LGBT lobisinin sığınağı haline gelen İstanbul Sözleşmesi'nin Türkiye tarafından feshedilmesinin sebebi belli oldu. Sözleşme Türkiye'de aile yapısına büyük zarar veriyordu.
LGBT lobisinin sığınağı haline gelen İstanbul Sözleşmesi'nin Türkiye tarafından feshedilmesinin sebebi belli oldu. Sözleşme Türkiye'de aile yapısına büyük zarar veriyordu.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedildi.
Karar, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 3. maddesi gereğince alındı.
İşte madde madde Türkiye'yi sözleşmeden çıkmaya iten o nedenler:
Türkiye'nin sözleşmeyi feshetmesi sonrası aile yapısını dikkate alan yeni bir model üzerinde çalışması bekleniyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ İMZALADILAR AMA YÜRÜRLÜĞE KOYMADILAR
İstanbul Sözleşmesi, aileyi ve kadını güçlendirmeye odaklı olan sonrasında ise küresel LGBT lobilerinin ve bunlarla eşgüdümlü finans ve teknoloji şirketlerinin ülkemiz üzerinde düşünce ve ifade özgürlüğünü baskılayıcı, aile ve toplum değerlerimizi yozlaştırıcı politik bir baskı aracı olarak kullanmaya başlamalarından dolayı dün alınan bir son dakika kararı ile İstanbul sözleşmesi feshedildi.
AB'YE ÜYE 6 ÜLKE İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ YÜRÜRLÜĞE ALMADI
Avrupa Birliği içerisinde 6 üye ülke (Bulgaristan, Macaristan, Çekya, Letonya, Litvanya, Slovakya) sözleşmeyi imzalamasına rağmen yürürlüğe koymamıştır. Polonya, LGBT topluluğunun kendi cinsiyet anlayışını İstanbul Sözleşmesi üzerinden bütün topluma kabul ettirmeye çalıştığını öne sürerek sözleşmeden çekilmek için yasal süreci başlatmıştı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE ÇEKİNCE KOYAN AB ÜLKELERİ
Yunanistan, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Hırvatistan, İsveç, Fransa'nın ise sözleşmeye çekince koyduğu ortaya çıktı. İstanbul Sözleşmesi'nin hiçbir caydırıcı etkiye sahip olmadığı AB'den gelen verilerle de ispatlanmış durumda.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE RAĞMEN AB'DE ŞİDDET EKSİK OLMADI
SÖZLEŞME İMZALANDIĞINDAN BU YANA ARTAN KADIN CİNAYETLERİNİ GÖRMEZLER
Öte yandan konuyu daha önce defalarca köşesine taşıdığını belirtan Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparak kadına yönelik şiddetin İstanbul Sözleşmesi ile önlenemeyeceğini belirterek, "#İstanbulSözleşmesi yaşatır" diyen mor halkalı arkadaşlar, maalesef ilk kötü hadisede "sözleşmeden çıktık, böyle oldu" diyecekler
Ama sözleşme imzalandığından bu yana artan kadın cinayetlerini görmezler!" ifadelerini kullandı.
Kaplan paylaştığı tweete 2011 yılından bu yana işlenen kadın cinayetlerini aktardığını yazısını da ekledi.
İşte o yazının bir bölümü;
İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında imzalandı ve 6284 sayılı kanun 2012'de yürürlüğe girdi. Kanunun, 2014'ten itibaren bürokratik süreçlerce benimsendiği ve her sene artan şekilde uygulandığı savunuluyor.
Şimdi bu tarihlerle paralel olarak, "Kadın Meclisleri"nin verilerine göre yıl yıl işlenen kadın cinayetlerine bakınız:
2011: 121
2012: 210
2013: 237
2014: 294
2015: 303
2016: 328
2017: 409
2018: 440
2019: 474
Sadece bu tabloya bakarak bile, tartışmanın "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" sloganına indirgenemeyeceğini görürüz. Yeri gelmişken, "İstanbul Sözleşmesi öldürür" sloganı da en az ilki kadar absürttür. Kadın cinayetlerinin sosyolojik, kültürel ve ekonomik açıdan analizi, Avrupa Konseyi bağlantılı bir sözleşme ve onun uzantısı tek bir kanun ile açıklanamaz.
6284 sayılı kanunun revize edilmesini ve aileyi her anlaşmazlıkta polisin müdahalesini davet eden bir yapı olmaktan kurtaran bir yasa düzenlemesini talep eden bizler, mevzunun hakikatini ısrarla anlatmayı ve samimi olarak kadın cinayetleri gerçeğiyle mücadele etmeyi sürdürmeliyiz.
Örneğin AK Parti, 2002'de 11 olan Kadın Konukevi sayısını 18 yıl içinde 14'e katlayarak 145'e çıkardı. Ya da 2013'e kadar kurulmamış olan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri bugün 81'e ulaşarak, sadece geçtiğimiz sene toplamda 164.945 kadın, 19.012 çocuk ve 9.494 erkeğe evsahipliği yaptı. Bu rakamların hepsi, Avrupa Birliği ülkelerinin büyük çoğunluğundan fazladır. Ancak aile içi şiddetle mücadelede önleyici uygulamaları artırmak ve şiddet mağdurunu korumak adına daha etkin icraatların sağlanması elimizde.
BAŞKAN ERDOĞAN: AİLE KURUMUNU ZAYIFLATACAK HİÇBİR İŞİN İÇİNDE YER ALMAYACAĞIZ
Başkan Recep Tayyip Erdoğan da ailenin temelinin hedef alındığına dikkat çekerek bir konuşma yapmıştı.
Erdoğan, "Ailenin temeline dinamit koyan hiçbir anlayış, hiçbir düzenleme, hiçbir ideoloji insani olmadığı gibi meşru da değildir. Kadınlarımıza sahip çıkmada geri duracak olursak hiçbir zaman bu dünyada da ebedi alemde de Rabb'imize hesabını veremeyiz. Kadınlarımız lehine yaptığımız bunca düzenleme varken, tartışmayı değerlerimize düşmanlık aracı haline dönüştürmeye çalışan bir avuç sapkına da meydanı bırakmayacağız. Milletin millet, ailenin de aile olmasını zedeleyecek anlayışlarla sonuna kadar mücadele edeceğiz. Aile kurumunu zayıflatacak hiçbir işin içinde yer almayacağız.
Ne kadına şiddetle mücadelemizin zafiyete uğratılmasına ne de bir avuç marjinalin aile değerlerimizi zedelemesine izin veririz. Türkiye, bin yıllara dayanan medeniyet birikimiyle insanı ve insan onurunu yücelten, aileyi merkeze alan toplum dokusuyla uygun, özgün ve öncü metinler çıkarma potansiyeline sahiptir. Şimdiye kadar oluşan uluslararası külliyatından da istifade ederek tercüme metinler yerine artık kendi çerçevemizi kendimiz belirlememiz gerekiyor. Hani diyordum ya 'Kopenhag kriterleri' diyeceğimize 'Ankara kriterleri' der ve yolumuza devam ederiz.
KADINA ŞİDDETLE MÜCADELEDE BİR ADIM BİLE GERİ GİDİLMEYECEK
Enerjimizi ve vaktimizi heba eden son tartışmanın kasıtlı bir şekilde alevlendirildiğini, bazılarının da bilerek veya bilmeyerek bu ateşe odun taşıdığını düşünüyorum. Bu ateşi körükleyenler kadına şiddetle mücadeleden veya kadınların insan haklarını tesis etmekten bir adım olsun geri gideceğimizi sanıyorlarsa şimdiden bilsinler ki hüsrana uğrayacaklardır." ifadelerini kullanmıştı.
ANAYASA GÜVENCESİ
Anayasa'nın 10. maddesi ile herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Madde, hem yasal (de juro) hem de fiili (de facto) eşitliği güvence altına almaktadır.
Anayasa'nın 41. maddesinde de ailenin eşler arasında eşitliğe dayandığı kabul edilmiştir. Maddeye göre, devlet ailenin huzur ve refahı için gerekli tedbirleri almakla ve çocukları her türlü istismara ve şiddete karşı korumakla yükümlüdür.
TÜRKİYE'NİN TARAF OLDUĞU ANLAŞMALAR
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1979 yılında kabul edilmiş ve Türkiye tarafından 1985 yılında onaylanmıştır. 187 ülke CEDAW'ı onaylamıştır. CEDAW, sözleşmeye taraf olan ülkelerde kadın haklarının güvence altına alınmasını ve geliştirilmesini hedeflemektedir. CEDAW, sözleşmeyi imzalayan devletlerin kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini önlemek, kadınların toplumsal durumlarını iyileştirmek, toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve toplumsal cinsiyete dayalı basmakalıp yargıları değiştirmek üzere taahhütlerde bulunmasını sağlamaktadır.
MEDENİ KANUN
Medeni Kanun, ayrımcılık içeren maddeleri ayıklanarak 2002 yılında tümden değiştirilmiştir.
Aile, kadın ve erkek arasında eşitlik temeline dayalı bir ortaklık olarak tanımlanmış, "karı" ve "koca" kavramları yerini "eşler" kavramına bırakmıştır.
Evlilik iki tarafın karşılıklı rızası ile gerçekleşir, kimse evlenmeye zorlanamaz. Zorla evlendirme gerçekleştiği şartlara göre Ceza Kanunu'nda yer alan cinsel saldırı, çocuk istismarı, hürriyeti tahdit, tehdit, yaralama vb. suçları oluşturur.
162. madde ile eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
162. madde ile eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
CEZA KANUNU
Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişinin, mağdurun şikâyeti üzerine cinsel saldırı suçundan beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmektedir.
Kanuna göre, evlilik içi cinsel saldırı/tecavüz de suçtur.
Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Çocukların cinsel istismarı suçtur.
6284 SAYILI KANUN
Kanun gerekçesi "kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadının insan haklarının teminat altına alınması devletlerin sorumluluğundadır." İbaresine yer vermektedir.
Kanunda kadına yönelik şiddet; kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve Kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranış olarak ele alınmıştır.
Kanun mağdurları korumak mülki adına amirin takdiri ile bezerlerinin de uygulanabileceği koruma tedbirlerini belirlemiştir:
Korunan kişinin kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanır.
Geçici maddi yardım yapılır.
Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilir.
Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde geçici koruma altına alınır.
Gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere kreş imkânının sağlanır.
Hâkim kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak maddede yer alan koruyucu tedbirler uygulanabilir:
İşyerinin değiştirilmesi sağlanır
Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenir
Medeni Kanun'daki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulur.
Şiddet uygulayanların;
Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması,
Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi,
Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması,
Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması,
Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması,
Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi sağlanır.
İkincil mevzuat ve kadına yönelik şiddetle mücadeleyi destekleyen diğer belgeler
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un (6284 sayılı Kanun) Uygulama Yönetmeliği
Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulamasına Dair Genelge
Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler konulu 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi
Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Koordinasyonu konulu 2007/6 sayılı İçişleri Bakanlığı Genelgesi
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı arasındaki Protokol,
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Raporları
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Raporları