haksız yere idam edilen başbakanın asıldığını öğrencilere öğretmek istediğimizde..
"Hooop dedik. Buna hakkınız yok" desinler.
Bizim bakanımız da, "Doğru ya.. Hakkımız yok" diyerek, onlara katılsın..
İş burada kalsa.
Öpüp başımın üstüne koyacağım..
Dün merak ettim..
"Milli Eğitim Bakanlığı'nın, çok kısa bir süre diliminde, evden eğitim için hazırladığı derslerde, karşı mahalle bir saatte üç karşı çıkış noktası buldu da.. Bizim için, o derslerde hiçbir itiraz edilecek yan yok muydu acaba. Her şey dört dörtlük müydü, bizim için?" diye, düşündüm..
Hem kendimi sorgulamak için..
Hem dini hassasiyeti olan öğretmenlerimizi.. Yüz binlerle ifade edeceğimiz öğretmenlerimizin üyesi olduğu sendikalarımız..
Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki AK Parti'nin işbaşına getirdiği kadrolar..
"Acaba vazifemizi ne kadar yapabiliyoruz?" dedim.
"Tayyip Erdoğan'ın ayağına taş değmesin. O; bu ülkede, dini özgürlükleri genişletmek için didinirken, bizden istediği altı üstü bir oy. Onu vermeyelim de, dindara tahammülsüzleri mi sevindirelim" diyen hacı teyzeler, hacı babalara karşı, Erdoğan'ın göreve getirdiği bürokratlar vazifelerini acaba ne kadar yapabiliyor?
Ve gazetelerimiz..
Televizyonlarımız.. İnternet sitelerimiz. Sosyal medyada başörtüleri ile arz-ı endam eden bacılarımız, hocalarımız..
Dindara tahammülsüzlerin yaptıkları çaba kadar bir kısa vaktini, şu "EBA'da neler var" diye düşünüp, harcadılar mı?
İlk gün yapamamanın ezikliği ile..
Vicdan yarası ile..
Dün bilgisayarın başına geçtim..
"EBA'da yayınlanan derslere şöyle bir bakayım" dedim..
Başlangıçta bir su-i zanda bulunduğumu da itiraf etmeliyim..
Eğer başörtü yasakçıları, ilk günün programlarında, "Başörtülü öğretmen var. Yasaklansın" diyebiliyorlarsa, bir cesaretleri vardır diye düşündüm..
"Adnan Menderes'in asıldığını niye gösteriyorsunuz. Bir daha göstermeyin" diyebilenler toplumda var ise, bunlar zaten Milli Eğitim'de de vardırlar, diye tahmin ettim
"İlahi de ne? Çocuklara niye ilahi dinletiyorsunuz" diyenler bu ülkede yüksek sesle konuşabiliyorlarsa..
Aldıkları oylara bakmadan, bize kendi dayatmalarını dikte etmeye çalıştıklarına göre..
Hatta, Milli Eğitim Bakanı'na da, "Adnan Menderes ile ilgili görüntüler yanlış oldu" dedirtebiliyorlarsa..
"Bunlar zaten.. Milli Eğitimi avuçlarının içine almış, istedikleri gibi ahkam kesiyorlardır" su-i zannında bulundum.
Ama EBA'yı açıp, birincide olmasa da ikinci derste, elinde pembe ojeleri ile göğüs dekolteli öğretmeni görünce.. "Acaba su-i zanda mı bulundum.. Yoksa.. Enayilikten, gerçekleri görebilme ferasetine mi geçiş yaptım" diye düşündüm.
Biraz seyrettim..
Dersin konusu zaten neye hizmet ettiklerinin işaretçisi idi: "Bitkilerin yaşam döngüsü".. Dersin başlığı bile faul..
"Aman aklınız, 'Yaratan'a gitmesin. Allah'a gitmesin. Tabiatta bir döngü var. Kendi kendine oluşmuş, öyle gidiyor. Bir plan falan düşünmeyin. 'Bir Yaratan var' diye sanmayın.." gibi bir bakış açısı ile kurgulanmış, dersin başlığı..
Emin olun, göğüs dekoltesi, ojeli tırnaklarla anlatılan dersi bile, tolere eder hale gelmişiz..
Bunlar dahi, benim için eleştiri yapmama yeterli idi ama.
Yapamıyoruz..
Yapmıyoruz..
Bizi kendi sahamızda oynamaya, sadece savunma yapmaya mecbur bırakmışlar..
Başörtülü öğretmenin bir gün önce topa tutulduğu bir Türkiye'de, hiçbir gereği yok iken, "göğüs dekolteli bayan niye ders anlatıyor ki" demekten bile, kendimizi alıkoyuyoruz ama..
Ojeli tırnaklar bile, eleştiriyi dört dörtlük hakkediyor ama..
Bizde de eziklik kompleksi oluşmuş ki, "Yobaz suçlamasına muhatap olurum. Hangi çağdayız derler.. Görmezden gelelim" modu ile dersi izlemeye devam ediyorum..
Merak edenler, https://www.trtizle.com/sinif3/3-sinif-fen-bilimleri/bitkilerin-yasam-dongusu-1475768 linkinden izleyebilirler.. İlkokul 3. sınıf fen bilimleri dersinde, 5.05 saniyesinde, ekranlara gelen görüntü, Milli Eğitimin kimlerin elinde olduğunu gösteriyordu:
"Varlıklar: a) Canlılar.. b) Cansız varlıklar" şeklinde ikiye ayrılmış..
Canlılar da hangi başlıklardan oluştuğu verilmeye başlandığında, "Bitkiler" dendi.. "hayvanlar.." dendi..
Bekledim ki..
Devamında üçüncü canlı da zikredilsin..
Bir de "insanlar" densin..
Denilmedi. Denilemedi..
Ojeli öğretmenimiz, "Cansız varlıklar"a geçti.. Yani, "Hepsi bu" demiş oldu. "Canlı varlıkların biri bitkiler. Diğeri de hayvanlar.." demiş oldu.
Ya insanlar?
Onları da siz tahmin edin artık.
"Hayvanlaştırdığımız canlılar" var ya..
İşte onlar. İnsan diye bir canlı yok yani.. Hayvanlar var.
Hepsi o..
İslam'ın, Eşref-i mahlukat olarak tanımladığı insan, ilkokul 3. sınıf öğrencisine, hayvan olarak tanıtılıyor..
Ve biz bunu eleştireceğimize, ateistlerin saldırılarına cevapla vakit harcıyoruz.
Onun için, "yazıklar olsun bize" diyorum. Yazıklar olsun.