"Canavarca"
Gültekin'in babası Sadık Gültekin gazetecilere, kızının 6 yıldır üniversite eğitimi için Muğla'da olduğunu söyledi. Kızının canavarca, vahşice öldürüldüğünü belirten Gültekin, "Kızımın cenazesini almaya geldim. DNA testi için 15 gün burada bekleyeceğimizi söylüyorlar" dedi.
Büyük yalan
Ağabey Vedat Gültekin de zanlının kardeşine kendini bekar olarak tanıttığını, evlenmek istediğini söylediğini belirterek şunları söyledi:
Kardeşim evli olduğunu öğrenince, bir daha kendisini aramamasını söylüyor ancak zanlı kardeşimin peşini bırakmıyor. Bugün benim kardeşimin başına geldi, yarın başkasının annesinin, kardeşinin başına gelebilir. Bu sene zaten son senesiydi. İki dersinden kalmıştı. Derslerini verip, bayramda evine gelecekti. Kimseye zararı olmayan biriydi. Özgecan Aslan gibi o da masum biriydi, erkek katliamına kurban gitti.
Kadın örgütleri ayakta
Cemal Metin Avcı tarafından vahşice öldürülen Pınar Gültekin'in acı haberinin ardından kadın örgütlerinden tepki yağdı:
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF):
"Pınar Gültekin'in gülüşünü soldurana sözleşmeler ve yasalar kaldırılsın diyerek destekleyenlerin sorumluluğu unutulmasın. Şiddeti önleyen yasalar ve sözleşmelere karşı çıkanlar şiddeti uygulayanlardır. Yüreğimiz yangın yeri. İstanbul Sözleşmesi yaşatır."
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu:
"Pınar Gültekin'i öldüren ayrıldığı erkek cinayeti gizlemeye çalışmış. İstanbul Sözleşmesi tartışılırken: Kadınlar hayatına dair karar vermeye çalışıyor.
Eziyet edilerek öldürülüyor. Kadın cinayetlerinin üstü örtülmeye çalışılıyor. İstanbul Sözleşmesi yaşatır."
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM):
"Pınar henüz 27 yaşında; bir cani tarafından kaçırıldı, darp edildi ve öldürüldü. Hemen her gün bir can hayattan koparılırken üzüntümüzü anlatmak imkânsız."
İstanbul Sözleşmesi nedir?
11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele HakkındakiAvrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştır. Türkiye, Sözleşme'yi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır.
İstanbul Sözleşmesinin özellikleri
İstanbul Sözleşmesi'nin en önemli özelliği, biyolojik veya hukuki, ailevi bağ olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddetin (örneğin eski veya mevcut eşler, evlilik dışı partnerler, birlikte ikamet edilen aile fertleri, akrabalar veya birlikte ikamet edilen başkaları tarafından yöneltilen şiddetin) ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge olmasıdır.
Kadınlar ve erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına yönelik şiddeti önlemede anahtar bir unsur olduğunu benimseyen Sözleşme, kadınlara yönelik ayrımcılığı da yasaklamaktadır.
İstanbul Sözleşmesi, daha önce kabul edilmiş kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddetle ilgili uluslararası standartları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve BM Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi'nin içtihatlarını ve öğretideki görüşler yanında en iyi ülke uygulamalarını da kodifiye etmiştir.
Sözleşme, hem özel alandaki hem kamusal alandaki şiddeti yasaklamaktadır.Madde 3/a uyarınca, "kadına yönelik şiddetten", ister kamusal ister özel yaşamda meydana gelsin, toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri anlaşılacaktır. Madde 4/1 uyarınca, Taraf devletler, gerek kamusal gerekse özel alanda tüm bireylerin özellikle de kadınların şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını sağlamak ve korumak için gerekli olan hukuki ve diğer önlemleri alacaklardır. Dolayısıyla Sözleşme, yalnızca ev içindeki (genellikle eş veya partnerler veya ebeveyn ve çocuklar gibi farklı kuşaklar arasında meydana gelen) kadınlara yönelik şiddeti değil, aynı zamanda kamusal alandaki (örneğin aynı evi paylaşmasa bile eski eşin veya partnerin kamusal alanda yönelttiği) şiddeti, işyerleri, okullar, karakollar, hapishaneler vb. kurumlardaki kadınlara yönelik şiddeti de yasaklamaktadır.
Sözleşme, yalnızca barış dönemlerindeki değil, silahlı çatışma dönemlerindeki ve silahlı çatışma sonrasında devam eden şiddeti de yasaklamaktadır.
Sözleşme,"toplumsal cinsiyete dayalı" ayrımcılık ve şiddeti temel almıştır ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belgedir.