Tezkere aldıktan sonra tekrar Kayseri'ye döner ve Kayseri'de tahsilini tamamlayarak diplomasını 1946 yılında alır. Bu diploma ile Malatya'ya gider, ilk resmi görevine Malatya Söğütlü Camii müezzinliğine atanmak suretiyle başlamış olur. Bir yıl sonra aynı ilde Yeni Camii Müezzinliğine atanır. Üç yıl bu görevi büyüttükten sonra, Kangal Müftüsü Abdullah Apaydınla tanışır ve kızıyla evlenir. 1949 yılında Kuran-ı Kerim öğretmeni olarak Sivas-Kangal' a atanır.
1955 Elazığ Müftülüğü' nün talebi üzerine Elazığ' a Şıra Meydanı Camii' ne Kur'an kursu öğreticisi olarak, daha sonrada İhsaniye Camii' ne naklen atanır ve burada 20 yıl süre ile görev yapar, öğretici yetiştirir.
1975 yılında emekli olur. Ancak fiilen görevi bırakmaz. Kubbeli Camii' nde fahri olarak vaaz verir ve 2000 yılına kadar da bunu sürdürür. Bu arada da yine Diyanet Eğitim Merkezinde, Harput Ulu Camii' nde Kur' an-ı Kerim Kıraat ve Tecvid dersleri verir.
Hafızlığının yanında aruz ve hece vezni ile halk ve divan tarzında şiirler yazan Hafız Abdullah NAZIRLI, Gaye ismi' ni verdiği bir kitapta da neşretmiştir.
Bir gece gördüğü bir rüya üzerine uyanır ve şu Na' ti yazar;
Ey Resul-i mücteba sen Rahmeti Rahman mısın?
Ey Habib-i Kibriya sen Zübbe-i ihsanmısın?
Ey Hakikat Ma' deni, ey dinü iman mahzeni,
Ey ilm ü irfan membaı sen mekteb'i irfanmısın?
Hak-i Payinle semavat cilvelendi aşk ile,
Sen Huzur-ı Rabbi İzzet de duran bir can mısın?
Bu ne devlettir; nazlı ümmetin olmuş senin
Ben gibi mücrim olana sen şefaat-kan mısın?
Hafız Abdullah Efendi, güzel yazı yazmaktada oldukça hüner sahibidir. Yazdığı levhalar kendi odasını süslemektedir.
Musiki ile de yakından ilgilidir. Ezanın makama uygun tarz da okunmasına önem verir. Bununla ilgili bir de arşiv oluşturmuştur. Bu arşivde kendisinin de okuduğu Kur' an-ı Kerim, ilahi ve kasidelerde yer almaktadır.
Bütün ömrünü Kur' an eğitim ve öğretimine hasreden hocamız, 30 yıl resmi ve 30 yıl fahri olarak hizmet etmiş, 1000 civarında hafız yetiştirmiş ve 5000 civarında insana Kur' an-ı Kerim' i öğretmiştir. Bu şiirinde bu konuda ki duygularını şöyle dile getirir;
Eşref-i Ümmet olanlar Hafız-ı Kur' an olur,
Hafız Kur' an olanın Hafızı, Kur' an olur,
Kim Kelamullah' ı ezber eylerse Allah için,
Hamisi Allah olur, o Nail-i İhsan olur.
Hem okur hem okutursa Hak için Kur'an ı kim?
Lutf-i Hak' la du cihanda mahsar-i ğufran olur.
Sadrını her kim okutursa Hak için Kur' an ile
Kalbine himket dolar, aşk ile hayran olur…
Bana bu dünyada okumak, okutmak, yazmak ve anlatmak çok sevdirildi diyen Hafız Abdullah Hoca, bütün bunlara son derece önem vermiş ve aynen uygulamıştır. Şu anda 90 cilde varan eser yazmıştır.
Şiirlerinin tamamı tasavvufi ve dini konuları işler. İçlerinde beşeri tarzda görünen şiirler varsa da, derinlemesine incelendiğinde onlarında ilahi tarzda olduğu anlaşılır.
Kelam-ı Hak Teâlâ'dır bu Kur'an-ı Azimuşşan
Kitab-ı-Rabbi-A'ladır bu Kur'an-ı Azimuşşan
Ulum-ı-Din'ü-dünya bu kitabullah'da Cami'dir
Sıfat-ı Zat-i-Mevla'dır bu Kur'an-ı Azimuşşan
O, Kur'an ehli bir Hoca, usta bir hattat, içli bir şair, irfan ehli bir yazar ve merhametli bir nasihatçi, şefkatli bir uyarıcıdır.