Hemen yanında hala çatışmaların eksik olmadığı ve ülkemize terörist girişlerinin en yoğun olduğu Irak, doğu sınırımızda ise yoğun biçimde silahlanmaya devam eden İran bulunuyor. Öte yandan kuzeydoğuda Azerbaycan-Ermenistan gerilimleri nedeniyle de hala sorunlar yaşıyoruz.
Özellikle sondaj faaliyetleri sebebiyle Doğu Akdeniz'de ve Ege'de sorunlar yaşanan, deniz yetki alanları ve hava sahası konusunda aramızda çıkar çatışmaları mevcut olan Yunanistan'ın olduğunu düşündüğümüzde hava sahamızı korumanın ne kadar büyük bir önem arz ettiğini ifade etmek pek de yanlış olmaz.
Hava Kuvvetlerimiz özellikle Suriye Devleti tarafından RF-4E tipi keşif uçağımızın düşürülüp pilotlarımızın şehit edilmesinin ardından Suriye sınırında CAP adı verilen devriye uçuşlarını yoğun bir şekilde gerçekleştirmeye başladı.
Peki, bu ne demek oluyor derseniz, günün hemen her saatinde gökyüzünde hava sahamızı koruyan F-16 savaş uçaklarımızın olduğu anlamına geliyor diyebilirim. Hem bakım ve idame maliyetlerinin çok yüksek olması, gerek havada kalış sürelerinin düşük olması gerekse insan faktörünün büyük bir etken olması sebebiyle insansız hava araçlarının bu devriye görevlerini gerçekleştirerek Hava Kuvvetlerimizin elini rahatlatacağını söyleyebilirim.
F-16 savaş uçaklarının manevra kabiliyetlerine sahip olmasa da insansız hava araçları uzun süreler havada kalabilmeleri sebebiyle bu devriye görevleri için biçilmiş kaftan diyebiliriz. Tabii ki hava-hava görevleri icra eden filoların yerini alabilir diyemeyiz. Bayraktar AKINCI TİHA, ASELSAN tarafından geliştirilen AESA radarı ve TÜBİTAK SAGE tarafından geliştirilen Gökdoğan ve Bozdoğan füzeleri ile uzun süreli devriye uçuşları yaparak Hava Kuvvetlerimize güç katacak ve büyük destek sağlayacaktır.