Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'tan "Atatürk'e beddua" iddialarına net yanıt: Vefat edene dua edilir

Ayasofya Camii 86 yıl aradan sonra cuma günü yeniden cami olarak ibadete açılırken, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş okuduğu hutbe nedeniyle bazı kişilerin hedefi haline geldi. Erbaş, hakkında yapılan karalama çalışmalarına karşı açıklama yaptı.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :26 Temmuz 2020 , 12:19 Güncelleme Tarihi :26 Temmuz 2020 , 12:27
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’tan Atatürk’e beddua iddialarına net yanıt: Vefat edene dua edilir

İÇİNDEKİLER

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya Camii'nde kılınan cuma namazı öncesi okuduğu hutbe nedeniyle bazı kesimlerin hedefi haline geldi.

Erbaş, İstanbul'u fetheden ve Ayasofya'yı vakfeden Fatih Sultan Mehmet Han'ın Ayasofya'yla ilgili duasını şu sözlerini hatırlatmıştı: "Fatih Sultan Mehmet Han, gözbebeği olan bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bırakmıştır. Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır. Dokunanı yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar."

Hutbenin bu bölümü nedeniyle Erbaş'a yönelik karalama kampanyası başlatıldı. Erbaş'ın Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret ettiği iddia edildi.

Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bugün yazdığı köşe yazısında Erbaş ile konuştuğunu aktardı. Erbaş'ın yazılı bir açıklama yaptığını belirtti.

İşte Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın konuyla ilgili yaptığı açıklama

Merhaba Ahmet Bey.

Ayasofya hutbemde temas ettiğim "Vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar; vâkıfın şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar" ifadesiyle ilgili şu açıklamayı yapabilirim:

Genel olarak vakfiyelerin sonu, vâkıfın bedduasıyla biter.

"Bu vakfımı kimler amacı dışında kullanırsa Allah'ın, meleklerin, peygamberlerin, tüm Müslümanların laneti onların üzerine olsun" şeklinde.

Ben de hutbede buna atıfta bulundum.

Sadece Ayasofya'yı değil tüm vakıf mallarını kastettim.

Geçmişi değil, bundan sonrasını kastettim. "Uğramıştır" demedim, "Çiğnerse lanete uğrar" dedim.

Atatürk 82 sene önce vefat etti. Vefat eden insanlara dua edilir, beddua değil. Geçen geçmiştir, Allah Teala da "tilke ümmetün kad halet, lehâ mâ kesebet ve leküm mâ kesebtüm" (Onlar gelip geçen bir ümmettiler. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız sizedir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz) (Bakara 141) ayetiyle bizi uyarmaktadır.

Biz geçmişe takılmadan geleceğe bakmalıyız.

Kaldı ki Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesi hususunda Atatürk'ün dahlinin olup olmadığı da tarihçiler arasında tartışmalı bir konudur.

Velhasıl bizim millet olarak vakıf mallarını koruma konusunda çok titiz olmamız gerekir. Bunu sağlamanın tek yolu kanunlarla korkutarak olmamalı. Farklı yollarla vicdanlar harekete geçirilmeli ve inanç ilkeleri de devreye sokulmalı.

Diyanet İşleri Başkanı olarak bunu Müslümanlara hatırlatmak benim görevim. Ben görevimi yapıyorum.

Ama birileri benim görevim gereği hatırlattığım hususlar üzerinden bilerek ya da bilmeyerek tefrika çıkarıyor.

Bizim inancımızda vâkıfın (vakfedenin) vasiyeti nass hükmündedir. Ona uymak gerekir.

Bunu Müslümanlara Diyanet İşleri Başkanının camide, hutbede hatırlatması son derece normal bir davranıştır, polemik konusu yapmak iyi niyetli bir tavır değildir.

Allah yar ve yardımcımız olsun.