ATATÜRK'Ü YOK ETMEK İSTİYORLAR
Kemalizm kavramını Batılılar ortaya çıkardı. Ondan sonra da dönüp, "Kemalizm Türkiye'nin önündeki en büyük engeldir, o yıkılmadan da Türkiye ilerleyemez" dediler. Özellikle yurt dışındaki bazı sosyologlar, bu konuyu devamlı televizyonlarda dile getirdiler. Kemalizm'i emperyalistlerin Atatürk'ün önüne koyduğu korkunç bir tuzak olarak görüyorum. Atatürk'ü putlaştırmanın hiçbir anlamı yok. Emperyalistlerin Atatürk'e karşı kuyruk acısı var, bu acıyı da Atatürk'ü putlaştırarak çıkarmaya çalışıyorlar. Atatürk'ü bir 'izm' gibi gösterip yok etmeye çalışıyor. Atatürk'ün ruhu bugün partilerin içinde yaşamak zorunda. Atatürkçülük tek bir partinin himayesinde değil. Bugün her partide Atatürkçü insanlar var. Atatürk ortak değerimizdir. Atatürk'ü hiçbir parti tek başına sahiplenemez.
HEM OKULLARIMI HEM DE ÜNİVERSİTEMİ DEVLETİME BAĞIŞLADIM
İstek Vakfı ve Yeditepe Üniversitesi'nin kurucususunuz. Neden eğitime yatırım yaptınız?
Batı, Osmanlı döneminden itibaren bu topraklarda kolejler açmaya başlamış. Kendi sempatizanını yaratmak ve yeni nesilleri etkilemek için yaptı bunu. Ben de çocuklarımızın yabancılaşmasını önlemek ve Türk kültürünü iyi bilen, yabancı dil bilen ama yabancılaşmamış nesiller yetiştirmek için eğitime yatırım yaptım. Hem okullarımı hem de üniversitemi devletime bağışladım. Vakfı kurarken yazılı olarak da beyan ettim bunu. Benden sonra eğer vakıf kapatılırsa onun bütün mülkü devlete bağışlanacak. Ömrümü okullarıma ve üniversiteme harcadım ama FETÖ'cü öğrenciler değil, Atatürkçü öğrenciler yetiştirdim. Bununla da gurur duyuyorum. İddialı söylüyorum, ben eğer ömrümü eğitime değil de iş hayatına verseydim, Türkiye'nin en zenginleri arasında olurdum.
ERDOĞAN'IN PROAKTİF SİYASETİ BATI'YI KORKUTUYOR
İçinde bulunduğumuz dönemde Türkiye'nin dünyadaki konumunu nasıl buluyorsunuz?
Türkiye siyasette dünyanın 'kemer taşı'dır. Onu söküp, düşürdüğün zaman tüm tuğlalar dağılır. Türkiye'nin sökülmesi dünya düzeninin de dağılması anlamına gelir, ki bunu ne Avrupa, ne Amerika, ne Rusya, ne de Çin göze alabilir. Bizi zayıflatmak istiyorlar, devirmek değil. Devirmeyi kimse göze alamaz, kendileri de altında kalır çünkü. İçinde bulunduğumuz süreçte ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın proaktif siyaseti Batı'yı korkutuyor. O yüzden de ülkemiz üzerine oyun oynamaya çalışıyorlar. Şu anda Rusya ile iyi ilişkiler içinde olmamız da çok önemli. Türkiye NATO'nun üyesi diye yıllarca Rusya ile ilişkilerimiz iyi değildi ve bundan dolayı da büyük zarar ettik. NATO'dayız diye Rusya ile kavga etmenin bize faydası olmaz. Milli gelirimizin büyük kısmını savunma sanayisine harcadık, hep ithal ettik. Şimdi ise savunma sanayimiz açısından da önemli hamleler yapıldı. Kendi silahlarımızı üretiyoruz. Ülkemiz için önemli bir hamle olarak görüyorum bunu. Ama bunun da artarak devam etmesi gerekiyor.
YURT DIŞINA GİTMESEM BENİ İÇERİ ALACAKLARDI BELKİ DE ÖLDÜRECEKLERDİ
Yurt dışına giderken neler hissettiniz?
Ülkeme döneceğimi biliyordum. Türkiye'de hiçbir şey milletin iradesinden daha güçlü değildir. FETÖ'nün başarısız olacağını biliyordum. Çok sinsi bir yapılanma. Beni ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla yargıladılar. Yurt dışına gitmesem içeri alacaklardı, belki de öldüreceklerdi. Onlara boyun eğmedim. Yeri gelmişken buradan SABAH yazarı Hıncal Uluç'u da anmak isterim. Hıncal, askerlik arkadaşım. Kardeşim gibidir. Ben en ağır suçlamalarla yargılanırken beni savunan, benim lehime yazılar yazan tek insan. Onun desteğini asla unutmam. Yurt dışına gittikten bir süre sonra FETÖ'nün işadamlarından biri benimle görüşmek için Almanya'ya geldi. Bana "FETÖ'ye gittim ve seni affettirdim. Kızımı senin üniversitenin yönetimine al, seni bir hafta içinde geri döndüreceğiz Türkiye'ye" diye teklifte bulundu. Ben de "Nasıl yapacaksınız?" dedim. O da "Yargı, polis, asker bizim elimizde, bir hafta içinde rahat şekilde Türkiye'ye dönebilirsin" dedi. Ben de "Eğer FETÖ gibi bir gerizekalı ülkemin yargısına, polisine, askerine hükmediyorsa, kemiklerimin bile Türkiye'ye gitmesini istemem" dedim. Utanmadan devlete paralel bir yapılanma kuracaksın, devlet kurumlarının içine sızacaksın, ben de sizinle işbirliği yapacağım. Asla böyle bir şeyi kabul edemezdim. O şekilde ülkeme döneceğime, Almanya'da ölüp, orada gömülmeye razıydım. Devlet ortak kabul etmez, devleti sadece milletin seçtiği kişiler yönetir. Emperyalistlerin maşası bugün FETÖ olur, yarın METÖ. Böyle örgütlere karşı çok dikkatli olmalıyız. Bunlarla kim işbirliği yaparsa bana göre haindir.
İSTANBUL'DAKİ GÖKDELENLERDEN RAHATSIZIM AMA BU İŞİ BEN BAŞLATTIM
İstanbul'un ilk Büyükşehir Belediye Başkanı oldunuz. Başkanlık yaptığınız döneme dair neler söylemek istersiniz?
Belediye başkanı olma gibi bir hedefim yoktu. ANAP'ın kurucu üyesiydim. İstanbul İl Başkanlığı yaptım bir süre, sonrasında ben belediye başkan adayı olarak Hüsnü Özyeğin'in gösterilmesini istemiştim. Turgut Özal kabul etmedi. Onun adayını da ben istemeyince, Özal benim aday olmamı istedi. Ben de Özal'ı kırmamak ve İstanbul'u çok sevdiğim için aday oldum. İstanbul köy gibiydi. Çok büyük sorunlar vardı. Ben makro sorunlarla ilgilenmek istiyordum, ilçe belediyelerinin de vatandaşla daha yakından ilgilenebilmesi için yeni modele ihtiyaç vardı. Ben de Özal'a 'büyükşehir modelini' teklif ettim. O da bunu benim hazırlamamı istedi, iki günde hazırladım ve daha sonra yasalaştı. Yüzde 65 oranında susuz ve yüzde 100 oranında kanalizasyonsuz İstanbul'a belediye başkanı oldum. İlk işim su sorununu ve altyapı sorununu çözmek oldu. İstanbul benim için bir aşk. Bu şehrin her şeyini, iyi yönlerini de, sorunlarını da seviyorum. Başkan olduğum süre boyunca çok emek verdim, çok da ölüm tehdidi aldım. Şimdi İstanbul'da en çok rahatsız olduğum konulardan biri gökdelenler. Estetik açıdan güzel durmuyor. İtiraf edeyim; İstanbul'da gökdelen dikme işini ilk ben başlattım. Benim dönemimde üç gökdelen dikildi, işin buralara geleceğini düşünmemiştim. Dünyanın her yerinde merkezi yerlere gökdelenler dikilir ama İstanbul'da çok fazla. Ama Süzer Plaza'nın son şeklindeki ne imar planında, ne de ruhsatında benim imzam var.
KÜRT SORUNU YOK MENFAAT VE PETROL SORUNU VAR
1998'de "Kürt sorunu yoktur" demiştiniz. Hâlâ aynı noktada mısınız?
Evet; menfaat sorunu, petrol sorunu var. Emperyalist devletler tarafından yaratılan bir sorun. Petrol bitsin bölgede, Kürt sorunu kalacak mı? Benim kökenim de Kürt. Irkçılık dünyanın başına gelebilecek en büyük bela. Irkçı Türkçülük yapmak da ırkçı Kürtçülük yapmak da zarardan başka şey getirmez. Türkçülük'ün kurucusu Ziya Gökalp diyor ki "Türk'ü sevmeyen Kürt olamaz, Kürt'ü sevmeyen Türk olamaz." Biz de böyle bakmalı, bütünlük ve birlik içinde yaşamalıyız. Emperyalistlerin işine gelmiyor bu bakış. PKK'lı ölünce ayağa kalkan Avrupa, devletine bağlı bir Kürt vatandaşı ölünce sessiz. Bunda bile dertlerinin Kürt meselesi olmadığını anlıyoruz. Bugün aklı başında hiçbir Kürt vatandaşı Türkiye'den ayrılmayı düşünmez. Musul ve Kerkük aslında Türk vatanıdır, Misak-i Milli sınırları içindedir. Emperyalistler, Türk varlığını yok etmeye çalıştılar. Emperyalistlerin en korktuğu millet Türkler'dir. Ekonomiyle, PKK'yla ve birçok enstrümanlarla bizi zayıflatmaya çalışıyorlar.