Fransa, başta Cezayir ve Fas'ta olmak üzere Kuzey Afrika'daki sömürgelerini İkinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisi ile kaybetti.
75 yıl aradan sonra Fransa yeniden bölgede baş aktörlerden biri olmaya soyundu.
Fransa'nın, kıyılarına binlerce mil uzakta olmasına rağmen Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz ile ilgili planları var.
Ortadoğu ülkelerine silah satmak da Fransa'nın planlarından biri. Fransa, Türkiye'yi bölgedeki en güçlü rakiplerden biri olarak görüyor.
Ayrıca Türkiye ile restleşmek Macron'un iç siyasette kullandığı argümanlardan biri. Fransa'nın Türkiye ile rekabeti Osmanlı İmparatorluğu dönemine dayanıyor.
FRANSUVA TÜRKLER'DEN YARDIM İSTEDİ VE KURTARILDI
Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa arasındaki yakın temaslar Kanuni Sultan Süleyman'ın saltanatının ilk yıllarında başladı. Şarlken'e esir düşen Fransa kralı Fransuva, kendisini esaretten kurtarmaları için Türkler'den yardım istedi.
1589'da tahta çıkan IV. Henry, Avusturya hanedanının gücünü yıkıp, Türkler'i Asya'ya sürüp, Rusya'nın da dışarıda bırakıldığı yeni bir Avrupa'yı kurmayı tasarladı.
Üstüne üstlük Türkleri Hristiyanlaştırmayı bile düşündü. Ancak bunun olamayacağına kanaat getirdiğinde Osmanlı tebası içindeki Hristiyanları Katolikleştirmek istedi.
Fransızlar, 17. yüzyılın ortalarından itibaren bir taraftan Osmanlı İmparatorluğu'nun nimetlerinden istifadeye devam ederken diğer taraftan aleyhimize çalışmaya başladı. "Güneş kral" lakaplı Fransız hükümdarı XIV. Louis Girit'te Osmanlılara karşı savaşan Venedikliler'e yardım gönderdi.
XIV. Louis, Venedikliler'in yanı sıra bir numaralı düşmanları olmasına rağmen Avusturya'ya bile Osmanlı karşısında yardım etti.
1664'teki savaşta Avusturya ordusuna yardıma gelen Fransız birliklerinin muharebeye müdahalesi, Avusturya'yı bozgundan kurtardığı gibi savaşı aleyhimize çevirdi.
Hem askeri hem de ticari olarak Osmanlı İmparatorluğu'ndan destek alan Fransa'nın Türkler'i her fırsatta sırtından vurmaya kalktığı yetmiyormuş gibi büyükelçisi sadrazama kafa tutacak kadar kendini üstün görüyordu.
İSLAMAFOBİK KÖKENİ
Bir akım gibi günden güne Avrupa'yı saran en çok da Fransa'da öne çıkan "İslamafobinin" kökü yüzyıl öncesine dayanıyor.
Sultan Abdülhamit döneminde Fransa'da Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) hakaret içeren tiyatro oyunu sergilenmek istendi. Sultan Abdülhamit'in "Bu oyun sahnelenirse dünyayı başınıza yıkarım" tehdidinden sonra Fransa geri adım attı.