Numan Kurtulmuş'tan A Haber canlı yayınında önemli açıklamalar

Son dakika haberi... AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş A Haber canlı yayınında önemli açıklamalarda bulundu. Koronavirüsle mücadelede dünyaya örnek bir duruş sergiledik diyen Kurtulmuş, Twitter'ın yerli ve milli hesapları hedef almasını da eleştirdi. Kurtulmuş, "Twitter'ın bu hesapları kapatması bu mecranını siyasallaştığını gösteriyor. Bir şirket nasıl olur da bu kadar politize olur ve insanların hesaplarını kapatır bunu tüm dünyanın sorgulaması lazım." ifadelerini kullandı.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :13 Haziran 2020 , 21:14 Güncelleme Tarihi :13 Haziran 2020 , 23:42
Numan Kurtulmuş’tan A Haber canlı yayınında önemli açıklamalar

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, A Haber'de yayımlanan Memleket Meselesi programında Cansın Helvacı'nın sorularını yanıtladı.

Kurtulmuş, Twitter'ın Türkiye'deki bazı hesapları kapatmasıyla ilgili soru üzerine, Twitter'ın bir siyaset mecrası olmadığını, kuruluş gayesinin sosyal ağlar üzerinden insanlara hizmet sunmak olduğunu söyledi.

Herhangi bir hesabın hangi fikirleri gündeme getireceğine karar vermenin Twitter'ın vazifesi olmadığını ifade eden Kurtulmuş, Twitter'ın içerik kontrolünü yapabilecek bir mekanizmaya da sahip olmaması gerektiğinin altını çizdi.

Twitter'ın "nihayetinde bir şirket olduğunu" hatırlatan Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Twitter bir siyasi parti de değildir. Yani 'Benim görüşlerime uygun değil ya da karşı görüşte olan insanların görüşlerine yer vermiyorum.' demesi dünyanın hiçbir yerinde ticari kaygılarla bağdaştırılabilir bir mesele değildir. Fevkalade yanlıştır. Aslında Twitter yöneticilerinin Twitter'ı bir şekilde yönlendirenlerin, yönetenlerin nasıl politize olduğunu da gösteren bir meseledir. Sadece Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan'ı destekleyen hesapların bir şekilde kontrol altına alınması ya da onların kapatılmasıyla ilgili bir süreç değil, aynı zamanda mesela Rusya, Çin gibi ülkelerle ilgili de aynı tavrı ortaya koymuştur."

"KAPATMA KARARI GAYRİİNSANİ"
Alınan kararın fikir özgürlükleri, insan hakları, demokrasi, ticaretin serbestisiyle de bağdaşmadığını vurgulayan Kurtulmuş, bunun "gayriinsani bir durum" olduğunun altını çizdi.

Sosyal ağa katılan herkesin etik kurallar içinde hareket edeceklerini, kimseye hakaret etmeyeceklerini, provokasyon yapmayacaklarını, kin, nefret, ırkçılık üzerinden insanları bölmeyeceklerini sözleşmeyle taahhüt ettiklerini hatırlatan Kurtulmuş, herhangi bir hesapla ilgili böyle bir durum ortaya çıkarsa bunu ayrıklamanın da Twitter'ın vazifesi olduğunu kaydetti.

Twitter'ın bunların hiçbirisi ortada yokken böyle bir karar verdiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Bu siyasi bir meseledir. Twitter tamamıyla siyasallaşmıştır. Türkiye'deki bazı hesaplara karşı ya da Çin ve Rusya'daki bazı hesaplara karşı son derece ön yargılı bir siyasi tavır içerisindedir." dedi.

Kurtulmuş, Twitter'da birtakım terör gruplarıyla irtibatlı olanların istedikleri şekilde fikirlerini yayabildiklerini de anlatarak, "Ama Türkiye'nin meşru yönetimiyle ilgili ya da Çin ve Rusya'daki meşru yönetimlerle ilgili onların hoşuna gitmeyecek bazı bildirimler, ifadeler ortaya çıkarsa bundan rahatsızlık duyuyorlar. Öyle anlaşılıyor ki bu tamamıyla politize olmuş bir ticari şirket yönetiminin akılalmaz tavrıdır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Burada Türkiye olarak da her türlü tavrımızı açık bir şekilde ortaya koyuyoruz." ifadelerini kullandı.

KORONAVİRÜSLE MÜCADELE SÜRECİ
AK Parti Genel Başkanvekili Kurtulmuş, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecindeki çalışmalarda yakalanan başarıda Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin sağladığı esnekliklerin olumlu etkileri olduğunu anlattı.

Kurtulmuş, tehditin 83 milyona karşı olduğunu düşünerek bunu politize etmeden ilgili bütün kurum ve kuruluşların koordinasyon içinde çalışması prensibiyle konuya yaklaştıklarını söyledi. Son 18 yılda sağlık alanındaki büyük yatırımların karşılığını aldıklarını ifade eden Kurtulmuş, özellikle İstanbul'da son derece büyük imkanları olan hastanelerin açıldığını hatırlattı.

Pandemi sürecinde açılışları hızlandırılan hastanelerin de katılımıyla Türkiye'de "muazzam bir altyapı oluştuğunu" vurgulayan Kurtulmuş, "Ayrıca sağlıkçılarımızın, sağlık altyapımızın ne kadar kuvvetli olduğunu gördük. Doktorlarımızın, hemşirelerimizin, hasta bakıcılarımızın yüksek profesyonelliği ve fedakarlığıyla sağlık sistemimizin yaygın tedavi imkanına sahip olduğunu görmüş olduk." dedi.

"FEVKALADE ETKİLİ TEDBİRLER ALINDI"
Bütün bakanlıkların da koordinasyon içinde hareket ettiğini anlatan Kurtulmuş, sağlık alanındaki tedbirlerin yanında ekonomik alanda da üretimin durdurulmaması için tedbirler alındığını kaydetti. Kurtulmuş, "Ekonomide fevkalade yerinde, zamanında etkin tedbirlerle Türkiye ekonomisinin olabilecek en az zayiatla bu süreci atlatabileceği imkanlar ortaya konuldu." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin kendi solunum cihazlarını ve maskelerini üretebilir hale geldiğini ve başka ülkelere de yardım ulaştırdığını kaydeden Kurtulmuş, bu süreçte devlet-millet yakınlaşmasının Vefa Sosyal Destek Grupları ile sağlandığının altını çizdi.

Yürütülen çalışmaların dünyada da takdir edildiğine değinen Kurtulmuş, "İçeride salgınla mücadele edebilen, milletiyle omuz omuza hareket edebilen, aynı zamanda da yurt dışındaki faaliyetlerini sürdürebilen çok güçlü bir Türkiye imajı ortaya çıktı." dedi.

Böyle zor bir süreçte dahi "acımasızca tavırlarda bulunanlar" olduğuna işaret eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Diğer partilerin seçmenleri bakımından da çok büyük bir destek alındığını ifade etmek mümkündür. Amansız, iflah olmaz, bir şekilde tedavi edilemez, müzmin muhalifler içinde, hatta şu tavır içinde olanlar oldu: 'Keşke şu sayılar biraz daha fazla olsa, biz bu salgının altında kalalım.' diye düşünenler, konuşanlar oldu. Çok şükür bunlar marjinal bir kesimdir. Ama milletimizin büyük bir çoğunluğu, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin bu süreç içerisinde ortaya koyduğu performansından memnuniyet duydu, takdir etti, desteklerini verdi. Bunu nereden görüyoruz, uygulamaya konulan bütün genelgelerle ilgili çok büyük oranda milletimizin de birebir destek verdiğine şahit olduk. Bu güzel bir dayanışmaydı."

AYASOFYA'NIN İBADETE AÇILMASI
Numan Kurtulmuş, Ayasofya'nın ibadete açılmasına ilişkin soru üzerine, bunu siyasi bir konuymuş gibi gündeme getirmeyi doğru bulmadığını dile getirdi.

Ayasofya'nın, milletin İstanbul üzerinden Anadolu topraklarını sahiplenmesinin belgesi olduğunu belirten Kurtulmuş, "Ayasofya Fatih'in vakfıdır, fethin kılıç hakkıdır. Ayasofya'nın bir Müslüman mabedi olarak kıyamete kadar bu topraklarda var olması, burayı fetheden, burayı bir Müslüman Türk şehri haline dönüştüren Fatih Sultan Mehmet Han'ın da vakfiyesine uymaktır. Dolayısıyla bunu öncelikle böyle görmemiz lazım." dedi.

Ayasofya'nın müze olmasının zamane şartları içinde kabul edildiğini hatırlatan Kurtulmuş, tarihi yapının bir külliye olduğunun altını çizdi. Ayasofya Külliyesi'nin tamamının da Fatih vakfiyesi olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Ayasofya'nın kıyamete kadar bu kimliğini koruması, Türkiye'deki 83 milyon vatandaşımızın tamamının bu ülkeye bağlılığının bir göstergesidir. Ayasofya'nın aslına dönmesini, yani bir Müslüman ibadethanesi, cami haline dönmesini istemek için illa çok fazla dindar olmaya da gerek yoktur. Bunun altını çizmek istiyorum. 'Çok dindarlar Ayasofya cami olsun istiyorlar.' diye bir kural yok. Tam tersine Ayasofya'nın cami olmasını istemek Ayasofya üzerinden İstanbul'a vurulan mührü kabul etmek demektir. Burası bir Müslüman Türk beldesidir, bu toprakların mührüdür, işaretidir burası yeniden, bir ara dönem olmuş olabilir ama yeniden asli fonksiyonuna geri dönmesi, yani Fatih'in arzusu ve vakfettiği şekilde kullanılmasının sağlanması 83 milyon vatandaşımızın bu vatana, bu kültüre, bu medeniyete, bu geçmişe bağlılığının bir göstergesi olarak ortada duran bir taleptir."

"HERKES KENDİ TIYNETİNDE OLANI ORTAYA KOYAR"
Gezi Parkı eylemleri sırasında duvarlara "Zulüm 1453'te başladı." diye yazılar yazıldığını da hatırlatan Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu, büyük bir milletle uyuşmazlıktır. Kendisini bu topraklara ait hissetmemektir. Bu toprakların tarihine yabancı olmaktır. Bunun için illa şu parti veya bu partiden olmaya gerek yok. Şu hayat tarzı veya bu hayat tarzını benimsemeye gerek yok. Ama ne acıdır ki içimizde sayıları çok az olmakla birlikte ne zaman bu tür konular gündeme gelse Bizanslı gibi düşünen, bu topraklara ait birisi değilmiş gibi düşünen, bu milletin inançlarıyla değerleriyle tarihiyle taban tabana zıt yaklaşımlar içerisinde olan çok az sayıda çağ dışı kafalara sahip insanlar var. Bunları üzülerek takip ediyoruz. Milletimizin kahir ekseriyeti bu çerçevede değildir. Bunu söyleyenlere şunu ifade etmek isterim: Ayasofya 1453'ten beri Müslümanların hakimiyetinde olan bir yapıdır. İçinde bir tane Hıristiyan kültüründen gelen simge yok edilmemiştir. Aynı şekilde İstanbul'daki diğer Hıristiyan binaları, hatta cami olarak kullanılan eski kiliselerde bile hala eski ikonların bir kısmının devam ettiğini, hiçbirisinin tahrip edilmediğini biliyoruz. Ama geçin bakalım Yunanistan'a oradaki binin üzerindeki caminin, bin 400'e yakın caminin Selanik'te bugün acaba hangisi yerinde duruyor? Geçin bakalım Endülüs'e, koskoca Endülüs Emevileri'nin o muhteşem dünya çapındaki medeniyetinden Malaga'daki, Granada'daki, Kurtuba'daki o muhteşem eserlerden hangi birisi ayakta duruyor? Hangi birisinin içerisindeki İslami simgeler ayakta duruyor? Herkes kendi tıynetinde olanı ortaya koyar. Bizim medeniyetimizin tıyneti de budur. Biz bütün dinlerin mensuplarına karşı saygılıyız."

Ayasofya ile ilgili kararın nasıl verileceğinin aynı zamanda bir "egemenlik meselesi" olduğunun altını çizen Kurtulmuş, "Müze olarak kullanılan bu yapının, binanın nasıl kullanılacağına, hangi fonksiyonlarla bundan sonra devam edeceğine karar vermek de kusura bakmasınlar filanca ülkenin vereceği karar değildir. Bu tamamen Türkiye'nin egemen kurumlarının vereceği bir karardır ve milletimizin talepleri doğrultusunda ortaya çıkacak bir karardır, uygulamadır. Bu anlamda bu titizliği koruyoruz." dedi.

Kurtulmuş, bazı televizyon kanallarında "Hortlamış bir Bizanslı gibi konuşan" kişilere rastlamaktan da üzüntü duyduğunu dile getirdi.