Soyu tükenmenin eşiğine gelmiş vahşi hayvanların sayıları iyice azaldığından aslında normal koşullarda bulaşıcı hastalıkları insanlara geçirme ihtimalleri çok düşük.
Fakat Dr Johnson yaşam alanları işgal edilen hayvanların insanlarla temasının arttığına dikkat çekiyor:
"Doğal yaşamın istismarı, avcılık ve vahşi hayvan ticareti yoluyla doğada yaşayan canlıların sayılarını iyice azaltıp onları yok olma tehdidiyle karşı karşıya getirmekle kalmıyor, aynı zamanda insanları da yeni bulaşıcı hastalık salgınları riskiyle yüz yüze bırakıyor"
Bilim insanları uzun zamandır Sars, Mers ve Ebola gibi hayvanlardan insanlara geçen hastalıkların tehlikelerine işaret ediyorlar.
Koronavirüs salgını ise insan sağlığının genel olarak hayvanların da sağlığına, hatta bir bütün olarak gezegenin doğasının sağlığına bağlı olduğu konusundaki farkındalığı artırmış görünüyor.
"VAHŞİ HAYVAN TİCARETİNİN ÖNÜNE GEÇİN" ÇAĞRISI
Son salgın sürecinde çok çeşitli kuruluşlar insan sağlığına yönelik tehditleri azaltmak için vahşi hayvan ticaretinin önüne geçilmesi çağrıları yaptı.
Dr Johnson doğadan avlanılan hayvanların, insanlarla hayvanların bir arada bulunduğu kalabalık pazar yerlerinde satılıyor olmasının, normal olarak doğada asla yanyana gelmeyen türleri bir araya getirmek suretiyle hastalıkların türler arasında atlama ihtimalini artırdığına dikkat çekiyor.
"Bir yerde ortaya çıkan bir bulaşıcı hastalık hepimizi etkileyebilir ve doğal yaşamla ilgili bir faaliyet içine girdiğimizde neleri etkilediğimizi hepimizin anlaması gerekiyor."
"Yeni salgınların ortaya çıkışının bir çevre sorunu olduğunu anlamalı ve doğal yaşamla birlikte yaşamanın daha sürdürülebilir biçimlerini bulmalıyız" diyor.