Kovid-19 salgınına karşı farkındalık devam etse de hassasiyetin azaldığını söyleyen Öztürk, kurallara uyum ve özende bir bozukluk olduğunu, belli bir kesime ulaşmada sıkıntı yaşandığını dile getirdi.
Prof. Dr. Öztürk, bu kişilerin salgınla alakalı haberleri izleyip izlemediğinin, izlese de bunu nasıl anladığı ve yorumladığının irdelenmesi gerektiğini belirterek, "Bunlara ulaşıp, gerek kişisel gerek toplumsal düzeyde farkındalığı artırıp, sürece katkı vermelerini beklemek lazım. Bu bir sağlık seferberliğidir. Seferberliğin kendine özgü kuralları var. Toplum ve sağlık kurallarına daha fazla dikkat etme ve uyma dönemindeyiz." dedi.
"TANI ALANLARIN EVDE KALMAMASI İNSAN HAKLARINA SALDIRIDIR"
Recep Öztürk, Kovid-19 tanısı aldığı halde topluma karışan kişileri de uyararak, şöyle konuştu:
"Kendi hastalığınızı biliyor ve topluma çıkma cesareti gösteriyorsunuz... Bilerek, toplumdaki kişilerin hastalanmasına ve bir kısmının ölmesine razı oluyorsunuz. Tanı almış kişinin belirtilen süre evde kalmaması kesinlikle toplumsal kurallara ciddi bir uyumsuzluk ve suçtur. İnsan haklarına saldırıdır. Bakacağımız şey şu: 'Ben bunun kendime yapılmasını ister miydim?' Hiç kimse istemez. Zaten böyle birinin topluma çıkması suçtur. Bu kişilere taahhütname imzalatılıyor ya da beyanda bulunuluyor. En azından bizim medeniyetimizin temel ilkelerine göre de kul hakkıdır. Öyle olumsuz bir zincirin kurulmasına neden oluyor ki bu kişiler, çok ciddi sorumluluklar altına giriyorlar."
Öztürk, bulaş riski yüksek yerlere girmek zorunda kalan vatandaşlara "kalabalık oluşturmama" uyarısında bulundu. Taziye evine gideceklere "telefonla randevu" uygulamasını öneren Öztürk, ortalama 40 metrekarelik bir alana en fazla 8-10 kişinin kabul edilmesini tavsiye etti.
EKİM-ŞUBAT ARASINDA MEVSİMSEL GRİP VE SOĞUK ALGINLIĞI VAKALARI DA ARTACAK
Prof. Dr. Recep Öztürk, ekim, kasım ve aralık aylarında mevsimsel gribin Türkiye'nin de içinde bulunduğu Kuzey Yarım Küre'de arttığına işaret ederek, gelecek aylarda salgın seyrinde Türkiye'yi bekleyen tabloya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu ocak ve şubatta çok daha yükseklere çıkıyor. Soğuk algınlığı vakaları artıyor. Bunlar mevcut hastanenin yükünü bir açıdan dolduruyor. Kovid-19'un seyrine bakıldığında yüzde 20 civarında başka hastalıklarla birliktelik var. Yani aynı zamanda Kovid-19 ve grip, Kovid-19 ve soğuk algınlığı. Birliktelikler olunca özellikle yaşlılar ve kronik hastalığı olanlarda daha ağır seyretme riski var. Kovid bu şekilde devam ederse, zaten hastanelerimiz belli bir oranda dolu olacak, o zaman İspanya, İtalya, Amerika gibi sağlık sisteminin cevap vermede büyük zorluk yaşamasıyla karşılaşırız. Tabii ki Türkiye planlarını yapıyor, önlemlerini alıyor ama hiçbir ülkenin imkanı nihayetsiz değildir. Her ülkenin bir kapasitesi vardır. Salgını kontrol altına almanın, özellikle yoğun bakıma ihtiyaç gösterecek yaşlılarımızı korumanın temel nedeni buydu; sistem kapasitesinin üzerinde yüklenmesin. Sağlık çalışanları mart başından beri çok büyük fedakarlıkla hizmet veriyor. Sağlık personeli sonsuz bir enerjiye sahip değil, aynı zamanda risk içerisindeler, hastalanıyorlar, yorgunlukları var."
"AŞI, SALGINI SIFIRLAMAK ANLAMINA GELMEZ"
Şu anda dünyada 3. faza giren aşılar olduğunu, Türkiye'de de iki aşı çalışmasının sürdüğünü hatırlatan Öztürk, "Türkiye'nin kendi üretmekte olduğu aşılar var, devam ediyor. Birisi Almanya'da birisi Çin'de üretilen iki aşının da 3. faz denemeleri değişik ülkelerde devam ediyor. Bazıları 'Efendim bu aşıyı Türkiye'de deneyecekler' diyor. Şu anda Amerika ve farklı ülkelerde bu aşılar deneniyor. Türkiye de bu aşıların deneneceği ülkelerden sadece birisidir. Az sayıda kişiyle bu denenecek." dedi.
Aşının koruyuculuğunun ne kadar süreceğinin bilinmediğini, salgını "bıçakla keser gibi" bitirmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Öztürk, "Böyle bir aşı alındığında ilk kim aşılanacak? Yaşlı, en riskli gruplar. Doğal olarak onların tehlikeden kısmen uzaklaştırılması avantaj olacak. Ama bu, dünyanın hiçbir ülkesinde ve bizim ülkemizde de salgını sıfırlamak, bıçakla kesmek, hemen durdurmak anlamında değil. Biz bu salgınla 2021 Ağustos-Eylül'üne kadar uğraşmak zorunda olduğumuzu görüyoruz. Ama aşının önemli bir katkısının olacağını da yadsımamak lazım." değerlendirmesinde bulundu.