Yalan dolanla insanları mağdur eden köşe yazarları mahkeme kararıyla köşesinde "karşılığını alırdı."
Zira konvansiyonel medyada "tekzip" diye bir şey vardı. (Halen de vardır herhalde.)
"Tekzip yiyen" yani yalanı yüzüne vurulan o köşe yazarları utanır mıydı derseniz, orasını bilemem.
Ama en azından bizzat köşesinde "gerçeği" açıklamak zorunda kalırdı.
Utanmaya gelince, bunun için her şeyden evvel (eskilerin deyimiyle) "ar damarı" lazım.
Ar damarı çatlamayagörsün öyle yüzsüzlük elverir ki yüzüne tükürsen "yarabbi şükür" der.
Sosyal medya tıka basa ar damarı çatlaklarıyla dolu!
Bazen öyle yalanlar söylüyorlar ki "tescilli yalancı" olduklarını bildiğiniz halde inanıyorsunuz.
Şöyle düşünüyorsunuz: Bu konuda neden yalan söylesinler ki, bu yalan ne işlerine yarayacak ki, hemen ortaya çıkacağını bildikleri yalanı neden söylesinler ki?..
Örneğin, Batmanlı olan birini gündüz gözüyle neden Konyalı ilan etsinler veya orta halli birine neden çok zengin desinler veya koronavirüs hastasına neden kalp hastası "teşhisi" koysunlar?
Fakat...
Günün sonunda bir şekilde öğreniyorsunuz ki hepsi külliyen yalanmış.
Akıl gibi akıl taşıyan hiç kimse böyle yalanlar söylemez.
Üstelik bunlar sadece troll marifeti de değil. CHP milletvekili "Ağzı bozuk Engin" de var içlerinde Gül'ün Merkez Bankası Başkanı yaptığı Durmuş Yılmaz da! (Ya, evet, "insan gerçekten hayret ediyor!")
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN